Başımın kenarında duran telefonun fon müziğiyle gözlerimi açtım. Açtım açmasına da gözlerimin altı hala mor, defterim yerde, kalem ise göğüsümün altında kalmıştı. Her gece olduğu gibi hayatımdan alıntılar yaparak yazdığım romana devam ediyor, gerilere gittikçe hayatımdaki rutinliği fark ediyordum. Zihnimle konuşmayı bırakıp yataktan kalktım. Doğruca duşa girip yarım saat oyalandım. Yine hergün yaptığım gibi üniformayı üstüme geçirip anahtarımı ve telefonumu alıp alt kata indim aile bireylerimi pas geçip doğruca kapıya yöneldim. Mutfaktan gelen "Berk?" sesiyle arkama döndüm, üstünde o çok değer verdiğim takım elbiseli peder beyim bana bakıyordu. "Yemek yemiyor musun?" dediğinde "Hayır." dedim ve kapıyı açıp evden ayrıldım. Arabaya bindiğimde cep telefonuma baktım. Kıvançtan bir cevapsız arama birde mesaj vardı. "Doğum günüm yarın akşam unutma." Cevap verme gereği duymadan diğer bildirimlere geçtim Elisa'dan gelen mesajı gözlerim devirerek açtım "Nerdesin okula gelmeyi düşünmüyorsun herhalde?" yazıyordu. Yanıtla tuşuna basıp "Elisa." yazdım anında gelen cevapta "Tamam Berk." yazıyordu, cevap vermedim ve arabayı çalıştırdım.
Okula girdip dördüncü kattaki sınıfa çıktım, elimdeki iki defteri masaya atarcasına koyduktan sonra sınıftan çıkmak için kapıya yöneldiğimde Elisa karışımda bitti. 1.65 metre boylu siyah düz saçları ve beyaz teni ilgimi çekmiyor değildi fakat Kıvanç'ı görmem gerekiyordu. Elisa'yı görmezden gelip sınıftan çıkıyordum ki birden "Dün akşamdan beri ne mesajlarıma ne de aramalarıma neden cevap vermiyorsun?" sorusunu yöneltti bana. Gözleri gözlerimde birleştirdi kısık ama net bir şekilde "Canım öyle istiyor." dedim. Cevabım hoşuna gitmedi ki ters ters baktı, aldırmadım ve büyük adımlarla çıktım sınıftan. Kıvanç'ı aradım açtığında "Terastayım acele et!" Dedim. Cevap bile beklemeden kapattım telefonu. Biraz sonra Kıvanç geldi. Sarı saçlarına ve soluk sivilceli suratına baktım ardından yarın akşam gelmeyeceğimi söyledim. Israr edince "Bakarız." deyip geçiştirdim. İstemsizce tek kalmak istedim ve Kıvanç'a gidiyorum dermiş gibi göz işareti yapıp yanından kalktım.
Günün geri kalanı Elisa'nın bitmek tükenmek bilmeyen sorularıyla geçti. Akşam eve gittiğimde aile bireylerim yemek masasındalardı. Soğuk bi yüz ifadesiyle tek kelime etmeden masaya oturdum. Yemeğimi aynı sessizlikte yedim. "İyi geceler." dedim ve masadan ayrıldım.
Ailemle pek yakın değilizdir, konuşmayız bile çoğu zaman. 8 yaşımdan beri böyle devam ediyor ailemle aramdaki ilişki. Odama girdiğim anda tişörtümden kurtuldum ve ceviz ağacından yapılmış koyu kahverengi tonlarındaki kasvetli çalışma masama oturdum. Her akşam yaptığım gibi sade siyah kapaklı defterimi çıkartırken, çekmecemde siyah bi kalem buldum. Kendi hayatımla birleştirdiğim romanımı yazmaya başladım. Tek solukta karaladığım bir kaç cümle ve hepsinin altındaki mesaj aynı 'çıkar amacıyla çevremde dolanan insanlar' Tüm bunları düşünürken telefonumdan gelen müzikle irkildim yatağımın üstünde atılı olan telefonu aldım arayanın kim olduğuna baktım 'Kıvanç'. Telefonu açtım ama konuşmadım. "Yarın akşam unutma." dedi. Başka bir şey duymak istemediğimden "Tamam." dedim ve telefonu kapattım.
