"Bekle." dedi bana yetişmeye çalışırken. Bir anlık gafletle dönüp ona baktığım anda tek bir adımla önüme geldi ve yolumu kesti.
"Çekil önümden." dedim yüzüne bakmamaya çalışarak. "Bırak beni." dedim elinden kurtularak. Dediğim çok saçmaydı. Beni tutmuyordu ki.
"Nasıl? 2 yıl sonra seni bulmuşken mi?"
"Beni arıyor muydun?" sesim titriyordu.
"Delicesine," diyerek yüzüme yaklaştı. "Tanrım.."
"Justin... Özür dilerim." dedim dolmuş gözlerle.
"Alli..." nefesi benimkine çarpıyordu. "Alli..."
"Emily! Hey Em! Sana söylüyorum!" Sarsılıyordum.
Gözlerim hışımla açıldıktan hemen sonra konuşabildim."Emma! Ne yapıyorsun burada?!"
Etrafıma baktım. Odamdaydım. Darmadağın haldeydim. Pencerem açık ve üstümde hiçbir şey örtülü değildi, ki bu titreyişimi ve gördüğüm rüyayı açıklıyordu.
Yüzümü ellerime gömdüm ve haykırdım. "Rüya mıydı?"
"Ne rüya mıydı? Hava kararmak üzere!"
"Off defol Emma!" Kendimi hızla banyoya attım. Arkamdan bağırdı.
"Öküzsün! Saat bir de kendini yatağa attın ve saat şuan yedi buçuk!" Cidden o kadar uyumuş muydum? Hiç yaşamadığım rahatlatıcı banyo yüzünden şu an enkaz halindeydim. Bu yüzden hızla suyun altına girdim.
Banyodan çıktığımda Emma odamda değildi. Vücuduma sarılı havludan kurtulup üstümü giyinirken bu ara birbirimize hiç de arkadaş gibi davranmadığımızı düşünüyordum. İstemsizce suçluluk hissetmeye başlamıştım.
Sırf rüyamla aynı giyinmiş olmamak için üzerime dar bir kot ve mor düz bir tişört giyerek, taralı saçlarımı kurutmadan aşağı indim.
Emma kanepede oturmuş sıkılarak Twitter'a giriyordu. Yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirdim ve yanına oturdum.
"Emmaaa!" Sorarcasına bana baktı.
Ellerimi kucağımda birleştirip, gülümsemeye çalıştım. "Özür dilerim." Kaşlarını kaldırdı.
"Sen hep yanımdaydın ve ben.. Ne kadar şanslı olduğumu farkında değildim. Son bir kaç gündür sana ilgisiz davranıyorum..." Gözlerimi kaçırdım. Acaba benim gibi düşünüyor muydu?
Bir süre aynı ciddiyetle yüzüme baktıktan sonra minik bir kahkaha attı. "Saçmaladın Alli! Sen benim en yakın arkadaşımsın. Birbirimize kötü davranmazsak saçma olur asıl. Plastik barbie gruplarına benzeriz düşünsene." Yüzünü hafifçe botoksluymuş gibi büzdü ve dudaklarını şişirdi. Kahkahalarıma hakim olamadım ve birlikte uzun süre güldük.
O sırada merdivenlerden apar topar elinde silah olan Austin inmeye başladı. "Kızlar bakı-" Birden pat diye merdivenlerden yere düştü. Emma küçük çaplı bir çığlık attığında tam yanına gitmek için yeltlenmişti ki, Austin iki el ateş edince ikimizde çığlık atıp yere yatmıştık.
Bir on saniye sonra ikimizde yerden kalkıp Austin'e bakmıştık. Ayağını tutarak yüzünü şekilden şekle sokuyordu. O sırada kırılmış olan antika duvar aynasına takıldı gözüm. Bağırdım. "Hayır, hayır, hayır!" Ben cama doğru ilerlerken Emma ise Austin'nin yanına gitmişti.
"Sakar!" Emma sinirle güldü. Ve Austin'nin ayak bileğine dokundu. Austin boğuk bir şekilde tısladı ve Emma'yı itti. Hemen yanlarına ilerledim.
Çok pis tav oldum şimdi bak.
