12.08.3018
Yine buradayım, sığınabileceğim tek yer olan senin kalbindeyim. Kimse yok, herkes gitti sevgilim. Sen olsan 'Herkes bir şansı daha hak eder.' derdin ama ben kullanabileceğim her şansı ve nefesi tükettim.
Ah, evet. Akşam yemeği. O iğrenç gece. Kendimi parçalara ayırmak istediğim gece. Ne kadar nefes almaya çalışsam da yetmeyen, ölmek istememe neden olacak kadar berbat olan o gece...
Petra, dedim ya kimse kalmadı diye; o günü hatırlayınca bedenim bile dar geliyor bana. Bir deri bir kemik kalmış ellerim, titremekten kullanışsız hale geliyor. Zar zor yazabiliyorum sevgilim. Sen de zar zor dinleyeceksin bu saçma açıklama çabamı, biliyorum.
O günün ertesiydi. Eren odamdaydı ve bana bir anısından bahsediyordu. Çok fazla işi olmadığında gelir ve konuşurduk. Aslında o konuşurdu, ben dinlerdim. Ama o gün, dinliyormuş gibi gözükmek için çok çaba harcamıştım.
"Bay Levi? İyi misiniz?"
Kafamı kaldırıp ona baktım.
"Eren, aramızda kalacaksa sana bir şey soracağım."
Ben, içimi kimseye açmazdım. Derdimi dökeceğim kimse yoktu benim için bu cehennemde. İstisnam olan bir sen gelmiştin, senin gitmenle beraber ben de bitmiştim. Ama o an, halim o kadar vahimdi ve ben de bunu görmemek için o kadar kaçıyordum ki...
"T-Tabi, sizi dinliyorum."
Kekelemesi kabul edilebilir bir şeydi. Nasıl biri olduğumu, yanımdaki bu çocuk biliyordu.
"Petra. Şu yeni çalışan. Bana birlikte yemek yemeyi teklif etti."
Güzelim, kırılgan gül yaprağı kadar narin ve ince sevgilim... Seni yaralayan aciz, iğrenç bir canavarın seni küçümseyen sözleri bunlar. Kalbimin korku ve yalnızlıkla dolmasına neden olan kara bir mürekkep gibi ağzımdan damlayan sözler bunlar.
Ama biliyor musun Petra, seni inciten ben, nasıl bir halde? Her sabah güneşin doğuşuyla uyandığımda göğüs kafesimi sıkıştıran o baskı, yalnızlığımı tüm benliğimde hissettiren o ızdırap dolu titremeler ve her şeyi kendi ellerimle mahvetmemin yarattığı, kusmama sebep olacak kadar beni tiksindiren o his...
"Bay Levi... bu çok şaşırtıcı. Y-Yani...! Demek istediğim ş-şey..."
Kaşlarımı gevşettim ve ayaklandım.
"Dışarıda konuşalım."
Ofisimin sahip olduğu küçük balkona çıktık. Hatırlıyor musun Petra, seninle yıldızları seyrederdik? Sen bana takım yıldızlarından bahsederdin ve kendi yıldızımızı seçmiştik. Parlamasını asla kaybetmeyen, bizim yıldızımız... Gittiğin gün sönen yıldızımız....
"Sizi dinliyorum efendim."
Korkuluklara yaslanan Eren'in ardından sigaramı çıkardım. Yakmamla içime çekmemin arasında uzun bir zaman dilimi bulunmasa da ben sabırsızdım. Yaşadığım stresi atabildiğim tek yer o dumanların arasıydı.
Zorla bıraktırmıştın. Sevgilim, senin varlığındı hissettiğim tek şey huzur olduğundan o zehre ihtiyacım yoktu. Ama... Benden daha da nefret edeceksin fakat sana bundan sonra yalan söylemeyeceğime söz verdim. Şu an günde bir paketten azını içmiyorum Petra.
"Benden bir rica istedi. Benimle yemeğe çıkmak istiyormuş."
Bunu söylediğimde, hatırlıyorum, Eren kocaman sırıtmıştı. Yeşil gözlerinin içi parlamıştı.
"Eğer bunu sizden başka biri isteseydi eminim kestirip atardınız. Ama belli ki aklınızı kurcalamış, Bay Levi. Kaybedeceğiniz hiçbir şey yok, denemelisiniz bence."
Kafamı sallamıştım. Sadece kafamı sallamıştım. Demek aklımı kurcalamıştın? Kurcalamak ne kelime, aklımda senden başka bir şey yoktu.
"Pekala. Yardımcı oldun Eren."
Hah, Petra... Özledim seni. Akşam yemeklerinde, mum ışığında parlayan ruhunu özledim. Canlı bitkiler arasında dolaştığımızda adımlarından çıkan berrak sesleri özledim. Sana dair her şeyi özledim. Senin için yaşamayı özledim.
Levi Ackerman
![](https://img.wattpad.com/cover/150237465-288-k920803.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Say "Love"
FanfictionYaptıklarımı görememen ne senin suçun, ne de benim ızdırapım... Kalbimdekilerden dolayı beni suçlamadan önce, sadece dinle... Just Say "Love" | Rivetra Fanfic