Bölüm İki

166 44 54
                                    

Gözlerimi açmıştım yeni bir güne dün geceden beri aklımdan çıkartamadığım Duru'yla. Ağır hareketlerle yatağımı terkettim. Vücudum ağırıyor, yorgunluktan ölüyordum. Tavanımla aynı renk olan dolabımın ayna kapağının önünde durdum. Yaklaşık 1.85 metre uzunluğundaki boyumu, kumral hafif dalgalı saçlarımı, mavi gözlerimi inceledim.

Yine düşüncelere dalmış bir şekilde yatağımın köşesine oturduğumda telefonun titreşimini hissedip telefonu elime aldım Kıvanç'ın aradığını gördüğümde aramayı cevaplamam gerektiğini düşünerek soğuk bir ses tonuyla "Efendim" dedim. "Konuşmamız gerekiyor Berk kafam çok karışık." cümlesi döküldü Kıvanç'ın dolgun dudaklarından.

Kıvanç'a daha fazla ilgi göstermem gerektiğini düşünüyordum bu yüzden "Konuşalım kardeşim." demekle yetinmiştim oturma odasındaki bordo oturma takımının geniş tekli koltuğuna yayılırken. Bana partinin olduğu kafede oturmayı ve orada konuşmayı teklif etti, fakat ruh halim dışarısı için uygun değildi. Kıvanç'ı eve çağırdım bu yüzden. Konuşmayı sonlandırdığımızda yayıldığım yerden kalktım ve mutfakta bulunan esmer, kısa boylu, orta yaşlardaki bayan çalışandan Kıvanç geldiğinde arka bahçede olacağımı söylemesini isteyip cevap dahi beklemeden mutfaktan ayrıldım.

Sürgülü cam kapıyı açıp arka bahçeye göz gezdirdim. Tıpkı çocukluğumda olduğu gibi zemini çimenliklerle kaplı, tüm bahçeye hakim sol köşede küçük taştan bir şömine ve hemen yanındaki çam ağacından yapılmış bahçe takımına ilişti gözlerim. Çocukluğumda çalışanlar da dahil olmak üzere tüm ailem hafta da bir mangal yapardık orada. Hatta hep babam mangalın başına geçerdi. O zamanlar ne kadar da mutlu ve neşeliymişim. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde ise yaşlı, çok yaşlı çınar ağacıyla göz göze geldik. Babamın bana kurduğu ipten salıncak da saatlerce sallanırdım annem ve babam da gülerek beni seyrederdi. Şimdi ise sadece günde birkaç saat birbirimizi ya görüyoruz ya görmüyoruz. İşte o yüzden 8. yaşımı çok özlüyorum.

Yine derin anılara dalmıştım. Kendimi toparlayıp çam ağacından yapılmış bahçe takımının oturağına oturdum. Belki rahat değildi ama huzur veriyordu bana. Bahçeyi seyretmeye devam ediyordum ki Kıvanç sürgülü cam kapıdan bahçeye girdi. Ayağa kalktım, tokalaştık. Sonra karşıma oturdu bende oturağa olabildiğince rahat edebileceğim gibi oturdum ve Kıvanç'a diktim gözlerimi. Canı çok sıkkın görünüyordu. Bir şey olup olmadığını sordum. Gözlerini devirdi ve anlatmaya başladı. "Hani dün akşam ki kumral kız vardı adı Duru'ydu hatırladın mı?"

"Evet." demekle yetindim. Tüylerim diken diken olmuştu Duru'nun adını duyunca. Merakla devem etmesini bekliyordum. Devam etti, "Dün yanımızdan ayrılınca onu aradım ve bu gün için buluşmak istediğimi söyledim. Kibar bir dille işim var deyip reddetti beni. Gecenin devamında ve bu sabah mesaj attım fakat hanımefendi bırak cevap vermeyi mesaja bakmaya bile tenezzül etmedi." Kıvanç anlattıkça sinirleniyor ama sesimi de çıkaramıyordum. İçim içimi yiyiyordu.

Kıvanç devam etti. "Sanırım ben bu kıza bir şeyler hissediyorum kardeşim, daha önce hiç hissedmediğim şeyler." Ne saçmalıyordu bu? Böyle olmamalıydı. Şimdi ben Kıvançla aynı kızı mı sevecektim? Kıvanç'a nasıl söyleyecektim? Saniyeler içinde kafamda cevap bekleyen onlarca soru oluştu. Kıvanç'a söylemeyecektim, en azından şimdilik.

Tekrar Kıvanç'a odaklandım ve sakinleştirmek için birkaç yalan söyledim. Çok fazla gerilmiştim, kendimi tanıyamıyordum, bir kızın bir gecede benim için bu kadar değerleneceğine inanamıyordum. Kıvanç'a, Duru'ya olan hislerimimi anlatmamak için zor tutuyordum kendimi. Kıvanç artık gitmeliydi yoksa kalbini kırabilirdim. İşte tamda bunları düşünüyordum ki Kıvanç'ın telefonu çalmaya başladı. "Kusura bakma kardeşim." dedi ve konuşmak için masadan kalktı. Geri geldiğinde kalkması gerektiğini küçük kardeşi Mustafa'nın ateşinin çıktığı ve hastanede olduğunu söyledi. Mustafa abisine hiç benzemiyordu. Henüz 7 yaşında, simsiyah saçları, simsiyah gözleri olan, çok bilmiş ama tatlı bir çocuktu ve ben Mustafa'yı da abisi kadar seviyordum. Bu yüzden yaşadığım onca karmaşayı bir araya bıraktım ve Kıvanç'la Mustafa'yı görmeye gittim.

8. YAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin