6.Bölüm: Aşkın Sarmaşık Dikenleri

405 23 5
                                    

     Aşk (ışk) kelimesinin sözlük anlamı "sarmaşık" demektir.Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır.

     Sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi, sonunu hazırlamasıdır. Nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder. Dıştan görünen yanlızca aşktır ve aşık da çevresini görmez olur. Çünkü sarmaşık onu öyle çevrelemiştir ki, dışarıda olup bitenleri ne duyar, ne görür; hatta duymak ve görmek de istemez. Aşka tutulan ağaçta artık bütün buyruklar sarmaşık tarafından verilir ve âşık "herkesi kör; dört yanı duvar sanır." Dıştan bakanlar onun sarmaşığını görürler ama ağaç sarmaşıktan fırsat bulup çevresini göremez.Sarmaşık nasıl hızlıca büyüyüp ağacı kaplarsa, aşk da öyle hızlı gelişir ve âşık (Mecnun) daha sabahtan akşama varmadan aşk sarmaşığıyla sarılıp geceyi onun koynunda geçirir. (Leyla'nın hayaliyle sarılıp yatar.)

                         İskender Pala (Kitab-ı Aşk, s. 27)

                                        ***

"Sana anlatamazdım. Hazan, lütfen dinle. Özür dilerim ama yapamazdım." Yağız, Hazan'ın kapıya yönelen elini tutarak genç kadını kendine çevirdi. Genç adamın çaresiz bir şekilde bakan parlak gözleri Hazan'ı bulduğunda genç kadının kalbine bir kurşun saplandı. Bakışlarıyla asla merhamet etmeyen kadın kendi içinde zorlu bir savaş veriyordu. Onu aptal yerine koymuştu Yağız. Ama genç adam haklıydı. Ona bunları daha yeni tanıştıkları zaman anlatamazdı. Yine de aptal yerine konulduğunu düşünüyordu Hazan. Elini genç adamın ellinden çekerek kapıyı açtı hızlıca.

"Gidersen..." Genç kadın tam kapıdan çıkacakken durakladı. Arkasını dönmeden Yağız'ı dinlemeye başladı.

"Beni kaybedersin. Bugün burada sana tamamen güvenmişken, her şeyimi sadece seninle paylaşmışken beni terk edersen bir daha hayatının hiçbir kesitinde yer almam Hazan." Genç adamın sesi hayli güçsüzdü. Zorlukla tuttuğu gözyaşları serbest kalırken Yağız'ın yüzünde bir durgunluk vardı. Yüzündeki bütün renkler çekilmişti ve buz gibi gözleriyle kapıya bakıyordu genç adam. Tek dileği Hazan'ın o kapıdan çıkıp gitmemesiydi.

Hazan ise duyduklarıyla daha da çılgına dönerken arkasına bakmaya tenezzül bile etmedi. Kapıyı hızlıca çekip çıktı. Gözleri bile dolmadı genç kadının. İçi ise öyle yanıyordu ki, kül olmuyor yandıkça daha da artıyordu yüreğindeki alev. Acı bedeninin her yerine bulaşırken o sadece yürümeye çalışıyordu. Bacakları yavaş yavaş kuvvetini kaybederken, kalbindeki kurşun yarası büyüyor bütün vücuduna yayılıyordu sanki. Genç kadın sonunda asansöre binebilmişti. Karşısındaki aynada kendisine baktı. Herhangi bir insan Hazan'ı böyle görse asaletinin altında ezilecekken Hazan sadece aynada zavallı birini görüyordu. Kötü bir insan olduğunu düşünüyordu genç kadın. Birden gözlerinde hazır bekleyen yaşlar hızlıca dökülmeye başladı. Asansörü durdurdu hemen. Hıçkırarak ağlamaya başladığında yere oturdu. Sonra ağlaması derin bir sessizlik kazandı. Genç kadının suratı kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Kafasını metal duvara dayamış sessizce ağlıyordu Hazan. Yaptığı aptallığı düşünüyordu. O adamın neler yaşadığını sadece o biliyordu. Ne acılar çektiğini, ya da nasıl böyle bir insan olduğunu sadece o biliyordu. Ama onu bırakıp gitmişti Hazan. Öfkesine yenik düşüp, arkasına bile bakmadan onu kaybetmişti. Şimdi ise dönse bile Yağız onu affetmezdi. Elleriyle gözlerini sildi ve aynada kendisine baktı. Asansörü çalıştırdığında kurşun artık girdiği yere esir olmuştu.

***

"Anlat!"

Genç kadın merakını gizlemeye çalışsa da artık bunu başaramıyordu. Bu bir hafta da Yağız'ın ona karşı davranışları yüzünden genç kadın onun mantıklı bir açıklaması olmasını bekliyordu. Onun her şeyini bilmek istiyordu ama Yağız hala sessizdi. Başı düşünür halde yere bakıyordu genç adamın. Hazan sıkılmıştı artık beklemekten.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin