Karışıklık

195 3 0
                                    

İstediğim sadece huzurdu, yalnızlık değil.Özgürlüktü, sorumluluktan kaçmak değil.Bu yüzden evlenmekten kaçtım ama bu çocuk istemiyorum demek değildi.Çoğunuza yanlış gelen bir şey yaptım ve sperm bankası sayesinde çocuğuma kavuştum.Babası benim için önemli değildi çünkü babasına ihtiyaç duymayacaktık.Onun bize ihtiyaç duyacağını bilemezdik tabi.

Danimarka’nın küçük kuzey kenti Aarhus’ta sıradan -belki normalden biraz fazla rüzgarlı- bir gündü.Aarhus’un tanınmasında büyük rol oynayan sperm bankasında, her zamankinden yoğun geçen gün en çok Livia’yı etkilemişti.Kahvaltı bile edemeden işe gelmişti ve işin kötü tarafı öğle paydosuna da daha vardı. Her gün farklı ülkelerden binlerce donör bankalarına başvurur ve bazıları para karşılığı, bazılarıysa gönüllü olarak sperm bağışında bulunurdu.Livia da üç arkadaşıyla beraber,  gerekli testlerden geçmiş bu bağışları uygun adaya gönderir ve numaraları eşleştirirdi.Dört yıldır buradaydı ve henüz hiçbir dikkatsizliği olmamıştı.Zaten işleri sağlıklı donörle uygun adayı birleştirmek olduğundan  adayın özel istekleri olmadığı sürece yapılan karışıklıklar pek de önemli değildi.Ekrandaki numaraları eşleştirirken gözleri fazlaca kararmaya başladı ve son eşleşmeyi  de bitirip izin almaya karar verdi.Parmakları son rakamları yazarken, onay isteyen sesin farklı bir sayı söylediğini fark edemedi ve kaydet düğmesine bastı.Ayağa kalkmasıyla  yer ayağının altından kaydı  ve bilinci kapandı.

Banyoda her zamanki rutinimi gerçekleştirirken yüzümdeki köpüğü yıkamak için eğilmiştim.Acı  anı kolluyormuş  gibi kasıklarımdan girdi ve dudaklarımdan sessiz bir inilti kopmasına neden oldu.  Lavaboya tutunarak yavaşca doğruldum.Aynada gördüğüm kız  hiçbir şekilde evlenmeyi istememesine rağmen  kendisine benzeyen küçük bir kızının  olmasını çok istiyordu.Kendi çocukluğunu onunla yaşamak ...O kız şimdi büyümüştü.Elleri hala lavabonun ıslak kenarlarına tutunuyorken acıya karşılık gülümsemişti.

Yaklaşık üç aylık hamileydim ve şimdiden sırt ağrılarım başlamıştı.Uzun süre ayakta kalmamla ağrılar belime doğru yayılıyor ve bulduğum yere oturma isteği yaratıyordu.Yatağımın üstüne oturmuş bugün yapacağım şeyleri kafamda sıralarken telefonum titredi.Yatağa yüzüstü uzandım ve hopörleri açıp telefonu yanıma koydum.

“Günaydın, Çığıl Hanım.Umarım uyandırmamışımdır.’’Bir yandan vücudumu esnetirken bir yandan sesin sahibini hatırlamaya çalışıyordum.Sonunda pes ettim.

‘‘Günaydın, kiminle görüşüyorum acaba?”Tekrar oturur pozisyona geçtim ve konuşmaya odaklandım.“Ben Ayşen.”Kısa süren bir sessizlikten sonra hatırlayamadığımı anlamış olmalı ki ekledi:“ Sperm Bankasıyla iletişiminizi sağlamıştım, kartımı vermiştim.”Numarayı kaydetmemiş olduğuma şaşırdım. Biraz mahcup bir sesle konuşmaya başladım.

“Evet, hatırladım Ayşen Hanım.Acaba bir sorun mu var?”

Karşımdaki sesin de mahcup tonunu yakaladım.

“Umarım yoktur.Vaktiniz varsa birkaç soru sormam gerekiyor.”Telefonu indirerek saate baktım.

“Evet sizi dinliyorum.”Bir sorun olma ihtimali bile az önce gevşettiğim tüm kaslarımı eski haline döndürmüştü.

“Size dört haneli bir numara vermiştik, hatırlıyor musunuz?”

“Evet, ezberlemesi kolay bir numaraydı.5225.”

“Numaradan emin misiniz?”Her ihtimale karşı dolabıma sakladığım küçük kağıdı çıkardım ve az önce söylediğim numaraya baktım.

“Eminim, neler oluyor?”Telefona cevap verdiğime pişman olmaya başlamıştım.

“Çığıl Hanım, bugün buluşmamız gerekiyor.5225 ekip tarafından 5255 olarak kaydedilmiş.”İşlerin yolunda gitmediğini az çok anlamıştım ama yanlışın nerede olduğuna  bir türlü odaklanamıyordum.

“Yani?”

“Çığıl Hanım, özetle donörler karışmış ve bugün buluşmamız gerekiyor.”Sıkıntı ve sabırsızlığın karıştığı bu cümleye karşı içimde inanılmaz bir öfke oluştu.

“Ayşen Hanım, donör istediğim fiziksel özelliklere uygun mu?”Sesimin sert çıkmasını engellemek için resmen dişlerimi sıkmıştım.

“Evet, bir çoğuna.”Ayşen Hanım öfkemi hissetmiş gibi sesini yumuşatmıştı.Ama anlaması gereken ilk şey bunun umrumda olmayışıydı.

“O zaman sıkıntı yok.”Olayı böyle kısa bir şekilde kapatmak istiyordum. Ayşen Hanım ağzındaki baklayı çıkarana kadar da ciddi anlamda sorunun çözüldüğüne kendimi inandırmaya başlamıştım.

“Sizinle görüşmek istiyor.Ve bebekle de.Yani doğduktan sonra.”

Öfkenin, çaresizliğin dilime getirdiği sözcükler kısık bir

“Pekala, yeri ve saati mesaj olarak atarsınız.”olarak ağzımdan çıktı.Cevabı beklemeden telefonu kapattım.Buluşacak ve bunun sözleşmelerine aykırı olduğunu yüzüne vuracaktım.Eğer uzatırsa şirketlerine tazminat davası bile açardım. Elimle birlikte titreyen telefona baktım.Öğle aramda buluşacaktık.Mesleğimin getirdiği temel bilgilerle baş ve boynumdaki bazı noktaları ovmaya başladım.Kendimi rahatlatmam gerekiyordu.Vücudum rahatlarken ruhum zıtlığıyla savaş açtı.Donörlerin böyle bir hakları var mıydı?Eğer varsa …Aklıma iyi olan hiçbir düşünce gelmiyordu.Sanki biri özenle iyi olan her şeyi beynimden tek tek almış ve sıra kötü olanlara gelince istifa etmişti. İşe gitmek için hazırlanırken telefonun internetine benden bağımsız yazılan kelimeye boş gözlerle baktım.Kürtaj.

 

Manorexic BabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin