7.BÖLÜM
Sabah tüm okulu tok bir zil sesi uyandırdı. Okan bu sesi duyduğunda zaten uyanıkta yatağına uzanmış yüksek tavanda dün geceyi resmediyordu. Gece uyuduğu yarım saatte de karmaşık rüyalarla boğuşmuştu. Üzerinde ki ince krem rengi örtüyü kaldırıp ayaklarını yataktan sallandırırken karşısındaki on birinci sınıftaki çocuğa baktı. Beceriksizce gözlüğünü arıyordu. Komodinin üzerinden aldığı çerçevesiz gözlüklerini gözüne taktı ve arkasını dönüp uyumaya devam etti.
Az sonra sınıf arkadaşı geldi ve dürtmeye başladı "Yiğit...Yiğit...YİĞİT" mırıldanmaya benzeyen sesler çıkaran Yiğit'i uyandırmak odadakilerin göreviydi. Okulda kural gereği uyanmayan olursa tüm oda ceza alıyordu.
Okan yeni formasını giyip en alt kata indi. Sağlıklı bir kahvaltıdan sonra mermer döşeli geniş holden geçip öğrenci işlerine telefonunu bıraktı. Aldığı telefon kartını cebine attı ve sınıfların olduğu koridora yöneldi.
"9" yazan kırk kişilik sınıfa girdi. Amfi şeklinde olan derslikte kendisine ortalardan bir yer buldu. Okan cebinde ki telefon kartını çıkardı. Üzerinde bazı uyarıları okurken bir ses duydu, bir gülüş, o gülüş...O kız şu an önünde oturuyordu. Yanında çok konuşan arkadaşıyla beraber. Okan masaya uzattığı ellerini geri çekti, arkaya yaslandı, omuzları kasılmıştı, gözlerini kıza dikti,inanamıyordu. "Aynı sınıfta,benle...burada...oturuyor...dün gece..." Okan yanına birinin oturduğunu duydu. İkizler!Kendi aralarına bir şeyler konuşuyorlardı. Okan onlarla konuşmak yerine önde oturan iki kızın ne konuştuklarını daha çok önemsiyordu.Siyah saçlarını topuz yapmış fazla heyecanlı kız hiç durmadan bir şeyler anlatıyordu.Diğeri ise gülüyordu. Okan'ın tek duyduğu "...ben...harika...unutma..." oldu. Yaklaşık beş dakika Okan'ın duyma çabaları sürdü. Öğretmen geldiğinde herkes susmuştu.
Öğretmen Okan'ın kayıt için geldiğinde onlara rehberlik eden İngilizce öğretmeniydi. "Günaydın! Ben sizin sınıf öğretmeninizim, adım Ian Evans" İngilizce öğretmeninin beklenilenin aksine konuşması çok düzgündü, yaklaşık sekiz senedir Türkiye'de Türk olan anneannesi ile yaşıyordu.
"Şimdi sizlerle tanışalım, evet başla bakalım" "Adım Hakan Yanar, Adana'dan geliyorum, 491 puanla geldim" "Evet harika sen?"...
"Eylül Sönmez 495 puanla Adana'dan geliyorum" Okan içinden kızın ismini tekrarlarken öğretmenin kendisini işaret ettiğini geç fark etti "Adım Okan Kaya 495 puanla Hatay'dan geldim" Okan bunları söylerken Eylül Okan'a bakıyordu, bir basamak yukarda olan Okan Eylül'ün kendisine baktığını hissediyordu. Hemen yerine oturdu ve kız diğer konuşanlara doğru kafasını çevirince kendi düşüncelerine daldı.
Dersler geçerken Okan sınıfta bir tek ikizlerle konuşmuştu. Öğlen yemeğinde de onlarla beraber yemek yiyorlardı Murat karaman iki yana sıralanmış masaların ortasına geldi. Herkesin duyabileceği bir yerde elindeki kağıdı okumaya başladı. "Hafta sonu 11.sınıflar için YGS , 12.sınıflar için LYS dersleri başlayacaktır. 10 ve 9.sınıflar çarşı izni alabilir." Murat Karaman geldiği yoldan geri giderken her kafadan sesler çıkmaya başlamıştı. Okan yemeğine devam etti. O sırada karşıdan gelen Eylül ve arkadaşı Buse Okan'ın çaprazına oturdular. Okan istemeden düzgün yemeye çalışırken Özgür'ü görmesiyle çatalından bir patates düşürdü. Okan bir peçete ile onu almaya çalışırken Özgür ona her zamanki gibi küçümseyici bir bakış attı. Okan yerden aldığı patatesi tepsisinin kenarına koyarken , Eylül kafasını çevirip "Bu Özgür nereye bakıyor" edasıyla Okan'a baktı. Okan hiçbir şey yokmuş gibi yemeğini yemeye devam etti. Eylül de karşısında Okan'ı görünce odağını yeniden Özgür'e çevirdi.