Yatağıma uzandım. Açık gri tonlarındaki tavanım sanki içimi sıkan herşeyi bilmek istiyormuş gibi bana bakıyordu. Onun bu isteğini reddetmedim. "Neden çocukluktan çıktın tabirinin karşılığı olan 9 yaşına girmiştim ki? 8 yaşımda çok sevdiğim annem, babam ve çıkar beklemeyen arkadaşlarımla kalamadım da 18'ime kadar geldim? Aslında doğru soru şu 'Neden ailem ben büyüdükçe benden uzaklaştı ve neden arkadaşım dediğim insanlar değiştiler?' "
Duvardan bir cevap beklercesine ona bakarken Kıvanç'ı da düşündüm. 5 yaşımdan beri aynı Kıvanç sıcak samimi popüler. Sanırım etrafımda değişmeyen kardeşim diyebileceğim tek insan o.
Alarmın sesiyle gözlerimi açtım sabaha. Okula gitmek istemiyordum. Kafam dün gece düşündüklerimle doluydu. Dolaptan siyah renkli beyaz desenli bir sweatshirt ve bir kot aldım üstüme de siyah kot ceketimi. Kahvaltıya indiğimde ailem masada değillerdi. Birkaç bir şey yedim ve arabama yöneldim. Arabaya binmemle sigara paketimden bir dal çıkarmam arasında saniyeler geçmedi. Dudaklarımın arasına koyduğum sigaramdan uzunca bir soluk aldım ve sessiz tenha bir yerde arabamı durdurdum kafamdaki tüm soru işaretleri ailem arkadaşlarım ve çevremdeki kızlardan ibaretti. Saatlerce bunları düşündüm. Yine çıkış noktası bulamadım ve saatime baktım doğum gününe 5 saat kalmıştı. Aslında gitmek istemiyordum fakat Kıvanç ve kafamı dağıtmak için gitmeliydim.
Vakit gelmişti. Doğum günü okulun ve hatta çevremdeki insanların çok takıldığı bar tipli bir kafeydi. Kafeye girdim, tanımadığım ama selamını aldığım insanların arasında Kıvanç'ı aradı gözlerim. Sonunda bulmuştum onu, arkada görevlilerle konuşuyordu. O soğuk yüzümü tebessüm ettirmeye mavi gözlerimde mutluluk belirtileri vermeye çalışırken Kıvançla göz göze geldik. Kıvanç beni gördüğüne çok sevinmiş olmalı ki hızlı adımlarla yanıma gelip "Kardeşim gelmene sevindim!"dedi.
"Bende." deyip iyi dileklerimi ilettim. Ardından bulduğum ilk kanepeye yerleştim. Telefonumu çıkardım ve yarım saat kadar telefonumla ilgilendim. Karşımda duran beden telefonuma gölge yaptığı anda kafamı kaldırdım. "Elisa?" dahi diyemeden yanıma oturdu. "Neden bugün okula gelmedin? Neredeydin? Ne yaptın?" sorularıyla karşılaştım. "Sana ne Elisa?" dediğimde bozuldu ve kalktı tek başıma oturuyor aynı zamanda Kıvanç'ı seyrediyordum, oradan oraya koşuşturuyordu. Bir ara gözümü ondan ayırdım çünkü karşımdaki kumralın en güzel tonunda saçlara sahip olan, ela gözleri parıldayan beyaz tenli o kız aklımdaki herşeyi sildi.Tanımadğım birkaç kızla konuşuyordu arkada çalan müzik yüzünden çok az duysam da o mükemmel sesi dinliyor gözlerimi o kumral kızdan alamıyordum. Yanıma oturan bir beden dikkatimi dağıttı kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdim. Kıvanç'tı gelen. "Neredeydin bugün?" Sorusunu yöneltti bana. "Kafamı kurcalayan şeyler vardı bende sessiz bir yer bulup kendimi dinledim." Dedim. Bacağıma elini koyup "13 yıldır olduğu gibi yanındayım kardeşim." dedi. O an dün akşam kendisi hakkında düşündüklerimi onaylamış oldum adeta. Kıvanç yanımdan kalktı benden başka misafirleri de vardı. Gözüm tekrar o kızı aradı. Göremiyordum. Ayağa kalktım kafenin çıkışına yöneliyordum ki hızlı adımlarla kafenin kapısından çıktığını gördüm . Peşinden çıktım.
