Sezen Apla

1.3K 138 95
                                    

SİLAM, YENİ BİR BÖLÜM İLE KARŞINIZDAYIM. SÖYLEYECEK ŞEYLERİM VAR LÂKİN SÖYLEMEYECEĞİM SNDJDJ NEYSE SİZ OKUYUN, GÖRÜŞLERİNİZİ BİLDİRİN, YORUM YANİ YORUUUHM, VOTE DA VERİN AMA SKJDJ NEYSE. KEYİFLİ OKUMALAR.

Sabah tekrardan uyandığımda, uykumu alabildiğimi anlamıştım. Hani şu reklamdakiler, filmdekiler gibi olmada bile, iyi bir şekilde uyandım. Elimi yüzümü yıkamam gerektiğini; gözümdeki çapak sayesinde farkettim. Elimle temizlemeye çalışıyordum, az daha gözüme giriyordu.

“Lonet!” Homurdandım.

Ayağa kalkıp, banyonun yolunu tuttum. Sağ elimi gözümün üzerinde tutuyordum, acıyordu. banyoda yerde duran ıslak kazağıma bastığımda, dişlerimin gıcırdamasına ve vücudumun iğrenerek titremesine engel olamadım. Bir kere kazağın yerde ne işi var? Hatta yaz mevsiminde kazağın ne işi var? Bu kazağın buraya, ne zaman ve ne şekil gekdiği hakkında bir fikrim yoktu. Yapacağım tek şey stüdyoya gitmek olacak. Üzerimi değiştirdim, klasik takım elbisemi giydim. Ayağıma da 45 numaralı kunduralarımı giydim.

Hazır oduğumu içime sindirdiğimde dışarı çıktım ve arabama bindim. Anahtarı taktım ve çevirdim. Çalışmadı. Tekrar denedim, yine çalışmadı. Arabadan indim, sokağa bakındım, birkaç çocuk vardı.

“Buraya gelin lo, arabayı itçez.” dedim. Çocuklar koşarak geliyordu.

“Mahmut abi, arabayı iteriz ama Le'colalarımızı da isteriz.” dedi aralarından birisi.

“Bir şeyi de karşılıksız yapın lo,” Nefes verdim. “Tamam lo, hadi itin.”

Çocuklar itmeye başladı, bende arabayı çalıştırmayı denedim. Biraz daha ilerledikten sonra araba çalıştı. Aniden hızlandığı için çocuklar yere yapıştı. Bu sürede onlardan uzaklaşıp, istedikleri Le'colayı alma zorunlulunğundan kurtulabilirdim. Kapıyı kendime doğru çekiyordum, gaza yüklendim. Yokuş üzerinde olduğumu unuttum, yokuş aşşağı hızlıca gidiyordum ve kapıyı kapayamamıştım, hızdan.Son bir kez daha kapıyı açmaya yeltendim. Evet başarmıştım, kapanmıştı. Hemen frene basmazsam düz duvara toslayacaktım. Bir hareketle frene bastım, tekerin çıkardığı ses kulağımda çınlıyordu. Araba hâlâ durmamıştı, ilerledi, ilerledi ve duvara çarptı.

“Hasssieektiioerrr, hıaaaağmuunaah, laaaan," diye bağırıyordum. Kafamı

Cama vurdum, cam kırıldı fakat bende bir şey yoktu. Baygınlık bile geçirmemiştim.

Hemen arabadan çıktım, saate baktım 30 dakika içinde stüdyo da olmam gerekiyordu ve benim üstüm başım batmıştı. Kaşımdan yanağıma doğru akan sıcak şeyin, kan olduğunu da anlamıştım. Elimi kaşıma sürdüm ve göz hizama getirdim.

“Aman Tanrım! Kan bu, bu kan. Ya vanpirler gelipte beni yersee?” Endişeli bir şekilde, kendi kendime konuşuyordum.

“Seni yerler yerleer. Seni ham yapar bu zillileer. Sallanmadan yürü yoksa günah bizden gider.” Sezen Aksu gelmişti.

“Oo Sezen apla, hoş gelmişan lo.”

“Hoş bıldık Mahmıt.” U harfini söyleyememeyişi beni güldürmüştü.

“Apla araban altında hazır, beni stüdyoya kadar atsana”

“Araba altımda değil, ben onın içindeyim. İkincisi ise; ökiz gibisin. Nasıl atayım oraya kadar? Kaldıramam bir kere seni.” Yere oturup ağlamak istedim. Ciddi miydi bu kadın?

“Apla 53 yıldır halay çekiyorum, ama hâlâ senin kafana erişemedim.” Bu susmasına yeterdi sanırım.

“Annenin karnından halay çekerek mi çıktın? Ve de halay çekilerek bu kafa erişilmez halaycı jojuk. Biz bu kafa için ex, roj, jam, bonz kullanıyoz ayıqq.” Tek gözünü kırptı.

“Sen mi kaçarsın, ben mi kovalıyayım?"

“Aman bee,” Gaza köklenip gitti. Şimdi taksi bulup stüdyo'ya gitmem gerek.

MAHMUT TUNCERLE YENİDEN HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin