4.BÖLÜM

14 11 0
                                    

İkimiz de birbirimize bakarak güldük. Daha sonrasında profesör gelmişti. Emily'den öğrendiğime göre ders matematikmiş. Tanrı'ya şükür ki matematiği yapabiliyor ve seviyordum. Profesör yoklama almaya başlamıştı.

"Laura Atkins"

Elimi kaldırdım. Profesör beni fark ettiğinde gözlüğünü düzelterek dikkatlice baktı.

"Yenisin galiba"

Kafamı sallamakla yetindim. Ayağa kalkmamı işaret etti.

"Kendini tanıt bakalım."

Sırayı hafif iterek ayağa kalktım. Bu konuyu düşündüğüm için şanslıydım.

"Laura Atkins. İngiltere'den geldim. Yeni taşındım. Bu yüzden dönem ortasında geldim."

Profesör oturabilirsin anlamında kafa hareketi yaptı. Tekrar yerime oturdum.

Ardından ders başlamıştı. Derse bolca katıldım. Emily'de katılmıştı. Aslında sınıfın genelinin durumu iyiydi. Ders eğlenceli geçmişti. Profesör de cana yakın bir adamdı.

Teneffüs zili çaldığında Emily ile beraber kantine gitmeye karar vermiştik. Aldığımız simitlerle bahçeye çıktık. Bu arada aldığım halka şeklindeki şeylerin adının 'simit', siyah parlak şeylerin de 'çikolata' olduğunu öğrenmiştim. Bir kamelyaya oturmuştuk.

"Neden taşındınız?"

Sorduğu soruyla bir şeyler düşünmeye başladım.

"Aslında taşınmadık. Taşındım"

"Nasıl yani?"

"Ailemle gelmedim. Ailem hala Ingiltere'de. Ben tek  başıma geldim."

"Neden tek geldin peki?"

"Amerika'ya gelmek hayalimdi. Burada bir üniversite kazanınca da ailem izin verdi"

"Anladım"

Bir süre daha sohbet ettikten sonra masamıza biri geldi. Kafamı kaldırıp baktığımda  william olduğunu gördüm. Ama bana değil Emily'e bakıyordu. Gözlerim anlamak ister gibi ikisinin üzerinde gezdi.

"Nerelerdesin sen?"

Emily yerinde rahatsızca kıpırdandı. Bu durumdan memnun değilmiş gibiydi.

"Arkadaşımlaydım. Konuşuyorduk."

Gözleri bana kaydı. Beni gördüğünde sıkkınca nefes verdi. Anlaşılan beni tanımıştı. Mavi saçlarım sağolsun.

"Sana beni bekle dediğimi hatırlıyorum."

Bunu tehdit edercesine söylemişti. Emily çekingen bir tavırla "Unutmuşum" diye mırıldandı. Sesi bir fısıltıdan farksızdı. William'ın eli Emily'nin bileğine dolandı ve onu ayağa kaldırdı.

"Benimle geliyorsun"

Emily'nin diğer bileğini yakaladım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Bana döndü. Yeşil irisleri öfkeyle parlıyordu. Ben de öfkelenmeye başlıyordum.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? İşime karışma yoksa başın yanar"

Beni tehdit mi ediyordu? Bir 'Hah' sesi çıkardım.

"Yanımdaki arkadaşımı zorla götüreceksin ve ben izin vereceğim öyle mi?"

"Öyle"

İrisleri şimdi tehditle bakıyordu. Cevap vereceğim sırada Emily araya karıştı.

"Laura gerçekten sorun değil. Olay çıkmasını istemiyorum."

Gözlerim Emily'ye kaydıysa da tekrar William'a döndü. Gözlerinde alay vardı.

"Cevabını aldıysan bırak da gidelim."

Sinirle bir elim saçlarıma giderken diğerini Emily'nin bileğinden çektim. Bir dakika saçlarım...

Onlar giderken koşar adımlarla okul binasından içeri girdim. Acilen kızlar tuvaletini bulmam gerekiyordu. Şansıma tuvaleti buldum ve bir kabine girerek kapıyı kilitledim. Sakinleşmem gerekiyordu.

⏳⏳⏳

Sakinleştiğime inandığımda derse gitmiştim. Biraz geç kalmıştım. Profesörden özür dileyerek yerime geçtim. Ders yine matematikti. Emily bana döndü.

"Nerelerdeydin?"

"Lavabodaydım."

İkimiz de fısıldıyorduk. Kafasını sallayıp derse döndü. Yine gözlüğünü takmıştı. Ben de derse dönüp profesörü dinlemeye başladım.

Ders bittiğinde Emily'ye döndüm. Gözlüğünü çıkarıyordu.

"William'ın seninle derdi ne?"

Gözlerini kaçırdı.

"Bir derdi yok"

"Nasıl bir derdi yok? O dışarıda yaptığı neydi peki?"

Sıkkınca nefes verdi.

"Bu konuyu sonra konuşsak olur mu?"

Kafa salladım.

"Pekala üzerine gitmeyeceğim. Ama dilediğin zaman benden yardım isteyebileceğini unutma. Bir kıza böyle davranamaz."

Kafasını salladı. Ardından gözlüklerini taktı ve çantasından kitabını çıkartarak okumaya başladı. Bense ne yapacağımı bilememiştim.

Dersler seri bir şekilde geçip giderken okulu sevdiğimi fark etmiştim. Bunda Emily'nin de payı vardı tabii. Çıkış vakti geldiğinde çantamı sırtıma takarak Emily'ye döndüm.

"Hoşçakal"

Aynı şekilde karşılık verdi. Kapıya döndüğümde pervaza yaslanmış bana dik dik bakan William'ı fark ettim. Gözlerimi devirerek yanından geçtim. O da benden memnun değildi. Onu kendime nasıl aşık edecektim.

Pansiyon kapısından içeri girdiğimde o çocuğun yine uyukladığını gördüm. Neden sürekli uyukluyordu? Aldırmadan önünden geçerek merdivenlere yöneldim.

Odama ulaştığımda kilidi açarak içeri girdim. Çantamı fırlatarak yere oturdum. Bacaklarımla bağdaş kurmuştum. Ellerimi avuç içleri yukarı bakacak şekilde bacaklarımın iki tarafına yerleştirdim.

İşte başlıyorduk.

ZAMANIN MİSTİK KORUYUCUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin