Sonunda zil çalmıştı. Artık ciddi anlamda bunalmıştım liseyi okumaktan,bir an önce okulun bitmesini bekliyordum. Sıranın üzerindeki eşyalarımı toplayıp çantamı omzuma taktım,çıkışa doğru ilerledim. Okuldan çıkıp yurda yürümeye başladım. Yolda yürürken yaşadığım hayatı düşünüyordum. Çocukluk yıllarımın hastanelerde geçmesi, iyileştikten sonra annemin vefatı.. Ne zor şeyler yaşamıştım. Ama "Hayat herşeye rağmen mücadele etmeyi gerektirir" derdi annem. Ben de sonuna kadar mücadele ediyordum. Sadece hayalim için yaşıyordum. Yatılı lise'de okuyordum çünkü kafamı hiçbir şeyle meşgul etmek istemiyordum. Belki de bu yüzden hiç arkadaşım yoktu. Bu yüzden her senemde olduğu gibi bu senede sessiz sakin geçmişti benim için. Okulda biraz tanınan biriydim. E-kitap uygulamasında yazdığım yazılar sayesinde adından söz ettiren biri olmuştum. Kitaplara olan düşkünlüğümle beraber yazmayı da çok seviyordum. Ben bunları düşünürken yurda gelmiştim,kartımı okutup giriş yaptım. Kızlar yurduna doğru yürüdüm. İki yurt vardı, biri erkek diğeri kız. Merdivenleri çıkıp odama geldim. Çantamı çalışma masasına bırakıp, kendimi yatağa attım. Uyumayı düşünüyordum ama çocukluğumdan beri gündüzleri asla uyuyamazdım. Yataktan doğrulup masama oturdum, leptop'umun başına geçip yazmaya başladım.
"Hayat.. Beş harf iki hece kelimeye neler sığdırmıştır insan. Bütün herşeyi ona bağlıyor ve 'hayat beni bu noktaya sürükledi'diyor. Zaten hepimiz hayatın derim sularında kürek çeken birer sandal değil miyiz? Hayat yorgunluğunun yanı sıra birde insanların verdiği yorgunluk var. Beni en çok yoran annemin yokluğu. Canınızdan çok sevdiğiniz insanın yokluğuna sarılarak hayatta kalmak çok acı öyle değil mi ? İşte bu durumu bu acıyı anlatacak ne bir kelime ne de bir cümle yok lügatımda. Tek başınasın bu hayatta. Çevrendeki insanlar sana 'biz yanındayız' diyecek ama inanmayacaksın. Çünkü biliyorsun,çıkarı olmayan hiç kimse hayatında kalıcı değildir. Kaç insan karşılık beklemeden senin için bir şeyler yapar ki ? Ben söyleyeyim,'hiç kimse!' Alış buna,acı seni öldürse de güçlü görünmek zorunda ve hayatına devam etmek mecburiyetindesin. Yalnızsın ama yalan değilsin, sevilmiyorsun ama sevginin ne demek olduğunu en iyi sen biliyorsun. Hayatsın,çünkü sen güçlü insan tek başına da ayakta kalırsın.."
Son cümleyi de bitirip yayımla tuşuna bastım ve bilgisayarı kapatıp pencereye yaklaştım. Camı açıp havanın kokusunu içime çektim. Mevsim sonbahardı,doğduğum ayın mevsimi. Doğduğum ayı ve günü çok severdim ama mevsimlerin en güzeli kış'tı benim için. Özellikle karın içine yatıp melek yapmayı adet edinmiştim. Biraz daha camın önünde durup yatağıma oturdum. Çantamdan kitabımı alıp okumaya başladım. Sayfayı çevirdiğimde bir not kağıdı vardı. Merak edip açtım. Kâğıtta "Çok az kaldı,yakında görüşeceğiz kanatsız melek" yazıyordu. İçimde garip bir heyecan oluşmuştu. Kimdi bu ve beni nereden tanıyordu? Düşünmemeye çalışıp notu kitabın arasına koydum. Üstümü değişip uyumaya karar verdim.İlk kitabım ve çok heyecanlıyım. İnşallah beğenirsiniz.
İnstagram : seymayeniyazar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATSIZ MELEK
Teen FictionAnnesinin ölümüyle kendini tamamen yazmaya veren günce'nin hayatına, gizemli bir insan girerse ne olur ? Gelin hep birlikte okuyalım. Başlama tarihi • 27.05.2018 •