Hoseok, ilk defa bu kadar rahat uyumuştu. Hiçbir sebep onu uyandırmamıştı. Hafifçe gülümsedi. Kafasını aşağıya indirdiğinde, ona bakan bir Yoongi beklemiyordu.
"Günaydın, Hoseok."
"Günaydın. Ne zaman uyandın Yoongi?"
"Çok olmadı."
Aslında gözünü bile kırpmamıştı. Uykuya aşık olan Min Yoongi, ilk defa uyumamak istemişti. Hoseok, ona iyi geliyordu.
"Pekala, yemek yiyelim mi ne dersin?"
Yoongi hevesle kafasını salladı. Bugün, diğer günlerden daha çok enerjik gözüküyordu.
Beraber merdivenleri adımlarken, Seok Jin'i görmek en son dileyecekleri şeydi.
"Hoseok, lütfen buradan gidelim lütfen."
Yoongi, fısıldayarak Hoseok'un tişörtünü çekiştirmeye başladı.
"O ilacı istemiyorum, lütfen."
Hoseok kafasını salladı. Sessiz ve hızlı adımlarla tekrar aşağıya inerlerken Seok Jin'in sesi, sessiz koridoru seslendirdi.
"Kimleri görüyorum? Min Yoongi, siz buralara gelir miydiniz?"
Yoongi, sakin bir şekilde arkasına döndü.
"Jin, sadece bir gün, lanet olası bir gün o salonda yoktum."
Jin, onu duymamış gibi alaycı konuşmalarına devam etti.
"Bay Jung, siz iyi bir doktorsunuz. Ancak, yanınızda hiçbir işe yaramayan bir deli ile gezmek, sizce de zavallıca olmaz mı?"
Hoseok, ellerini yumruk yaptı ve kızgınlığını atarmış gibi sıktı.
"Konuşmalarınıza dikkat etmenizi öneririm Bay Kim. Çünkü 'hiçbir işe yaramayan deli' olarak adlandırdığınız adam, bir gün ünlü bir piyanist olacak."
"Umarım, dediğiniz gibi olur. Ancak, bana kalırsa gerçekten yanımda öyle birini gezdirmezdim."
Hoseok, kendini zor tutuyor gibiydi. Yoongi ise böyle şeyleri pek umursamıyordu. O alışıktı. Elini, Hoseok'un eline geçirdi ve güç vermek adına sıktı.
Hoseok, biraz rahatlasa da, Jin'i iyi bir doktor olarak düşündüğü için kendine lanet etti. Evet, şiddet kullanmıyordu ancak bir hasta için psikoloji en önemli şeydi. Jin ise onlara moral vermek, onlara yaşama sevinci vermek yerine onları hayattan bıktırıyordu. Tanrı aşkına, nasıl bir doktordu bu?
"Ah, neredeyse unutuyordum. Yoongi, ilaç saati!"
Hoseok, tuttuğu elin titremeye başladığını farketti. Bu sefer de o, güç vermek için Yoongi'nin elini sıktı.
"Bay Kim, ben de bir doktorum öyle değil mi? Bırakın Yoongi'yi gözlemleyeyim ve ilacını ona göre verelim. Ne dersiniz?"
"Mümkün değil. Bu ilaçlar Yoongi için özel. Onu zaten milyonlarca defa gözlemledim."
"Peki, kendinize bu kadar güveniyorsanız, bir de benim fikirlerim üzerinde konuşuruz. İyi günler, Bay Kim."
Hoseok, Yoongi'yi dışarıya doğru peşinden sürükledi.
"Yoongi, o ilaçları sana ne zamandan beri veriyor?"
Hoseok ciddi gözüküyordu. Kızgınlığı geçmemiş gibiydi.
"Buraya adımımı attığımdan beri."
Hoseok, derin bir nefes aldı.
"O ilacı bir daha asla göremeyeceksin. Asla."
Birinin onu önemsemesi hoşuna gitmişti. Yıllar sonra ilk defa birisi onu değerli hissettiriyordu.
"Biraz bu olay üzerinde düşünmeme izin verir misin, Yoongi? Sakın endişelenme olur mu, ben nefes aldığım sürece kimse sana dokunamaz."
Yoongi, cevap vermedi. Hoseok'un odasına doğru ilerlemesini izledi.
~☀~
Jin, onu son günlerde rahatsız ediyordu. Bu yaptıkları hastalar için hiç de iyi bir şey değildi. Yoongi'nin öncesinde 'buradan gitmelisin' demesi Jin ile mi alakalıydı? Yoongi'nin canının acıması hayatta isteyeceği en son şeydi. Hem psikolojik, hem de fiziksel olarak.
Hoseok, tıklatma sesleri ile yerinden korkuyla sıçradı. O tuhaf sesleri yine duyuyordu. Biraz kulak kabarttı. Önceden de tahmin ettiği gibi bir ritmi vardı seslerin. Ceketinin iç cebinden Mors Alfabesi şemasını çıkardı. Çıkan sesleri tek tek not aldı. Bitirdiğinde, mutlulukla başardığı şeye baktı.
Yardım et.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light In The Dark | Sope
Fanfiction"Ben karanlığımda boğuluyorum Bay Jung. Işığım olur musunuz?"