~1~

398 12 0
                                    

Merhaba. Ben Rose. Rose Black. Amerika'da bir yetimhanede yaşıyorum. 15 yaşındayım. Söylediklerine göre annem beni buraya daha 1 aylıkken bırakmış. Zaten takmıyorum beni isteyip, istemediğini. Babam ile ilgili hiç bişey bilmiyorum. İstemiyorum da!
Kendimden biraz bahsetmem gerekirse;
Kitap okumayı, çizim yapmayı ve en önemlisi yemek yemeyi severim.

Neyse günde en az 1 çıkma teklifi alan bir insancığımdır.

Neyse günde en az 1 çıkma teklifi alan bir insancığımdır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ben ve güzelliğim🔝🔝

Bir köpeğim var. Adı Sirius. Onu daha bebekken yetimhanenin bir gezisinde bulmuştum. Yetimhanede ona bakmama izin vermemişlerdi. Ben de her geziye gittiğimizde onunla takılıyorum. Adı ise bir Potterhead'e göre normal bence. Patiayak'ınki gibi tüyleri var. Ben napam???
Sizin için Sirius'un bir resmini de koyucam.

 Ben napam???Sizin için Sirius'un bir resmini de koyucam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sirius🔝🔝

Neyse şimdi Harry Potter'a 57836363822344. kez başlıyacağım meşgul etmeyin beni. Dediğim gibi kapı çaldı. ' 'Gel' dememi beklemeden kapı açıldı. İçeri anlaşabildiğim tek insan girdi. Lee!!
- Nur yüzlü şeytanın bi tarafı seni çağırıyo.
- Tamam geliyom. Acaba şimdi ne için söylencek.

Nur yüzlü şeytanın bi tarafı sevgili (!) müdüremiz oluyor. Her işten suçlu olarak beni çıkarır. Onu evire çevire dövesim var da ne yaparsın burdan başka gitcek yerim yok. Kitabımın arasına ayracımı koydum ve Lee ile beraber bizimkinin odasına gittik. Kapıyı çalarken kendimi her türlü azara karşı hazırlıyordum.'Gel' sesi gelince kapıyı yavaşca açtım. Lee 'iyi şanslar' dermişcesine omzuma dokunup oradan ayrıldı. Müdürenin odasında bir kadın vardı. Zengin olduğu her halinden belliydi. Ama iyi yönden değil. Simsiyah saçlarını ensesinden sıkı bir topuz yapmıştı. Ve makyajın dibine vurmuştu. Onu aynı izlediğim bir Türk dizisindeki Ender Hanım'a benzetmiştim. ( Yasak Elma'yı izleyen harika yazarınız gsjddnsbns) Müdüre bana onca lafı eden insan değilmiş gibi- tabi ona insan demek mümkünse- bana içtenlikle gülümsedi.

- Ah Rose. Canım otursana
- Ben???
- Evet canım, bak bu hanımın adı Terry.
Karşımda oturan kadına bi daha baktım. Hayır onun adı Ender Hanım'dı. Kadın bana kısaca ama gıcıkca gülümsedi. Bense tepki vermeden durdum. Ender Hanım bana elini uzattı. Ağır bir ingiliz aksanıyla bana kendini tanıttı.
- Merhaba canım. Adım Teressa Shuester. Ah sen bana Terry diyebilirsin- durur ve biraz kahkaha benzeri anırmalar çıkarır- Senin adın ne?
- Rose Black.
Hiç uzatmaya gerek duymadan sadece adımı söylemiştim. Canım müdüreciğim tekrar söze girdi.
- Rose, baban sen doğmadan birkaç ay önce Terry ile evlenmiş. Çocukları olmuş. Sen doğunca annen Terry'i öğrenmiş ve bu yüzden seni büyütmek istememiş. Seni yetimhaneye vermiş. Babanda Terry ile yaşamaya devam etmiş. Baban daha yeni öldü Rose. Vasiyetinde senin bulunmanı ve mirasın sana da verilmesi gerktiğini söylemiş. İşte bu yüzden Terry seni kendi yanına alıcak.
- Yani o zaman- dönüp bakışlarımla Ender Hanımı işaret ettim- o benim...
Ender Hanım hiç durur mu? Hemen cümlemi tamamladı:
"Cici annen oluyorum!!"

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Evet nasıldı? Bu klasik konuşmayı yapmak istemem ama bu benim ilk hikayem yanlışlarım olabilir. Umarım beğenmişsinizdir!😆😘😘

10 Kardeş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin