Sırtımdaki çantayı yatağa fırlatıp, üzerimdeki montu çıkardım.
Havalar ısınıyordu, ancak ısınmak sadece havaya mahsus değildi. Kalbim de ısınıyordu. Ona, adını dahi bilmediğim, her gün yanımdan geçip giden ama ona bir kelime söyleyemediğim.
Çok güzeldi, onu hak etmiyordum, asla. Ama bir umut, onun beni sevebileceğini söylüyordu. Benim gibi acınası, kimsesiz, sıradan bile olmayı başaramamış bir insanı.
Her gülümsediğinde ısınıyordu kalbim. Daha çok toydum, 17 yaşındaydım. Boştum, kalbim boştu. Kalbim içine birilerini almak istiyordu, etrafa sürekli bakıyordu ve kendine bir av belirlemeye çalışıyordu. Halbuki bilmiyordu, av kendisi olacaktı, asla birini avlayamazdı.
Annemin sesi ile düşüncelerim yavaşça benden uzaklaştı.
"Oğlum, Oğulcan! Aşağıda baban ile birlikte seni bekliyoruz. Konuşacaklarımız var."
Sakince banyoya girdim, yüzümü yıkayıp aşağıya, annemin ve babamın yanına, indim. Oturmuş stresli bir biçimde beni bekliyorlardı. Kollarımı iki yana açtım ve, "Evet, ne konuşacağız?" dedikten hemen sonra yere bakıp hafif buruk bir şekilde gülümsedim.
"İlaçlarını neden almıyorsun Oğulcan?"
Anneme sert bir bakış attım, hafif ona yaklaşıp yüzüne eğilerek,
"İnsan gibi yaşamak istiyorum anne, bir ruh gibi değil. Düşüncelerim olsun istiyorum, iyi veya kötü. Hayatımın hiç iyi gitmediğinin farkındayım." geri çekildim ve babama kaçamak bir bakış attım.
"Ama en azından yaşamalıyım. Bir ruha dönüşmemeliyim."
Laflarını dinlemeden evden hızlıca çıktım. Gittim, onun her zaman geçtiği yere, bir kaç sokak ilerideki kafeye.
Dışarıdaki boş masalardan birini gözüme kestirdim ve sandalyeye yerleştim.
"Hoşgeldiniz, ne alırsınız?" diyen 15-16'lı yaşlardaki genç kıza baktım. Boğazımı temizledikten hemen sonra kıza cevap vermeyi ihmal etmedim.
"Ben, 2'si 1 arada alsam?" dedim ve telefonumu elime aldım. Kız yanımdan uzaklaştığında dudağımı ısırdım, çok gizemli bakıyordu.
Saate baktığımda 7.40 olduğunu gördüm, gelecekti. Bir kaç dakika sonra, buradan geçecekti. Telefonumun ekranından saçımı hafifçe düzelttim ama bu bir şey değiştirmiyordu. Her türlü yüzüme bile bakmıyordu sonuçta.
Genç kız, kahvemi masaya bırakıp gittiğinde, kahvenin kokusunu içime çektim. Yanımda bir koku hissettiğimde, kokunun geldiği yöne baktım. Gelmişti, yine aynı saatte. Kahvenin parasını masaya bırakıp hiç yapmadığım bir şeyi yapmak için yola koyuldum. Onu takip edecektim, onun hakkında bir şeyler öğrenmem gerekiyordu.
Hızlı yürüyordu, bir yere yetişmek üzereymiş gibi. Bir ara sokağa girdiğinde hedefe yaklaşmışım gibi hissettim. Bir evin önünde durduğunda, biraz daha yürüyüp, beni göremeyeceği güvenli bir yerden onu seyretmeye başladım. İki katlı, müstakil bir evde oturuyordu, ya da ailesiyle, arkadaşlarıyla oturuyordu. Hiçbir şey bilmediğimi söylemiştim.
Kapı bir erkek tarafından açılmıştı, 25 yaşından büyük gibiydi. Kaşlarımı çattım. Kızı kolundan çekip içeriye soktuğunda içeriyi görebileceğim bir alana geçtim.
"Tam vaktinde geldin." deyip benim aşık olduğum kadının boynunu yalamaya başladığında ne tepki vereceğimi bilmez haldeydim. Güzelim, ne yapıyorsun sen?
Kız geri çekilip, "Lütfen yapma. Bugün yapma lütfen." dediğinde kendimi zor tuttum. Zorluyordu, aşık olduğum insanı zorluyordu ve bu benim çok ağırıma gitmişti.