102 16 3
                                    


♠

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; aynı evde yaşayan dört yabancı varmış.


bize dayatılan hayatı yaşadığımızın ne zamandan beri farkındayız?

hatta farkında mıyız diye değiştirsek daha doğru olur muhakkak. başkalarının fikirlerini ve ideallerini kendimize dönük yaşarsak ne anlamı kalır yaşamamızın? veya yaşıyor sayılır mıyız? cevaplarımız ne kadar farklı olursa olsun yine ortak bir paydada buluşuyoruz.o da özgürlük. ama ne kadar (mümkün mertebede) özgür olursak olalım, hepimiz kendi zihnimizin eseri veya esiriyizdir.

bu yılın bana verdikleri güzel şeyler için minnet duyarken, aldıklarına üzülmeye fırsat gelmedi.her ne olursa olsun, hayallerimle birlikte kendimin de peşinden koşarak farklı yanlarımı keşfettim. hatalarımla yüzleştim ama yüzsüzleşmedim. öfkeyle kalktım,bütün aynaları indirmek istedim ama zamanla kaygısız insanlara kayıtsız kaldım.

bir yaş daha büyürken belki de binlerce tecrübe kazandım ve yeni yüzlerle tanıştım.bu güne kadar kendimi sevemediğim ve kendime hep acımasız davrandığım, insanlara kendimi kanıtlamaya uğraştığım yılların karşında ve çoğu an(ı)lar içinde, anlamadığım tek şeyin aslında asıl benliğim olduğunu fark ettim. bu yıl da en çok haksızlığı kendime yapmışım. nasıl telafi edilir her gün baktığım yüze yaptığım binlerce hata bilmiyorum ama bir yerden de başlamak lazım. ama şunu fark ettim; o sokaktan geçerken artık yavaşlamıyor adımlarım ve nihayet azaldı kinim, acım. o duvar yazısının önünde yüreğime sığdırmıyorum bütün yasımı, herhangi bir duvar yazısının önünden geçer gibi geçiyorum. en sevdiğim gömlekte köşede dura dura eskidi mesela, onu da artık sevmiyorum.çok sevdiğim insanları bile bir kalemle silebiliyorum, söylemem gerekeni masanın üstüne bırakıyorum ve bir hoşça kal'la veda ediyorum . süslü cümleler ve vehimlerden de bıktım artık, kartlar açık oynuyorum ve kaybedene bir geçmiş olsun diyorum.

her günümü son günümmüş gibi delicesine tutkulu yaşamayı hayat felsefem yaptım. zihnimin odalarını bir süre için kilitleyebileceğim ve rahatlayacağım uykudan mahrum kaldığımda üzülmek yerine, o boş geceleri kitaplarımla doldurdum. macide'nin ömer'i, milena'nın kafka'sı, piraye'nin nazım'ı, asiye'nin ahmet'i,cemre'nin araf'ı, maria puder'in raif'i ve geçmişimin düğümü oldum.her şeyin fazlasının zararlı olduğu gibi şefkatin, sevginin ve özenin de en az bu duyguların karşısına koyduğumuz olumsuz duygular kadar zarar verebildiğini yaşayarak öğrendim.içimin kurdu da değilim artık, bitirmiyorum kendimi.

'biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiçbir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor.'

ama şunu söylemem gerek, şimdi nefretten arınmış, yepyeni bir kalbim oldu.

düşüyorum hayatın ellerinden 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin