Güneş ışınları beni tatlı uykumdan uyandırmıştı. Yavaş hareketlerle sağıma döndüm ve uyumakta olan Ateş'e bakmaya başladım. Hala uyuyordu ve uyurken çok güzeldi. Onu uyandırmamaya çalışarak hafifçe doğruldum ve yürümeye başladım.
"Bu prens tatlı bir öpücüğü hakediyordu bence. "
"Az önce uyuyordun ne ara uyandın?"
"Uyuduğumu kim söyledi?"
"Seni numaracı gel buraya."
"Yakalayabilirsen seninim prenses. "
Hızlıca koşmaya başlayan Ateş'in ardından bende koşmaya başladım ama her zamanki gibi o çok hızlıydı. Etrafıma bakınırken bir siluet gördüm. Ve bu Amphitire'ydi.
"Bu çocukla iletişim halinde olmanı istemiyorum. Kurtul ondan yoksa ölür."
"Neden? Onun hiçbir zararı yok."
"Nedenini sorma ve dediğimi yap. Yoksa dediğim gibi ölür"
"Tamam."
Siluet konuşmadan sonra kayboldu. Bende hızlıca kampa doğru ilerlemeye başladım.
"Zaman çoktan doldu prenses. Kaybetmeye alıştın sanırım."
"Bişeye alıştığım falan yok."
"Tamam sakin ol sadece bir şakaydı."
"Daha fazla şakalarınla uğraşmak istemiyorum beni yalnız bırak."
"Ne oldu sana böyle? Bu sen değilsin."
"Aslında gerçek bana merhaba de."
"Masal benle açık konuş ne oldu bir anda sana böyle?"
"Sadece artık seni görmek istemiyorum o kadar."
"Neden?"
"Nedenini boşver."
"Bana gerçek bir neden söyle. O zaman giderim."
"Aşk zayıflıktır tamam mı? Aşk gelip geçici ama kalıcı bir iz yaratan lanet bir duygudur. Bu yüzden seni ve senin türünden olanlarla işim yok anladın mı?"
"Bu sen değilsin Masal. Ama şunu bil ihtiyacın olduğunda burada olacağım. "
Ateş giderken ben arkasından öylece bakakaldım. Ondan nasıl ayrılacağımı düşünürken içimden böyle bir şey çıkmasını beklemiyordum. Yavaş hareketlerle kulübeme ilerledim ve girer girmez kendimi yatağa attım. Birkaç gündür yaşadıklarımdan dolayı çok yıpranmıştım ve büyük ihtimal ileride daha çok yıpranacaktım. Ama bunlarla baş edebilmeliydim ve etmek zorundayım. Yoksa sevdiklerim ölecekti.
Ben bunları düşünürken Amphitrite yine karşıma çıktı ve konuşmaya başladı.
"Bravo piyon. İlk görevini başarıyla geçebildin. Şimdi asıl görevine gelelim. Yakında bir kehanet gelecek ve o kehanette sende olacaksın. Tahminimce kehanet kayıp bir yüzükle ilgili olacak. Bu yüzük Hera'ya ait. Yani gücü çok yüksek. O yüzük sayesinde ben intikamımı alacağım sense anneni. "
"İçinde Apollon yatıyor sanırım. Yoksa bu kadar bilgiyi bilmen zor. "
"Hahaha çok komik. Ben Amphitrite'yim. Elbetteki bileceğim ama nasıl bildiğim seni ilgilendirmez. "
"Aman tamam be."
"Ha bu arada bana Amphitrite deme. Bu gizli bir görev ve bir takma adım olmalı. Bundan sonra bana Ametist diyeceksin."
"İyi tamam."
"Ve son olarak bu görevden kimseye bahsetmeyeceksin. Aksi takdirde sonucunu biliyorsun."
"Oradan bakınca gerizekalı gibi mi görünüyorum?"
"Benimle düzgün konuş !"
"Beni bu hale düşüren insanla bir de düzgün mü konuşacağım."
"Neyse ne. Dediklerimi duydun. Benden şimdilik bu kadar. Gerektiğinde yine gelirim."
"Mümkünse gelme."
Amphitrite gözden kayboldu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir kehanet gelecekti ve belkide dünyanın ve Olimposun kaderi bana bağlı olacaktı ama ben onları karanlığa sürükleyecektim. Annem ve diğerleri için yapmak zorundaydım. Başka şansım yoktu. O zamana kadar tek umudum kehanetteki asıl kahramanın ben olmayacağımdı.
Evet arkadaşlar uzun bir aradan sonra bölüm yazabildim. Ama tabikide önemli sebeplerden ötürü yazamadım. Lgs'ye girdim ve artık bittiği için de bol bol bölüm gelebilecek. Hikayeme verdiğiniz ilgi ve emekten ötürü hepinize teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poseidon'un Kızı (Askıda)
FanficBir kız doğacak tanrılardan habersiz Bilinmeyen güçlere sahip Bir karar vermesi gerekecek Olimposu ya kurtaracak ya da yok edecek. (Bu hikayeyi çok eskiden yazmıştım ve kaldırmamamın sebebi bir gün değiştirme ihtimalimin olması. Devam etmeyecek)