Özgür kendi arkadaşlarıyla mesken tuttukları en arkadaki masaya geçtiler. O masaya oturur oturmaz arkadaşları ona rapor vermeye başladı. Hafta sonu çarşı izni alabileceklerini öğrenen Özgür'ün bir centilmen olma vaktiydi tepsisini alıp Eylül ile Buse'nin oturduğu masaya geldi. "Oturabilir miyim?" Buse direkt "Tabi" dedi. Buse'ye kızar gibi bakış atan Eylül gülmesini engelleyememişti. Okan tüm bunları birkaç metre farkla oturduğu masadan gözlemlerken ne yemek yiyordu, ne bir ifadesi vardı.
Özgür oturduğunda Buse'nin yanına oturmuştu. Eylül'ün karşısında olmak Okan'ın için en korkutucu olguydu. Özgür ise konuşmaya başlamıştı bile. "Hafta sonu ne yapıyorsun" Eylül "Bilmiyorum henüz ayarlamadık" "Peki, benimle sinemaya gelmek ister misin?". Tüm bu konuşulanları duyan Okan içinde koca bir "Oha!" dediyse de dışına vurması sadece yemeğine kaldığı yerden devam etmekle oldu. Eylül " Bilmem ki," Buse'nin saçma sapan kaş göz hareketlerini gören Okan ne kadar aptal diye düşündü.
Bu konuşmayı izleyen sadece Okan değildi, arka masada ki Özgür'ün ekibi. Dokuz ve onuncu sınıfların bütün kızları. Hele bir tanesi ayılıp bayılıyordu, herhalde Özgür'ün eski sevgilisiydi.
Çok geçmeden Özgür ve Eylül beraber kalktılar. Buse sap gibi kalmıştı ki o zamanda Özgür'ün arkadaşlarından biri geldi ve Buse'nin karşısına oturdu. Okan daha fazla yemek istemediği yemeğini alıp yemekhanenin mutfağına götürürken Buse'nin yüzünde güller açıyordu.
Okan yemekhaneden çıktı, geniş her tarafta kapısı olan mermer mekanda ikisini arka bahçe kapısında gördü. Okan Eylül'ün o salak çocukta ne bulduğunu merak ediyordu. Okan için tüm bu yaşananların tek ifadesi koca bir aptallıktı. Eylül'e toz konduramayan Okan Özgür için içinde büyüyen kini durdurmadı. Merdivenlerden yukarı çıkarken onlarda arka bahçede bir banka oturmuşlardı.
Okan odasına vardığında yerinde duramıyordu, odada birkaç kez tur attı. O sırada odaya biri girdi Okan girenin kim olduğuna bakmadan odadan çıktı. Hışımla geçtiği koridordan sondaki tuvaletlere ulaşmıştı. Yüzünü birkaç kez yıkadı. Özgür'ün tam bir aşağılık olduğunu düşünüyordu. Eylül'ü bir maket gibi görüyordu, dokuzdu, güzeldi, saftı.
Okan şu an duyduğu öfke üzerine bir azda merak bindi. Kabinlerden birine girip Üst pencereye yetişmek için metal çöp kovasının üzerine çıktı. Oradaydılar, aşağıda bir bankın üzerinde. Özgür bankın sırt kısmına oturmuş ayaklarını oturağa koymuştu. Eylül ise bir hanım efendi gibi oturmuş elindeki papatyaya bakıyordu... kapıda çalan üç tık sesi Okan'ın kayıp çöp kovasını kırmasına ve üstünden düşmesine sebep oldu. İçerden gelen sesler üzerine kabinin dolu olduğu anlaşılmıştı ama Okan suçluluk duygusuyla kabinden çıktı.
Odaya vardığında kendisini çok kötü hissediyordu. O masum hoşlanma sanki kara sevdaya dönüşmüştü. Okan kendisin bu duygulardan kurtarabileceğine inandırdı ve on dakika sonra başlayacak derse girmek için aşağı indi.
Bütün hafta boyunca Eylül ve Özgür beraberdiler. Yılın ilk ve en yakışan çifti seçilmişlerdi. Okul dedikonu kazanına dönmüştü. Bundan Eylül'ün raharsız olmuyor oluşu Okan'ı çok rahatsız ediyordu.Erkekler kendi aralarında 'bana bakmaz, o şuna bakar' diyorlardı. Kızlar ise Eylül'ün çok açıkgöz oldugunu Özgün'ün kendisi ile ilgilenmesi için bin dolap çevirdiğini konuşuyorlardı.Başka bir dedikoduya göre Özgür arkadaşı ile iddiaya girmişti.
Okan'ın tek düşüncesi vardı; çok yazık oluyor