Kucak

764 73 130
                                    

MERHABA, ARKADAŞLAR! YENİ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. HİKÂYEYİ BELİRLİ BİR KURGUYA BAĞLAMAYI PLANLIYORUM. BELKİ O ZAMAN DAHA HIZLI GELMEYE BAŞLAR, YENİ BÖLÜMLER, DİYE DÜŞÜNDÜM. BU KURGUNUN DA NASIL DEVAM EDECEĞİNİ, BU BÖLÜMDEN ANLAYACAĞINIZI UMUYORUM. GÖRÜŞLERİNİZİ BİLDİRİN, BENİM İÇİN ÖNEMLİ. KEYİFLİ OKUMALAR.

O an içinde hemen at dansını bırakıp, halay pozisyonunu aldı. Rihanna iki metrelik topuklularıyla karşımda duruyordu.

“Sen ne diye bekliyorsun?”

“Bu halay olamaz!”

“Niya lan?!”

“Bir kişiyi unuttun!”

“Ah, evet. Şimdi çağıracaktım zaten. Hemen tavır alma burun deliklerine çay kaşığı sokarım.” dedim. “Ve son olarak. Dünya Kadın Halay Başı Başkanı, Demi LOvato geliyor!”

Balina tarafından tacize uğramış kırkayak nidalarıyla yürüyen bu kişi, Demi idi. Ve... Çok güzeldi. Diğerleri gibi değildi, çekiciydi. Yorgun görünüyordu, birkaç adımı daha zorlayarak, yanımıza vardı.

“Ho-hoş gelmişsin lo.” Ağzım açıktı, bunun üzerine eklenen heyecanla beraber kekelemiştim.

“Hoş buldum conem.” dedi. Gülümsüyordu ve bu müthişti. Dişlerinin beyazlığını incelediğimi, kimseye söylemek istemiyorum.

Kendime gelmem gerekiyordu. Ve de ortamı yumuşatmak amacıyla, aklıma gelen espiriki patlattım; “Geçen aha bunla evde pişpirik oynuyoz. Canım çay çekti. Suyu ben koydum, demi Lovato.”

Tüm stüdyo ayaklanmıştı, hakaretler ardı ardına geliyordu.

“Yuuuuuh!”

“Senin boğaz tellerine boyama kitabı sokayim.”

“Çabuuuuk buradaaaaaan siktiiiiiiiiir giiiiiiit!”

“Okulda iğrenç espri yapan öğretmen yüzünden pskolojisi bozulan çocuğun, gittiği psikolağa verdiği paranın, şu ana kadar elinden geçtiği insan sayısı kadar ağzına sıçayım!” Buna iyi gülmüştüm. Çok fazla tepki vardı. Birazcık normaldi. Sesler kesildi. Kim mi kesti? Tabiî ki arkadan; “Haydi artık halaya lo.” diye bağıran bir seyirci.

“Öhöm öhöm.” Mikrofonu ağzıma dayandığım için ses bayağı cızırtılı çıkmıştı. “Şimdi halaya geçebiliriz.”

Hemen Demi’nin eline yapıştım, bunun sebebini kendime açıklayamamıştım. Herkes yerini almıştı. Davulcu, tokmağını kuğusal hareketlerle davuluna vuruyordu. Klarnetçi abimiz ise, içindeki tüm karbondioksiti, klarnete kusuyordu. Böyle de değişik bir orkestramız var. Ritmik şekilde halayımızı çekiyorduk. Kısa süre içinde parmaklarımın, Demi’nin parmaklarının arasından geçmiş bir hâlde olduğunu fark ettim. Demi hiç tepki vermemişti bile, hâlinden memnun gibiydi. Kim bilir belki o yapmıştır bunu. Ben yaptıysam bile farkında değilim. Elleri yumuşacıktı. Al bu elleri, halay başı mendili olarak kullan.

★★★

Halay’ımız sonunda bitmişti. Herkes soluk soluğaydı. Kapanış vaktiydi.

“Evet gencolar, bugünkü halayımızın da sona gelmişek. Hadi daha kapayın televizyonlarınızı, bizim program yoksa, hiçbir şey yok demektir. Kendize iyi bakın; ‘Bende halay çekebilecek potansiyel var mı?’ diye.”

Tüm halay ekibi dağılmıştı. Rihanna, Katty, Selona ve Demi dörtlüsü bir kenarda oturmuş, soluklanıyorlardı. Yanlarına gittim.

“Yoruldunuz mu lo?”

“Evet ama halayın verdiği tatlı bir yorgunluk bu,” dedi Demi. Ses tonu ile beni etkilemeyi başarmıştı.

“Hadi lo, gelin yemeh yemeya gidek.”

“Ben açtım zaten, gidelim.” dedi Rihanna.

“Neyi açtın bre roman?” dedi Katty.

“Tamam lo, olay çıkarmayın, hadi gidelim!” dediğim gibi herkes ayaklandı. Çıkışa doğru yürümeye başladım, benle geliyorlardı.

Güvenliğe de selam’ımı verdikten sonra arabaya yöneldim. Büyük bir halay smilatörü vardı, elimde. Bagaj doluydu, bu yüzden ön koltuğa koyacaktım. Hızlı adımlarla arabanın yanında bittim. Ön kapıyı açtım ve elimdeki smilatör’ü yerleştirdim. Rihanna, Katty, Selona ve Demi, ağızları açık bir şekilde bakıyorlardı. Bu kadar karizmatik olmak zorunda mıydım?!

“N’oldu kıslar?” dedim. Selona hemen atıldı,

“Ulan, biz nereye oturcaz?!”

“Siz şimdi gelin hele,” dedim ve elimi “gel” anlamında salladım.

Arka kapıyı açtım. “Demi, hadi gel sen bin. Rihanna sonra sen ve sonrasında da Katy binsin.”

“Ben nereye bineceğim lan?!”

“Rihanna’nın kucağına oturuver.”

“Hay ben senin…”

Onlara bakmadan, şoför koltuğuna yerleştim. Aynalarımı kontrol ettim. Kızlar da binmişti arabaya.

★★★

Genellikle geldiğim restoranta getirmiştim. Herkes arabadan indi.

“Hadi yürüyün de girelim içeri ve bir an önce yemek yiyelim.” dedim. Çünkü, çok açtım.

“Vaaay, burası çok şugarmış bea!” Rihanna, yine şükefalığını konuşturuyordu.

“Sus da içeri yürü! ” diye komut verdim.

İçeri girip, bir masaya yerleştik. Garson menüyü getirdi. “Her zamankinden.” dedim ben.

Demi, garsonu yanına çağırdı. “Burada, domuz çevirme mi yazıyor?”

“Evet efendim.”

“Wowowow HARAM.” dediği anda vuruldum. Vurulmuş gibi hissettim, ama ben Demi’ye vuruldum. Bu sözleri onun ağzından duymak; benim, ona olan hayranlığımı arttırıyordu.

“Başka bir isteğiniz var mı?”

“Masayı donat işte lo.”

“Peki.”

Garson gitmişti. Yemekleri getirene kadar, herkes bir muhabbet içindeydi. Demi suskundu ve ben onu kesiyordum. İleride karım olursa, ayaklarımı amuda kalkarak mı yıkatsam? Çok iyi planlarım var.

Bir süre sonra garson, masayı donatmıştı. Et genellikli bir masaydı. Demi elini tavuğa attı, vıcığını çıkarırcasına tuttu, sıktı ve çekip, yedi.

“Siz ne zaman dönüyorsunuz lo?” diye sordum. Çünkü ülkelerine dönmeleri gerekiyordu.

“Hemen bu akşam. ” dedi Selona.

“Ama.” dedi Demi ve bir an duraksadı. “Ben bir süre daha buradayım. Amerika’daki evimde tafilat var ve ev yapılmadan hiç de dönesim yok.”

“Burada kalıyorsun yani?”

“Evet, bir hotel ayarlarım.”

“Ne oteli lo? Gel, bende kalırsın.”

“Yok, hiç rahatsızlık vermek istemem.”

“Klasik Türk sahnelerine bağlatma olayı, geliyorsun diyorsam, geliyorsun!”

“Peki o zaman, ne diyeyim?”

“Yemeği yedikten sonra yerleşirsin.”

MAHMUT TUNCERLE YENİDEN HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin