Kapıyı açtığımda onu gördüm.
Gerçekti. Oradaydı. Tam karşımda.
Üstünde mor bir tişört altında yeşil bir kot. Ve güneş gözlükleri. Eski Justin'e pek benzemiyordu. O.. Daha cıvıl cıvıldı.
Beni gördüğünde ağzı aralandı. Ve yerinde dona kaldı. Ağzını bir şey söylemek için açtı ama sırtıma atlayan Emma'yı görünce ağzını kapadı.
"Austiğğğn! Arkadaşın gelmooooş!" Kocaman bir gülümseme taktı yüzüne. Dişlerini sıkarak konuştu. "Merhaba!" Justin onu onaylarcasına kafasını salladı.
"Hadi biz içeri geçelim Emily!" Kafamı onu onaylayarak salladım ve beni çekiştirmesine izin verdim. İçeri geçmeden en son, Austin ile Justin'nin tokalaşmalarını gördüm. Biz mutfakta tezgahlara yaslanmış onları süzerken, onlar birşey hakkında konuşuyorlardı. En azından bu Emma için geçerliydi.
"Acaba nereden ar-arkadaş-arkadaşlar?" Kendimi zorladığım çok belliydi. Emma beni hiç takmadı.
"Eski siyahlar içinde Justin'den eser yok. Fazla... neşeli gibi gözüküyor." Kafamı salladım.
Beni görmeden önce öyleydi.
"Buraya geldiğinde durgunlaştı gibi ama sanki." Ona baktım ve gözlerimi devirdim.
Birden içeri Austin ve Justin'nin girmesiyle ikimizde yerimizde doğrulduk. İkisi masaya oturdu ve sohbetlerine başladılar.
Emma bana işaret verdi ve oturmamızı söyledi. Bizde masaya oturduk ve.. Bir şey yapmadık. Ben önümdeki boş tabakla sonu olmaz bir bakışmaya geçmiştim.
Emma ise sinirden tabağına her şeyi dolduruyor ama hiçbirine dokunmuyordu.
Austin bize yandan bir bakış attı ve gülümseyerek Justin'e baktı. "Ah! Ben sizi tanıştırmadım! Justin bu çok yakın arkadaşımız Emma. Emma bu da Justin. Ve bu da.." Bana döndü ve elini uzatıp yanağımdan makas aldı. "Bu fıstıkta ablam Emily."
Justin gülümsemeye çalıştı ve 'Emily' diye fısıldadı. Austinden de 'Aynen' sesi çıktı. Justin'in gözünü kırpmadan beni izlediğini gördüm.
Daha fazla dayanamadım ve ani bir hareketle sandalyeden kalktım. "İzninizle çocuklar..." Masadan kalktım ve hemen yukarıdaki tuvalete çıktım. Lavabonun kenarlarına tutundum ve düşünmeye başladım.
-Emma'nın Ağzından-
Alli gittikten sonra masada anlamadığım bir sessizlik olmuştu. Bir dakika sonra, Justin tuvalete gitmek için izin istemişti. "Tuvaletin nerde olduğunu öğrenebilir miyim?" Austin yeri tarif etmek üzereyken sözünü bölmüştüm.
"Öğrenemezsin canım." İkisi de şaşkınlıkla bana baktı. Ben ise ellerimi göğsümde topladım.
"Neden?" Justin tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. "Ay öğrenemezsin işte!" Austin bana mal mal bakıyordu. Beni takmadı ve yeri tarif etmeye devam etti. Hemen elimle saçını tuttum ve çektim.
"Ne yapıyorsun be?!" Dişlerimi sıktım ve saçını biraz daha çektim.
"Sen aramızda masa olduğu için teşekkür etmelisin Austin." diye fısıldadım. Justin sabırsızca Austin'nin omzuna vurdu.
"İkinci kat... Sağdan..."Austin birden kafasını salladı ve bağırdı. "Üçüncü kapı!" Justin mutfaktan hızlıca çıktığında Austin'nin üzerine atladım ve saçlarını yolmaya başladım.
