İşte her şeyi mutsuzluğunu anlatmıştı Duru. Şimdi ise hastanede kanserle savaşan annesine gidiyorduk. Sevdiğim kızın ailesini ilk kez bu galde görmek istemiyordum. Acaba Duru'yu hastaneye bırakıp gitmeli miyidim? Ama olmazdı ki onu o halde yanlız bırakamazdım. Hastanenin acil kapısına giriş yapıyorken kararımı net olarak verebilmiştim. Bende içeri girmeliyim ve gireceğim de. Arabayı hastanenin açık otoparkına gelişigüzel bıraktıktan sonra koşar adımlarla hastaneye girdik. Yoğun bakım ünitesinin camına doğru koşar adımlarla gidiyorduk. Yoğun bakıma vardığımızda yerde oturan şık ama aynı zamanda klasik siyah takımlı orta yaşlı bir adam yerde oturuyordu. Sanırım bu adam Duru'nun babası olucak o adamdı. Yoğun bakımın camından bakan orta boylu siyah kalem etek ve beyaz bluzlu kadın ise teyzesi olmalıydı. Duru onları görünce adımlarını daha da hızlandırdı. Teyzesine sarılmıştı gözleri şiş ve yaşlı birşekilde. Ağlıyordu hıçkırarark "Annem annem nasıl teyze? İyi değil mi? Düzelicek değil mi? " sorularını yöneltti kendini avutmak istercesine. Kolidorun ortasında ayakta bekliyordum. Babasına doğru yürüdüm. "Geçmiş olsun efendim. Umutsuzluğa kapılmayın her gecenin ardından güneş doğar." Dedim. Suratıma bakıyordu kızarmış gözleriyle. " Saol delikanlı." Diye cevap verdi ve tekrar yerine oturdu. Gözlerim Duru'nun üstünden hiç ayırmıyordum teyzesine ağlayarak sorular sormaya devam ediyordu. Yavaşça babasının yanına oturdum ve beklemeye başladım onlarla birlikte. Hiçbir şey söyleyemiyordum. Daha önce böyle bir şey hiç yaşamamış ya da görmemiştim bile. Bunaltıcı ve kasvetli o hastane koridorunda saatlerce bekledik bekledik ve bekledik. En sonunda kulağıma gelen o mırıldanmaya kulak verdim. "Duru'yu al götür burda durmaya devam ederse kendini daha çok yıpratıcak." İyi diyordun hoş diyordun da nasıl yapıcaktım. Bilmiyordum. Oturduğum yerden kalktım yavaşça Duru'ya yöneldim yoğun bakım ünitesinin önünde yere oturmuş haraketsiz bir biçimde sadece karşı duvara bakıyordu. Duru dedim tepki vermedi kolunu tuttum. "gel biraz hava alalım he ne dersin?" Diye bir soru yönelttiğimde kafasının onaylar gibi salladı. Kalkmasına yardım ettim ve hastane koridorlarında yavaş bir şekilde yürümeye başladık. Dışarı çıktığımızda yüzüme hafiften vuran bir rüzgarla birlikte sonbaharı anımsatan yaprak sesleri hafif bulutlu bir hava vardı tıpkı Duru gibi patlamaya hazırdı sanki fırtınalar kopacak gibi. Sessizce yürümeye devam ettik bir bankı kestirdim gözüme koca bir çınarın altında hastaneye sırtı dönük bir bank. Duru'yu oraya oturttum ve hemen yirmi metre uzaktaki açık büfeye gidip 2 çay aldım. Geri döndüğümde çayı ona uzattım teşekkür ederek aldı ve başını öne eğdi. Konuşmak istemiyordu ve ben bunu anlayamıyordum. Ben canım sıkkın olduğunda ondan kurtulmak için her şeyi yaparım ama o öyle değildi kabulleniyor ve sanki kendisinden bir parça gibi onunla yaşıyordu.
"Annemi görmek istiyorum." Ağzından çıkan ilk kelimeydi ve anında yerinden kalkıp hızlı adımlarla hastaneye girdik. Yoğun bakımın önüne geldiğimizde doktor orada babası ve teyzesine bir şeyler anlatıyordu. Yanlarına gittiğimizde duyduklarım. "Kemoterapi ile bu sefer kanserden kurtulma şansımız çok yüksek" dediğini ve devamında "Hastayı görmeniz yanına girmeniz şuanlık yasak fakat ilerleyen günlerde tabikide görebilirsinizdi." Gülümseyerek Duru'ya baktım boynuma dolandı çok mutluydu bağırıp çağırıyor ve olduğu yerde zıplıyordu adeta çocuk gibi babası tebessüm ediyor teyzesi ise şaşkınca bakıyordu
bir hastalığın tekrarlanması o aileyi adeta birbirine bağlamıştı tabi beni de Duru'ya.Not: Bu bölümü kısa tutmamın sebebi hikayeye tekrardan adapte olup güzel bir şekilde geri dönmek içindir. Kendimi yeni yeni toplamış bir durumdayım. Destekleriniz için minnettarım:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8. YAŞ
Teen FictionKendi karanlığımda boğulmaktan kurtulmak için bir ışık bulmuştum sonunda, gözleri tüm karanlığımı aydınlatabilecekti.