SBS

74 2 0
                                    

2.BÖLÜM

SBS

            Sabah kalktığında annesinin cevizli, pekmezli besin değeri oldukça fazla olan kahvaltısıyla tıka basa doyan Okan, sınav saatinden kırk beş dakika önce babasıyla birlikte evden çıktı. Kapıda annesinin hayır dualarını alarak yola koyuldu. Yolda gördükleri öğrencilerin telaşlı ,sıkıntılı halleri Okan’ı hiç yoktan germeye başladı.Annesi evden çıkmadan önce babasına çeşitli uyarılar yapmıştı , babası da bunları acemice uyguluyordu.

            Okan vardıkları okulda tanıdık birileri var mı diye bakınırken babası da annesine durumu rapor etti. Okan kimseyi göremeyince babasına sarılıp içeri girdi. Annesinin de orada olmasını isterdi ama gelemezdi, içinde biraz burukluk biraz sıkıntı biraz da heyecan vardı. Sınav salonuna vardığında içeride birkaç kişi vardı. Tatlı görünmeye çalışan ama acemi olduğu mimiklerinden belli, beklide ilk defa bir sınavda görev alan genç bayan öğretmen Okan’a yerini gösterdi.

            Okan sıraya oturdu, sıra gerçekten çok yıpranmıştı. Bir çok şey kazılmış , çizilmiş karalanmıştı. Okan aylardır beklediği ,hayatının geri kalanını değiştirecek, beş on dakika sonra gelecek olan soruları düşünmemeye çalışıyordu, çünkü düşündükçe heyecanı artıyordu. İçinden bildiği bütün duaları okumaya başladı. Bir süre sonra titreyen dizini fark etti ve kağıtlar dağıtılıyordu. Okan’ın gözleri iki katına çıkmış kendisine de optik verilmesini izledi. Bir süre öylece kaldıktan sonra ismini optiğe doldurdu. Ancak Okan ismini yanlış kodlamıştı. Bunu söyleyen ise Okan sınıfa girdiğinde onunla ilgilenen genç  öğretmendi. Okan iyice telaşlanmıştı. Daha şimdiden hata yapması kalp atışlarını iki katına çıkardı. Elini nereye koyacağını bilemiyordu. Kalemliğini eline aldı elinin titremesini görmezden gelemedi. Ayaklarını uzattı sonra sıranın demirine koymayı denedi, sanki sıra küçülmüştü. Adını düzeltti. Kodlaması gerekenleri kontrol etti. Pek kodladığına emin olmasa da bilgileri doldurmuştu. Kitapçık geldi. Okan kağıdı çevirdi ve Türkçe…

Koyu renk ve küçük punto ile yazılmış uzun paragraflar bir süre sonra Okan’ın beynini bulandırdı. Kalbi çok hızlı atmıyordu ama midesi de bulanmıştı.

Matematiğe geçti. İşlemler uzadıkça uzuyor sonuçlar bir türlü çıkmıyordu. Okan bir süre sonra telaşa kapıldı soruların yarısına gelmeden fen sorularına geçti. Göz açıp kapayıncaya kadar sosyal sorularına geçti ardından İngilizce. Sonra matematiğe geçti ki son yarım saat uyarsı geldi. Okan zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Matematikte çözmesi gereken sorular vardı ve kodlamayı sona bırakmıştı kontrole zaman kalmazdı. Okan durdu kafasını kaldırdı, boynu tutulmuştu. Ağlayabilirdi ama buna bile vakti kalmamıştı. Türkçeye tekrar bakması gerekiyordu buna zaman kalmayacaktı. Okan kalan soruları yaptı ve kodladı. Hemen başa döndü ve kontrole başladı ki zil çaldı.

Okan’ın başı dönüyordu. Bu kadar yavaş çözdüğü için kendisini suçluyordu. Kağıtlar toplandı ve sınıftaki herkes çıktı. Okan kalkamıyordu bunu unutmuştu. Hiçbir şeye odaklanamıyordu. Gözlerini kara tahtaya dikmişti ve sadece bakıyordu. Genç öğretmen yanına geldi ‘’İyi misin?’’ diye sordu, ancak Okan bunu duymasına rağmen cevap veremedi. Öğretmen telaşlanmıştı. Yanındaki diğer öğretmen de Okan’ın yanına geldi. Okan’ın kapağını açıp da bir yudum bile almadığı suyu içmesini söyledi ama Okan yine cevap vermedi. Öğretmen şişenin ağzını açıp Okan’a uzattı. Okan şişeyi aldı ve bir yudum içti, şişeyi sıraya koyarken şişeyi boşluğa bıraktı ve tüm su yere döküldü. Bir yanında bayan öğretmen diğer yanında koridor görevlisi ne yapacaklarını bilemediler Okan hala karşıya bakıyordu. Gözlerinde perde varmışçasın da kırpmıyordu. Az sonra dışarıdan babası kapıdaki görevlileri zar zor ikna ederek içeri gelmişti. Okan gözlerini babasına çevirdi ve hiçbir şey söylemeden ıslak yere basarak babasının yanından geçti ve bahçeye doğru ilerledi. Babası öğretmenlerden ne olduğunu öğrenip Okan’ın kalemlerini alıp bahçeye geldi. Bahçede tek tük insan kalmıştı. Okan ise bir kenarda bankların birinde hala gözlerini karşıda belirsiz bir şeye dikmiş öylece oturuyordu.

‘’Okan oğlum iyi misin kendine gel, korkutma beni’’ ‘’İyiyim’’ dedi ve yerinden kalktı. Eve doğru olan yolda sersemlemiş bir şekilde yürüyordu. Ara sıra ağlayacakmış gibi oluyor  ama kendisini daha çok kasarak bunu bastırıyordu. Babası yanında öylece ne yapması gerektiğini bilmeden yürüyordu. Oda artık soru sormayı bırakmıştı. Bir süre sonra Okan’ın omzundan kavrayarak caddeden karşıya geçmek için yaya geçidine doğru döndürdü.

Arabaların geçmesini beklerken Okan hala yürüyordu ve caddenin ortasına geldiğinde lüks bir model otomobil aynı anda frene ve kornaya yüklendi. Yanmış lastik kokusu tüm sokağa yayıldı. Babası hemen yola geldi ve Okan’ı karşıya doğru itekledi. Arkasını dönüp arabanın şoföründen özür diledi.

Okan ise kendisini kaldırıma attı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Kıpkırmızı olmuştu ve tüm göz yaşlarını boşalttı. Babası hemen yanına oturdu ve onu sakinleştirmeye çalıştı ama nafile. Gelip geçen herkes onlara bakıyordu uzun bir süre orada oturan Okan en sonunda babasının elindeki kalemliğin içinden peçete çıkarıp toparlandı. Ayağa kalktı ve göz yaşlarının ara sıra sımsıcak yanağından süzülmesine engel olamayarak hızlıca eve gitti.

Kapıyı açan annesi büyük bir şokla oğlunu soru yağmuruna tuttu. Okan arkasından gelen babasının annesine gerekli açıklamayı yapacağını bildiğinden doğruca odaya gitti. Ağladığı için kendisinden utanıyordu. Neden ağladığını kendiside bilmiyordu. Çok zaman geçmemişti ki odadan çıktı ve banyoya girdi annesinin bile kendisini o halde görmesini istemiyordu. Çeşmeden buz gibi su akmasını istiyordu ama haziran ayıydı. Musluğun soğuk tarafını açtı ve ılık suyla yüzünü beş on kere yıkadı. Kafasını kaldırıp aynada kan çanağına dönmüş gözlerine baktı. Sonra tekrar avucuna su doldurdu ve gözlerini suyun içinde açmaya çalıştı. Gözleri hala kırmızıydı. Havlu ile yüzünü kuruladı ve banyodan çıkıp oturma odasına gitti.

Okan içeri girdiğinde herkes sustu. Annesi ona neden ağladığını sordu. Okan ‘’Bilmiyorum’’ dedi . Annesi ‘’yetiştiremedin mi?’’ dedi. Okan ‘’Yetiştirdim ama kontrol edemedim’’ Annesi bu seferde ‘’peki emin miydin yaptıklarından’’’’ dedi .Okan ‘’bilmiyorum’’ dedi. Annesi bu seferde ‘’peki boşun var mıydı?’’ dedi ‘’Yok’’ diyen Okan bir daha ağlamaya başladı ama bu sefer kendini geri toparladı. Annesi ‘’Peki oğlum niye ağlıyorsun?’’ ‘’Bilmiyorum anne ben ne yapacağımı bilemedim’’ ‘’Tamam oğlum, tamam Allaha şükür sınavında geçti. Biraz sonra sorular yayınlanacak bakacak mısın?’’ Okan ‘’Bilmiyorum’’ dedi. Annesi  Okan’ın sevdiği yemekleri hazırladı. Yemekler her zaman ki gibi Okan’ı kendine getirdi ve daha tabağını bitirmeden televizyonu açtı.

 Yarım saat önce başlayan ve beş tane öğretmenin çözdüğü program fen sorularına geçmişti. Okan televizyonu son ses açtı. Kısa süre sonra annesi kardeşi ve babası da televizyonun karşısındaki kanepeye dizildiler ama sorulardan çok Okan’ın verdiği tepkileri takip ediyorlardı. En sonunda sorular bitti. Okan’ın hiçbir yanlışı çıkmamıştı ama zaten bu derslerin iyi olduğu için beklediği sonuçtu yinede bu durum onun içini biraz rahatlattı. Akşama kadar televizyonda sınav soruları ile ilgili haberleri izledi. Bazı haberle de çok zor , bazı haberlerde de soruların hatalı olabileceğinden bahsediyordu.

Okan fen ,sosyal ve İngilizcenin ful olmasına rahatlamıştı en azından öğretmen lisesini garantilemişti ama Okan’ın hedefinde fen lisesi vardı…

Ertesi gün Okan gazetede soruları baştan çözdü ama soruları unutmuştu açıklanacağı günü iple çekmeye koyuldu.

AKDENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin