06.08.3014
Kalbimdeki bilinmeyen tohumları keşfettiğimde, ben dahil herkes kalbimin olduğunu unutmuştu. Habersizdim, duygunun ne olduğundan ya da ne işe yaradığından. Benim için sadece güçsüzlüktü bir şeyler hissetemek, acımak. Garip, Hanji söylemişti o gün.
"Başarılı bir şirket yöneticisisin Levi. Bu duygusuzluğun beni yiyor ama!"
Bu lanet sözler üzerine kaşlarımı çatmıştım hatta. Hatırlıyorum, dün gibi. Sonra şirketin borç durumlarını gösteren bir kağıt fırlatmıştı yüzüme. Ben de kovmuştum onu. Sonra sen tıklatmıştın kapıyı. Lanet olsun, ne kadar da garip bir gündü.
"Bay Ackerman, şirketiniz için mühendis aradığınızı öğrendim ve iş görüşmesi için beni buraya getirdiler. İzninizle."
Karşıma geçip elini uzatarak gülümsemiştin. Başım çatlıyordu o sırada, elini bile sıkmadan başımı sallamıştım. Üç gündür uyuyamıyordum, şirket yüzünden. Sen de kırılsan da bir şey demeden oturmuştun. Bana getirdiğin kağıtları uzatmıştın.
"Bunların gerekli olduğunu söylemişlerdi. Buyrun efendim."
"Teşekkür ederim bayan. Buyrun, sizi dinliyorum."
"Petra Ral. Bilgisayar mühendisiyim ve 25 yaşındayım. Tek başıma yaşıyorum, üniversiteyi bitirdim ve yüksek lisans için fırsat kolluyorum."
Bildiklerim bununla sınırlıydı ilk olarak. Ne mükemmeldin o zaman. Gözlerin ışıl ışıldı, parıldıyordun adeta...
"Pekala, teşekkür ederim. Koridorun sonunda Hanji'nin odası var, kahverengi kapı. O sizinle ilgilenir."
Bir an önce seni başımdan savmak içindi. Özür dilerim; her şeyi değiştirebilecek ilk seçimi, kötü sonla biten hikayeye yöneltmiştim.
Çıkıp gitmiştin odamdan; seni görmek için, içten içe kendimi yediğim yerden. Sonra, bilgisayarımı açıp şirketin borçlarıyla ilgilenmeye dönmüştüm.
Şirketten çıktığımda ise yağmurlu hava ile karşılaşmıştım. Gökyüzü, tüm nefretini kusuyordu sanki. Yağmur yağdığında aklıma gelen sözlerle kaşlarımı çatmıştım.
"Senin kalbin de bu yağmur taneleri kadar narin ve temiz, Levi. Annene söz ver, bu gözler ve bu kalp annene benzemesin."
Ne kadar canımı yaksa da...
Arabama doğru yürürken sen de yağmuru izliyordun. Islanmıştın hem de. Nefret ederdim kirli şeylerden. Yağmur tanelerinin de temiz olduğunu asla düşünmedim. Bir insanın daha fazla kirlenemeyeceğini düşünüp şemsiyemi sana vermek için yanına yaklaşmıştım. Ama fark edememiştim, benden bile temiz olduğunu.
"Bayan Ral, ıslanmamalısınız."
Gözlerin ışıldamıştı yağmurun altında.
"Teşekkür ederim efendim! Çok incesiniz."
Şemsiyenin altında yürümeye başlamıştık beraber. Arabama vardığımda, şemsiyeyi eline tutuşturmuştum.
"Şemsiye sizde kalabilir. Yarın şirkette tekrar alırım sizden. Hoşça kalın Bayan Ral."
Sanırım seni arabamla evine bırakacağımı düşünmüştün. Ama arabam en değerli şeylerimden biri olduğu için ıslak bir şekilde binmene müsade etmemiştim. Seni orada öylece bırakarak gitmiştim.
Tanışmamızda seni çok yüzüstü bırakmıştım. Ama ilk görüşte aşk diye bir kavramın olmadığını bilen ben, nasıl bilebilirdim ki biricik sevdiğimin karşımdaki sevimli kız olduğunu? Ama asla ve asla duygularını dinlemeyen ben, nereden bilebilirdim duygularımın sesinin karşımda olduğunu?
Pişmanlıklar zincirimin başlangıcı olan o gün, seni tanımıştım.
Levi Ackerman
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Say "Love"
FanfictionYaptıklarımı görememen ne senin suçun, ne de benim ızdırapım... Kalbimdekilerden dolayı beni suçlamadan önce, sadece dinle... Just Say "Love" | Rivetra Fanfic