"Bu silahla ne yapıyordun sen evin içinde?" Daha Austin cevap vermemişken, Emma elinden silahı almıştı. Ve silahla Austin'nin kafasına vurmuştu.
"Daha bunun için reşit değilsiiin bebeeeee!" Austin sinirle bakışlarını Emma'ya çevirdi. "İki ay sonra on sekizime giriyorum." Emma omuzlarını silkti.
"Tamam! Galiba ayağını burkmuş." Emma eğildi ve Austin'nin ayağını incelemeye başladı. Ayağa kalktı ve pembe tişörtünü düzeltti.
"Doktor olmadığım için bana ihtiyacınız yok. O yüzden ben eve kaçıyorum canlar." Tam arkasını dönmüşken onu bileğinden kavradım ve yere yanıma oturttum.
"Hayır kalıyorsun. Austin'e bakacaksın. Bende markete uğrayıp sargı bezi alacağım." Bileğini çekmeye çalıştı ama bırakmadım.
"I-hı." dedi ilk. "Olmaz." dedi sonra. "Hiç uğraşamam!" diye bağırdı en sonunda. Sinsice gülümsedim.
"Bir daha ki sefere PES oynarken, Real Madrid'i alırım." Bir süre bana baktı. Sonra gözlerini devirdi.
"İyi tamam. Nereye gideceksen git!" Sonra bakışlarını bize mal mal bakan Austin'e çevirdi. "Ne bakıyon ya?"
"İlk defa PES için anlaşan kız görüyorum..." Bir süre sonra devam etti. "Tanrım... Sizi çok seviyorum." dedi ve sürünerek belimize sarıldı. Emma gözlerini devirdi ben ise buna güldüm. Emma ayağa kalktı ve Austin'i kollarından tuttu.
"Ah... Kalk bakalım koca bebek. Seni koltuğa yatıralım." Austin'i aldığı gibi koltuğa fırlattı. Austin koltuğa yüz üstü düştü. 'Emma!' diye bağırdığını duydum. Kafamı iki yana salladım.
"Ben gidiyorum!" Emma kafasını salladı ve kendini diğer koltuğa atıp televizyonu açtı. Onlara son kez baktıktan sonra kapıyı kapatarak evden çıktım. Arabama bindim ve sürmeye başladım.
Markete varmama az kalan bir sürede telefonumun çaldığını duydum. Çantamı elime aldım. İçini baya bir karıştırdım. Çok fazla uğraş gösterdikten sonra telefonu bulduğumda hemen cevap vererek kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
Bekledim. Bekledim ve bekledim. Cevap veren yok.
"Merhaba? Hatta mısınız?" Bir kaç hırıltılı nefes sesi duyduğumda sinirle yüzümü buruşturdum.
"O siktiğimin telefonunu kapatmamı istemiyorsan hemen konuş!"
"A-alli." Kadifemsi sesi duyduğumda şaşırmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Bırakın beni aramayı bir daha onunla ilgili tek bir haber alacağımdan şüpheliydim
"Justin? S-sen iyi misin?"
"Alli bana yardım etmelisin." Hemen onu uyardım.
"Emily."
"Alli kes aptalca davranmayı. O g-geldi." İşte iş ciddileşiyor. Burnunu çekmesi onun ağlamasının bir göstergesi miydi?
"Justin, eğer dalga geçiyor-"
"Dalga geçmiyorum!"
"Pekala, bana yerini söyle."
"Bilmiyorum. O geldi ve beni götürdü. Tamamen hazırlıksızdım! Yanımda hiç silah yok. Orman gibi bir yerdeyiz. Tahtadan evler var... Beni bul, sana yal-"
Ve hat kesildi.
Kesilmeyen şey ise gözlerimden akan yaşlar, titreyen ellerim, göğüs kafesimi delecekmiş gibi atan kalbim ve ona bir şey olacağı korkusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Not Change
FanficErkekler kızlar gibi sevmez derler. Onların yapısı böyle derler. Ama bilmiyorlar ki Justin-Alli aşkını. Romeo-Juliet, Bonnie-Clyde, Adam-Eve... Bunların arasına bir aşk daha eklemeye hazır mıyız? Aksiyon, Heyecan, Adrenalin, Şehvet, İhanet, ve en ö...