-Emily'nin Ağzından-
Yüzüme bir soğuk su çarptığımda kendime gelmiş gibiydim. Derin bir nefes aldım ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
O, Justin Bieber. Kardeşinin arkadaşı. Sen onu ilk defa bugün gördün. Aranızda hiçbir şey geçmedi.
Kendimi tembihleyerek, oynayacağım role hazırlanıyordum...
Yavaşça kapıyı açtım. Açmamla irkilmem bir oldu. Justin kapı girişine yaslanmış çıkmamı bekliyordu. Hemen sağa geçtim ve onla göz teması kurmamaya çalıştım.
Yanından geçecekken kolumdan tuttuğu gibi tekrar sertçe tuvalete soktu. Sırtım soğuk duvarla buluşunca titredim. Ardından kapıyı kilitledi ve anahtarı arka cebine koydu.
"Çekil önümden." Tıslamama karşılık güldü.
"Neden?" Sinirlerim geriliyordu. "İstediğin şeyi neden yapayım? Sen.. Sen benim istediğim şeyi yaptın mı? Yanımda oldun mu?" Birden gözlerinin kenarları kırıştı. O gün hakında bir şey duymak veya hatırlamak istemiyordum!
Kollarının arasından sıyrılmaya çalıştığımda bedenini bana daha fazla yaklaştırmıştı. O kadar yakındı ki nefes alırken vücutlarımız birbirlerine değiyordu.
"Bu kadar kolay kaçamayacaksın elimden... Bu sefer değil!" Dolmuş gözlerimden boşalmayı bekleyen yaşları bastırmak için dudaklarıma birbirlerine bastırıyordum.
"Yaşadıklarımız eskide kaldı Justin." Kafasını salladı ve yanımdaki duvara yumruk attı.
"Alli senin için eskide kalmış olabilir," Sözünü kestim. "Emily." Diye düzelttim onu. Sinirle güldü. Yavaşça alnıma dokundu. "Burada eskide kalmış olabilir." Sonra kendi kalbine dokundu. "Ama buradan silinmez." Onu daha fazla dinlemek istemediğim için bu sefer kollarının arasında çırpınmaya başladım. Gülmeye çalıştı.
"Paslanmışsın, Emily." Yeni adımı bastırarak söylemesi küçük bir kahkaha atmamı sağladı. Paslanmak?
Alli Jackson? Emily Swan?
İkisinin de paslandığını hiç düşünmüyorum Juzzy.
Sağ yanımdaki elini aldım ve bileğini burktum. Acı dolu bir feryat kopardığında hemen elimle ağzını kapadım. Aşağıdakilerin duymaması gerekiyordu.
"Kapıyı aç Justin." Yavaşça gülümsedi. Sonra ağzında olan elimi ısırdı. Çığlık atmamak için dudaklarımı sertçe ısırdım.
Hareket etmeye çalışırken beni belimden tuttu ve arkaya yatırdı. Yere sırtım değdikten sonra omzularından destek alıp kendimi öne ittim ve yüzüne doğru bir tekme savurdum. Justin kafasını aşağı çektiğinde sıyırmıştı. Ah lanet olsun!
Tam bana doğru eğiliyordu ki bacak arasından geçtim ve hemen ayağa kalktım. Sağ kolunu alıp 180 derece döndürdüm. Ağzından bir tıslama çıktı. Hemen arka cebinden anahtarı çıkardım. Ve onu ileri doğru ittim. Dengesini kaybedecekken son anda lavaboya tutundu. Arkamı döndüm ve kapının kilidini açtım. Sonra anahtarı arka cebime sokuşturdum. Justin'e döndüğümde sırıtmaya başladım.
"Bence sen paslanmışsın Bieber."
Ve bu ona o gün söylediğim son cümle oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Not Change
FanficErkekler kızlar gibi sevmez derler. Onların yapısı böyle derler. Ama bilmiyorlar ki Justin-Alli aşkını. Romeo-Juliet, Bonnie-Clyde, Adam-Eve... Bunların arasına bir aşk daha eklemeye hazır mıyız? Aksiyon, Heyecan, Adrenalin, Şehvet, İhanet, ve en ö...