1.Bölüm : Cesedin Soğuk Teni

2K 48 39
                                    

Korkuyla etrafına bakındı. Duyduğu ses onu ürkütmüştü. Fakat hiçbir şey göremedi. Önüne dönüp yürümeye devam etti. Hızlı ve aceleci yürüyüşü ile çabucak hastaneye gitmek istediği belliydi genç kadının. Elindeki benzin bidonuyla arabasının yanına geldi. Depoyu doldurduktan sonra hızlıca arabaya bindi. Son sürat arabayı sürerken yağmur taneleri ön camı kaplıyordu. Fakat onun yolu görememesinin asıl sebebi kendi gözyaşlarıydı. Artık yanmaya başlayan gözlerini elinin tersiyle sildi. Bomboş yolda kurduğu senaryoları kafasından atmak isterken bile onu nasıl yalnız bıraktım diyordu içinden.

Hastanenin önünde durduğunda arabayı park etmeden koşarak içeri girdi. Ameliyathanenin önüne geldiğinde onu gördü. Ölü bir şekilde...

***

Hayatın bize neler getirebileceğini hiçbir zaman bilemiyoruz. Olmaz dediğimiz şeyler bir zaman sonra gözümüze gayet makul görünebiliyor. Düşmem derken yere sertçe çakılabiliyoruz. Ben öyle biri değilim derken bile aslında her insanın içinde farklı kişiliklerin olduğunu biliyoruz. Fakat içimizdeki kişiliklerden hangisinin baskın geleceğine kader karar veriyor.

Hazan mahkemeden dışarı çıkmış ağır adımlarla merdivenlerden iniyordu. Genç kadının dik duruşu ve resmî kıyafetleri sayesinde etraftaki gözler ondan başkasına dönmüyordu. Ayakkabısının topukları yerde deprem etkisi yaratırken o bunun farkındaymış gibi özgüvenle yürümeye devam ediyordu.

***

-Ölüm saati 20.32...

Korku bedenine yavaş yavaş yayılırken ölü bedene baktı. Hala canlı gibiydi. Sanki ona hesap sorar gibi duruyordu genç adamın yüzü. Genç kadın donup kaldı. Ellerindeki eldivenlerden kanlar akarken baş hemşire ona seslendi:

- Doğa Hanım iyi misiniz?

      Kadın irkilerek hemşireye baktı. Sonra tekrar cesede... Olayı idrak ettiğinde kafasını kaldırıp hemşireye:

- İyiyim. Bir şeyim yok. Sadece beklenmedik bir olay. Her zaman başımıza gelmiyor.

     Tek kelime daha etmedi. Hızlıca odadan çıktı. O sırada cesedin üstü yeşil örtüyle örtüldü. Doğa, dışarı çıkar çıkmaz eldivenleri çıkardı ve çöpe attı. Defalarca ellerini yıkadı. Suyun altından yavaşça akan kanla beraber onun da gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

***

Koşarak içeri girdi Toprak. Ofisine doğru ilerledi. Tam içeri girecekken bir ses ona tekrar tekrar sesleniyordu.

- Amirim! Amirim! Dün bunları istemiştiniz.

- Ha evet doğru ya. Tamamen unutmuşum. Neyse sağol.

- Bir şey değil amirim de siz iyi değil gibisiniz.

Elini ensesine götürüp hafifçe başını eğdi.
- Her zamanki konular işte Emir. Kardeşim... Yine bir şey çıkmadı.

- Söylemek bana düşmez ama daha yaşadığına bile emin olmadığınız biri için bu kadar uğraş fazla değil mi?

- Bilmiyorum. Yaşadığını bile bilmiyorum ama umut ediyorum. Yaşadığını ya da yaşamadığına emin olmadan bu işin ucunu bırakmam.

Emir'e arkasını dönüp ofise girdi. Masasına oturduğunda başının ağrımaya başladığını hissetti. Kaşları çatıldı ve masanın üzerindeki fotoğrafı eline aldı. Fotoğrafta babası, annesi, o ve küçük kız kardeşi vardı. Kardeşini ilk o zaman kucağına almıştı. Bebek onun kucağına geldiğinde ilk defa gülmeye başlamıştı. O ise şaşkınlıkla kucağındaki bebeğe bakıyordu. Tam o sırada çekilmişti fotoğraf. Genç adamın yüzünde acı bir gülümseme oluştu.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin