Hoseok, en sevdiği takım elbiselerini giydi. Son kez aynada saçına baktıktan sonra, gözlüklerini alıp odasından çıktı. Hoseok için küçük bir parti düzenlenecekti. Burada Yoongi de olacaktı. Onun için önemliydi. Güzel gözükmeliydi.
Aşağıya indiğinde Yoongi'nin piyano çaldığını gördü. Yoongi'nin ne kadar güzel olduğunu düşündü tekrardan. Ona doğru yaklaştı. Yoongi piyano çalmayı kesti. Hoseok'un geldiğini fark etmişti ancak kafasını kaldırmadı.
"Benden çekinmenize gerek yok."
Elini samimi bir şekilde uzattı karanlığa doğru.
"Ben Hoseok, Jung Hoseok. Oxford'ta-"
"Biliyorum, Bay Jung."
"Ne, siz nereden biliyorsunuz?"
"Ah hadi ama, bu parti kimin için düzenlendi sanıyorsunuz?"
"Şey, evet her neyse. Bir şeyler içer miydiniz, Bay Min?"
Hoseok, onun önünde salak gibi davrandığı için kendine çok sinirlenmişti. Bu ilk defa başına geliyordu. Sanki ne dediğini bilmiyor, ağzı onun isteği dışında oynuyordu.
"Hayır."
"Ah, peki o zaman sohbet etmeye ne dersiniz?"
"Ben sohbet etmem Bay Jung. İzninizle birazcık uyuyacağım."
Yoongi ayağa kalktı ve yukarı çıkan merdivenlere yöneldi. Elinden geldiğince ona soğuk davranmaya çalışmıştı. Öyle de olmuştu. Hoseok'tan uzak durmalıydı. En azından şimdilik.
Ona göre Hoseok'un güzel bir enerjisi vardı ancak şu zamana kadar kimseyle yakın olmamıştı ve olmak da istemiyordu. Yoongi'nin kimseye ihtiyacı yoktu. Yani, en azından o öyle düşünüyordu.
Hoseok, Yoongi'nin arkasından baktı ve gözden kaybolana kadar onu izledi. Yoongi'nin yardıma ihtiyacı vardı. Kesinlikle vardı. Yani, en azından o öyle düşünüyordu.
Kabaca mı davrandım acaba, diye geçirdi içinden. Emin değildi.
"Ah, Bay Jung. Soframıza buyurmaz mıydınız?"
Hoseok, Seok Jin'in sesiyle düşündüklerinden ayrıldı. Ona doğru bakıp heyecanla el sallayan adama kibarca gülümsedi.
"Tabii, elbette."
Seok Jin, Hoseok'a göre iyi bir yöneticiydi. Şu ana kadar şiddete başvurduğunu görmemiş, bu yüzden mutlu olmuştu. Hoseok'un başından beri aradığı böyle bir hastaneydi. Böyle bir hastanede çalışmayı her şeyden çok dilemişti.
Sandalyesini çekti ve yaklaşık yirmi insanın bulunduğu kalabalık sofrada, Seok Jin'in yanına oturdu.
"Hadi al Jung, bunu iç. Senin için kendi ellerimle hazırladım."
Bir adam, muhtemelen akıl hastası olmalıydı, ona rengi tuhaf bir içecek uzatıyordu. Cam bardağın içindeki tuhaf sıvı mavi renkteydi. Aralarında morumsu renkler de bulunuyordu. Hayatında hiç böyle bir içecek görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light In The Dark | Sope
Fanfiction"Ben karanlığımda boğuluyorum Bay Jung. Işığım olur musunuz?"