ScarlettHarry'nin telefonu açmasını beklerken saniyeler değil, saatler geçiyormuş gibi hissediyordum. Üzerinde doğrulduğum yumuşak yatağımın pirinç başlığına yaslanarak kafamı geriye attığımda yatak bir an tahta kadar sertleşmiş, rahatsızlaşmıştı benim için.
Mutsuz ve telaşlıydım.
Tamam, elbette bunu ilk defa yaşamıyordu. Bunu onlarca hatta belki yüzlerce kere yaşadığına dair iddiaya girebilirdim ama şu an yaşadığı durumu benim yüzümden yaşamıştı.
Ne olurdu sanki kabul etseydim? Sanki bana ahlaksız teklif sunmuş gibi davranmama ne gerek vardı.
Bazen kendimi hiç anlayamıyordum.
Şimdi de bunun cezasını bahşedilmiş iç sıkıntımla çekiyordum işte.
Telefon o kadar uzun süre çalmıştı ki umutsuzca kapatacakken hattın diğer ucundan Harry'nin sesini duyduğumu bir an kendim uyduruyorum sandım.
''Harry'' dedim ne dediğini bile dinlemeden. ''Olanları gördüm. İyi misin?''
Telefondan o kadar fazla bağırış ve gürültü kalabalığı sesi geliyordu ki hala o ortamda sıkışıp kaldığını fark ettim. Ve bunu fark etmem içimde azıcık kalmış umut kırıntısını tamamen ufalamıştı.
Bak, dedim kendi kendime.
Senin uyuzluğunun cezasını çocuk nasıl çekiyor. Gör ve vicdan azabından en yakın camdan at kendini Scarlett.
''Nereden gördün? Neyse bir önemi de yok nereden gördüğünün. Hala aynı konumda gördüğün şekildeyim. İyi miyim?'' sıkıntıyla soludu. ''Bilmiyorum.''
Ne cevap vereceğimi bilememiştim. Sadece kafamı en yakın duvara çarparak patlatmak düşüncesiyle ciddi düşünmeye başlamıştım.
Ne kadar sessiz kaldım bilmiyorum ama Harry'nin tarafından garip bir boğuşma sesi geldiğinde nihayet tepki verebilmiştim.
''Harry, gerçekten endişeleniyorum. Arabada değil misin sen?''
Bu sefer bağırdı.
Gerçekten bağırmaktan bahsediyorum.
''Arabadayım!''
''Scarlett, kötü ayrıldığımızın farkındayım ama müzedeyken evinin buralara yakın olduğunu söylemiştin. Evim yakanın diğer ucunda. Şu durumdan sonra 2 saatlik yol çekecek halim kalmadı. Sana gelsem olur mu?''
Soruyor muydu bir de?
''Konum atıyorum.'' Hızlıca whatsapp'ı açtığımda ''Boşversene. Bir saniye kabul mu ettin?'' dedi.
Aptal çocuk. Ne sanıyordu beni anlamıyordum. Bu halde düşmanım olsa gelmesini kabul ederdim.
Şaşkınlığını önemsemedim. ''Gönderdim. Zilin üzerinde adım yazıyor. 4.kat.'' Dedim ve o teşekkür ettikten sonra bir şey demeden telefonu hızlıca kapattım.
Seslice nefesimi dışarı bırakarak yatağımdan kalktım. O kadar gerilmiştim ki.
Duşa girsem iyi olacaktı.
*******
Elimdeki telefonumu üzerimde cep bulamadığım için cam sehpanın üzerine bıraktığım sırada kapı çaldı. Hızlıca kapıya doğru ilerlerken kalçamı masanın sivri kenarına çarptım ve acıyla inledim.
Bir gün sakarlaşmasam şaşırırdım zaten.
Otomatiğe basıp kapıyı açtım ve beklemeye başladım. Oturduğum apartman eski tip bir apartmandı ve asansörü yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bride Of The Wind|H.S
Fanfic''Tek istediğim sanatın doğru biçimde anlaşılmasıydı.'' #Wattys2019 en iyi hayran kurgu kazananı.