Multimedia;Meris
Kafamı sıraya gömdüm. Lanet olsun. Nasıl bir geceydi o öyle. Nasıl bir anda korkuyu iliklerime kadar hissederken bir an'da gözlerimi o güzel gözlerle açmıştım öyle. Sonra nasıl bir anda her şey karma karışık olmuştu. Sonra yine her zaman ki gibi nasıl da düşüncelerimle boğuşmuştum öyle.
Ah!
Bunları düşünmek tam bir işkenceydi. Nereden bilebilirdik elektriği Eymen'in kapattığını. Maksat,karanlıkta en azından görünmeden odama gelebilmekmiş. Korumalar kapının önünde de nöbetteydi. Bunun olacağını biliyorduk zaten. Bu sefer düşündüğüm şeyi yapıp onu doya doya öpmüştüm. Pırıl aklıma gelince kendi kendime sırıttım.
"Olan var olmayan var,kıskanmazlaar!" Diye böğürdü Pırıl hafif kısık sesle. Oda dışındakilerinin duymaması gerekiyordu.
"Ya Pırıl saçmalamasana"diye konuştu Azra.
"Pırıl yine Pırıl. Acıyorum Gökhan'a"Eymen bunu hatırlatmamalıydı.
"Banane ondan be"
"Birbirinizden hoşlandığınız ap açık ortada ya"
"Azra saçmalama istersen arkadaşım. Hani sevgilin buradayken diyorum tartışmayalım diyorum hani döverim seni diyorum hı?" Bir süre bakıştıktan sonra ikisi de kahkaha attı hafif kısıkça.
"Sanırım siz kızları asla anlayamacağım,kabul ediyorum"Eymen haklıydı. Kızları anlamamıştı hiç bir zaman. Sadece empati yapmaya çalışıyordu.
"Tamam öpüşün öpüşün bakıyorum ben " diyerek kollarını önüne bağlayıp önünde duran Azra ve Eymen'e baktı Pırıl.
Azra öksürdü. Utanmıştı. O oldum olası Eymen'in yanında utanırdı. Burnu kızarmıştı. Eymen yavaş hareketlere burnuna minik bir buse kondurdu. Bu onu daha fazla utandırmıştı.
Pırıl sessizce banyo'ya geçmişti bile. Azra Eymen'in dudağına baş parmağını yerleştirip okşadı. Eymen ise Azra'nın dudağına baktı. İkisi de gülümsedi. Sanki Azra'nın sesini duyup onu öpmek için gelmiş gibiydi. En azından Azra böyle düşünüyordu. Hızlıca dudaklarını,dudaklarına bastırdı Eymen. Üst dudağını kavradı önce uzun bir öpücük kondurdu. Daha sonra öpüşleri derinleşti. Azra'nın eli Eymen'in ensesine gitti. Eymen ise ellerini Azra'nın beline yerleştirdi. Biraz sıkı tutuyordu. Sanki bıraksa gidecekmiş gibi. Eymen öyle düşünüyordu.
"Yeter yeter yediniz birbirinizi yeteeeer." Pırıl'ın sesiyle birbirlerinden ayrıldılar.
Pırıl elinde ki telefonu öptü.
"Bu da benim sevgilim, gerçi arada şarj aleti ile beni aldatıyor ama olsun gerçek aşkı benim."diyip bir daha öptü.Tekrar sırıttım. Sırıtışım derinleşirken yavaşça kafamı kaldırdım ve parmaklarımı dudaklarımda gezdirdim. Beni her öptüğünde sanki ilk öpücüğümmüş gibi hissediyordum. Ve bu his o kadar güzeldi ki. Ama Pırıl aklıma geldikçe gülüşüm ikiye katlanıyordu. Ben bu kızı ve bu çocuğu seviyordum.
"Azraa"diye içeriye böğürerek giren Selim'e çevirdim başımı.
"Ohoo hanım efendi dün geceyi düşünüyordur. Sırıtışa baksana oğlum. "Gökhan nereden biliyordu?
Burnumun kızardığına emindim. Gökhan burnumdan makas alıp yanıma otururken Selim burnuma ponponlu kalemliğimi bastırdı resmen. Pislik.
Yüzümü buruşturdum. Canım yabmamıştı fakat,kaşınmıştı. Burnumu kaşıdım elimle.
"Pırıl anlattı değil mi? Abartmıştır şimdi o"gözlerimi devirdim.
"Dur Gökhancığım dur ponponlu ayakkabım. Ben anlatacağım. Pırıl'ın ismini senin ağzından duymak olmaz. Kirlenir şimdi. "Gökhan tam Selim'e atılacakken kolundan yakaladım.
"Bir baktım uzaktan bir ışık geliyor. Dedim bu benim kankam Pırıl. Bir de baktım karizmetikliğin yanından geçmeyen,huysuz,somurtkan biri geliyor. Dedim bu benim kankamın sevgilisi. Pırıl ile etrafımızda döndük tabi her zaman ki gibi." Muzlu sütünden içti bir kaç nefes." Pırıl başladı dün gecenizi anlatmaya. Bir yemiş seni bir yemiş. Sen de az değilmişsin kız. " Ya utandırmasalar olmazdı sanki. Ellerimle yüzümü kapattım. Gerçekten utanmıştım. Bunu böyle rahat rahat anlatması da moralimi bozmuştu. Arkamı döndüm ve sıraya kafamı yan bir şekilde koydum. Yüzlerine bir kaç dakika filan bakamazdım ki şimdi ben. Selim zaten fesattı. Fesatın da fesatı. Ama Gökhan öyle değildi. O ağırdı. Eymen ile birbirlerine bu yönden benziyorlardı. Tanışmadan önce ki kavgaları bunu kanıtlar nitelikteydi zaten.
Herkesin ayağa kalktığını hissedincs ben de ayağa kalktım. Selamımızı verip geri yerimize oturduk.
Ders matematikti. Dinlemek istemiyordum. Dinlemeyecektim. Hoca o kadar anlamsız anlatıyordu ki. Başka hoca'lar,milli eğitim bakan'ı gelse gerçekten dinlemememizde ki haklılık payına inanırlardı. Bir kaç kişi dışında dinleyen yoktu. Hocanın sesi sadece onlara yetiyordu bu yüzden.
"Dün kafayı yedirtiyordu bana" Kafamı Gökhan'a çevirince Eymen'i kast ettiğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANTIK VE DUYGU
Random"Yemin ediyorum bir şey yapmadım." Ona nasıl inanabilirdim daha fazla? "Sana inanmıyorum, inanamıyorum. Bu... bu çok fazla"diyerek göz yaşlarımı elimin tersi ile sildim. Yaklaşmaya başladı. Geri geri gidiyordum. "Yaklaşma bana Eymen." Ne kadar acı...