Sahile çok yakındaydık. Koşar adım sahile giden adını dahi bilmediğim kızın peşinden gidiyordum sessizce. Sahildeki kayalıklara oturdu elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Yanına gitmekle gitmemek arasında kararsız kaldım. Sadece seyrettim. Bir saate yakın orada o şekilde ağladı ve sonra o güzel güçlü ve neşeli kız kız görünüşüne bürünebilmek için makyajını düzeltti.
Yavaş ve soğuk bi şekilde Kıvanç'ın doğum gününe geri döndü. Peşinden bende doğum gününe döndüm. İçeri girince bi masaya gitti, tek başına oturdu ve etrafda dans eden eğlenen insanlara baktı. Bir an gözleri gözlerime değdi. Sanki o an zaman durmuş, ne müzik ne insanlar ne de partinin sesi yok olmuş, sadece o ve elanın en güzel tonundaki gözleri vardı karşımda. Arkadan "Beni yanlız bırakmayıp doğum günüme gelen başta kardeşim Berk ve hepinize teşekkür ediyorum!" Diyen Kıvanç'ın sesi, ardından gelen alkış sesleriyle ilkildim ve o tarafa döndüm. Bu konuşma partiyi bitirmişti sanırım.
Ağır ağır ayağa kalkarken gözlerim kayalıktaki kızı arıyordu. Ama göremiyordum. Umudumu kaybetmişken Kıvanç'ın "Berk?" demesiyle arkama döndüm. Kıvanç ve yanında kayalıklardaki kız bana bakıyorlardı. Kızın gözlerinin içine daldım yine o mükemmel gözlerin altındaki hüzünü görebiliyordum. Tüm bu düşüncelerden sesiyle ilkildim "Merhaba ben Duru." adı Duru'ymuş. Kendimi ben bile tanıyamadım, o an dudaklarımın arasından "Merhaba." kelimesi o kadar zor çıktı ki. Kıvanç araya girdi ve "Berk Duru benim internetten tanıştığım sonra yakınlaştığım çok iyi bi arkadaşım." dedi, sonra Duru'ya döndü "Bu da sana bahsettiğim Berk 13 yıllık kardeşim." Duru bana bakıp gülümsedi. Gözlerimi ondan alamıyordum sadece seyrediyorudum. Duru bir bana bakıp birde Kıvanç'a baktı "Şey benim gitmem gerekiyor geç oldu." dedi. Kıvanç'ın yeni yaşını kutladı ve arkasını dönüp gitti. Duru'nun çıkmasından yarım saat sonra bende Kıvanç'ı tekrar kutladım ve oradan ayrıldım.
Eve girdiğimde direkt odama çıktım. Masama oturdum. Romanımı yazdığım defteri araladım ve yazmaya başladım. "Kendi karanlığımda boğulmaktan kurtulmak için bir ışık bulmuştum sonunda 'Duru.' Gözleri tüm karanlığımı aydınlatabilecekti." Kalemini sayfanın arasına koydum, defteri kapattım. Üstümdekilerden kurtulup yatağa girip tavanıma baktım. Bu gece bir şey anlatmak istemedim ona sadece baktım ve öylece uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. YAŞ
Teen FictionKendi karanlığımda boğulmaktan kurtulmak için bir ışık bulmuştum sonunda, gözleri tüm karanlığımı aydınlatabilecekti.