Yazardan;

102 6 0
                                    

Genç kız yarı hüzünle sabaha karşı güneş doğmadan kendini dışarı atmıştı. Belki uzaklaşsa tüm yaşanmışlıklarından kurtulacak gibi hissediyordu. Seher yeli yüzünü yalarken, düzeltmediği saçları dağınık şekilde dalgalanıyordu.
Hayat basit miydi?
Bir gece ansızın sevdiğiniz insanların ölüm haberlerini alabilirdiniz.
Çünkü ben hep gece yarısı almıştım, hayatıma güle oynaya soktuğum insanların ölüm haberlerini.
Kimilerinin arkasında gözü yaşlı hamile bir eş, henüz 5 yaşında annesine aşık bir çocuk, bir anne ve bir baba.
Koca bir dağın çöküşünü görmüştüm onlarda.
Yanlız, hepsinede kırgındım ufaktan.
Bedenim, son görevimi yapma gücünü bana vermemiş, cenazelerine gitmemiştim. Sessiz sedasız veda etmiştim.
İlk kez birini kaybettiğim zaman hissettiğim şey acıdan fazlasıydı.
Kaçmak, dahası hiç olmamış olmayı diliyordum.
Bedenimde kor yanıyor, içimden bir şeyler kopuyordu; sanki saatler önce ruhunu teslim etmiş olan benmişim gibi.
Ölüm;
Eşsiz bir fısıltıydı.
Sessizce atılmış çığlık gibi yumru doluydu.
Akmamaya inat göz yaşları sıkışmıştı göz pınarlarında.
Tıpkı Kardele'nin ailesine olduğu gibi.
Baykan gibi.
O henüz 10 yaşındayken annesine veda etmişti. Göğüs kanseri olan bir melek, ne kadar acı çekebilirdi ki?
İçi acımıştı Kardelen'i gördüğünde. Hayâl meyâl annesini anımsamıştı elinde olmadan. Kardelen, annesine benziyordu. Dudağının kenarındaki ufak çukur ona annesini hatırlatıyordu, gözlerine baktığı anda 10 yaşındaki Baykan'ı görmüştü. Okuldan eve geldiğinde çamura bulanmış paçalarını nasıl gizleyeceğini düşünüyordu. Boş evin kapısına defalarca vurmuş, açan olmamıştı. Sessizce merdivene oturmuş gecenin ayazına kalmıştı.
Annesi öldüğünde yanında olamadığı için sol yanındaki sızı kalmıştı.
Anlamıştı, buz gibi toprağa dokunurken annesinin öldüğünü.

Bu yüzden Kardelen'i gördüğü anda yanında olacağına söz vermişti. Sırf bunun için sağ elinde duran alyansını cebine sıkıştırıyordu.

Kardelen öylesine kör olmuştu ki, göremiyordu karşısındaki adamın ona annesine bakar gibi baktığını.

Kardelen, güneşin doğuşuna baktı elindeki sıcak çayla simiti tutarken. Denizin yosunlu, tuzlu kokusu onu rahatsız ediyordu. Ama sırf gün doğumu burada güzel oluyor diye ara sıra kaçıp geliyordu.
Kafasına yerleşen düşünceler silsilesi çayın dumanına karışıp yok oluyordu.
O an kanser, sinsice köşesine çekilmiş son iyi saatlerini mutlu geçirmesini bekledi.
Çünkü bundan sonra görecekleri ölüme erken merhaba dedirttirecekti.

Kardelen içindeki mutlulukla çayından kalan son yudumu içip son simit parçasını martıya fırlattı. Karton bardağını çöpe atıp kafeye doğru ilerledi. Onu görecek olmanın enerjisi vardı. Kahve kokusunu özlemişti.
Baykan'ı gördükten sonra eve gidip mektubunu yazmaya başlayacaktı. Çünkü bazı şeylerin olacağını hissediyordu.

Baykan elindeki kağıtlarla girdi dükkâna. Kardelen'in midesi kasıldı onu görünce. Kusursuzdu ona göre;
Oysa her insanın kusuru vardı, kimilerinin fiziksel, kimilerinin ruhsaldı.
"Merhaba" dedi Baykan hevesle. Annesiyle konuşuyormuş gibi hissediyordu.
"Merhaba" dedi Kardelen. Kitap karakteri gibi hissediyordu.
Fazla, aşık.
"Numaranı vermedin. Bu yüzden haber veremedim geç kalacağımı kusura bakma çok beklettim mi?" dedi bütün kibarlığıyla genç adam.
"Hayır, fazla beklemedim" diyerek yalan söyledi. 1 saati aşkın süredir önündeki meyve suyuyla ilgileniyordu.
"Bekle numaramı vereceğim. Akşam sürprizim var sana. Umarım beni kırmazsın" dedi Baykan parlak gözlerle. Kardelen nasıl hayır derdi? Hemen kabul etti teklifini.
Koşar adımlarla eve ilerledi kafeden çıkar çıkmaz.
Yazması gereken mektubu vardı.
Annesine sarılıp hızla odasına girip kolları sıvadı yazmak için.
Hem yazdı hem kendiyle yüzleşti.
Bittiğinde saati 6'yı gösteriyordu. İlaç saati gecikmişti, üstelik bu gece randevusu vardı. Önündeki 2 zarfa mahzun bir bakış attı. Öleceğinin belgeleriydi ama olsundu. Öyle pat diye gitmek ayıp olurdu.

Gelen mesaj: 05*********
Bir saate sahilde olabilir misin?
Bu arada merhaba!
Fazla gizemli oldu sanki?
Ben Baykan :)

Gönderilen mesaj: Kitap kurdu
Hey sakin ol!
Geliyorum.

İkisinin de yüzünde gülümseme vardı.

Sahilin, gece görüntüsü Kardelenin hoşuna giderken yanına ceket aldığına şükretti.
Çarşaf gibi olmuş denize dolunay yansıyordu. Karşıdan kendine yaklaşan adamı süzdü. Gördüğü zamanlardan daha spor giyinmişti. Acaba o kazakla üşümüyor muydu?
"Umarım çikolata seversin, çünkü sabaha kadar sohbet edeceğiz. Ve bir hikâye buldum onu anlatacağım" dedi heyecanla, Baykan.
"Severim! Anlat çok merak ettim hikâyeyi" dedi Kardelen.
Derin nefes aldı ciğerlerine.

"Kardelen, adının hikayesini biliyor musun?" dedi. Öyle güzel görünüyordu ki, sorduğu sorunun cevabını bildiği hâlde o güzel dudaklarından duymak istedi bir kez.

Kafasını olumsuz anlamda sallayıp yana yatırdı. Derin bir nefes alıp söze başladı.
Bir an geri bıraktığı nefesinde tüten kahve kokusuna sığındı.
"Bundan uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar ve birbirlerini çok severler. Her bahar geldiğinde onlar da diğer çiçekler gibi yeni güne "merhaba" derler. Bir bahar başında çiçeklerden biri diğerine "Biz öbür çiçekler gibi bahar başlangıcında açacağımıza herkesin soğuktan kaçtığı karlı kış günlerinde açalım ki bütün doğa bizim olsun!" der ve ikisi de o bahar açmamaya ve kışın karlar yağdığında buluşmaya karar verirler.

Biri açmak için kış gelip karın yağmasını beklerken, diğeri sözünde durmaz, o soğukta açmaya cesaret edemez. Kışı bekleyip de bembeyaz karlar yağdığında açan çiçek yani kardelen, her yerde sevdiğini arar; ama bulamaz. Ümidini yitiren çiçek sonunda üzüntüsünden boynunu büker, soğuğa daha fazla dayanamayıp karların üzerinde ölür
. İşte o gün bu gündür karda açan ve sevgilisini bekleyen o çiçeğe kardelen denir" dedi. Öylesine hoş tınıyla anlatmıştı ki.
Sonlarını anlattığı hikâyede, ölen kardelenin kendisi olduğunu anlamadı.
Gün doğumuna yakın, kanser yattığı sinsi pusudan kalktı.
Bütün güç kaderin elindeyi.
Artık seçenek hakkı kalmamıştı.

Kardelen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin