100618

766 107 148
                                    


Bölüm şarkısı: IU- Love Alone

Yoongi ve Hae Ji, bir süre sessizlikte oturduktan sonra Yoongi ayaklanıp tekrar çalışma odasına gitti. Bir başına kaldığında Hae Ji iç çekip yerdeki polaroide baktı. Daha sonra gözlerini ovalayarak uyuşmuş bacaklarını açtı ve ayağa kalktı.

Kanguru cebindeki polaroidi çıkararak Latince yazıya baktı. Babasından dinlediklerinden sonra anlamına bakmaya çekinmişti.

Park Jimin ya babasına bir arkadaştan fazlası idiyse? Kafasını kurcalayan düşüncelerini kahküllerini sarsar bir şekilde başını sağa sola sallayarak yok etmeye çalıştı.

İnce parmaklarıyla klavyede polaroidin üstünde yazan cümleyi yazıp çeviriye bastı. Okuduğu şey ile kalbi sıkışırken dizlerinin güçsüzleştiğini hissetti ve masaya tutundu.

Gülümsemesi, bir meleğin son nefesi gibi.

Olaylara anlam vermek istemezken, bir yandan da en derininden fotoğrafların sadece çok yakın bir arkadaşa ait olmadığını biliyordu. Başını ellerinin arasına alarak şakaklarına bastırdı parmaklarını.

Elleri titreyerek polaroidi tutuyordu. Yavaşça kalçasını masaya yasladı ve nefes verdi. Bir anda bütün gecenin yorgunluğu üstüne çökmüş gibi hissetti.

Yoongi bir hediye kutusuyla geldiğinde Hae Ji sertçe yutkundu. Kızını başını eğmiş bir şekilde masaya yaslanarak gördüğünde hemen kutuyu bıraktı.

"Hae Ji-ah? İyi misin kızım?" Elini kızının omzuna koyup sıvazlayınca Hae Ji titredi. Yoongi irkilerek elini geri çekti, fakat hemen usulca kızının çenesinden tutarak bakışlarını karşılaştırdı.

"Sorun ne Hae Ji?" Babasının gözleri endişeden fıldır fıldır dönerken kız kahküllerinin ardındaki gözlerini sıkıca yumdu ve iki tane yaşın süzülmesine izin verdi. Titreyen elinde tuttuğu fotoğrafı babasına göstererek "Gülümsemesi bir meleğin son nefesi gibi, ha?" diye sorduğunda Yoongi sertçe yutkundu ve suçlu bir şekilde kızına baktı.

"Hani sadece çok yakın bir arkadaştı baba?" Yoongi ne diyeceğini bilemezken derin bir nefes aldı. Konuşmak için dudaklarını araladığında arkadan eşinin sesi duyuldu.

"Park Jimin babana çok yakın bir arkadaş, en güvenilir sırdaş ve en sevgi dolu yoldaş oldu, Hae Ji." Genç kız ne olduğunu anlamayarak kaşlarını çattı ve bakışlarını kapının pervazına yaslanan annesine çevirdi.

Neye inanacağını, ne düşüneceğini şaşırmıştı. Bütün çocukluğu bir yalan mıydı yani? Babası bunca zaman boyunca...

"Ne?" diye tıslarcasına sorduğunda annesi öne doğru adımını attı. Min Yoongi gerilemeye başlarken eşi onu omzundan tuttu ve "Artık söylemeliyiz, Yoongi." dedi. Hae Ji olanların hiçbirine anlam veremiyordu. Gözleri daha çok yaşla dolarken sinir bozukluğuyla histerik bir şekilde güldü.

"Neyi söyleyeceksiniz? Ben anlamıyorum, yani bütün hayatım boyunca bana yalan mı söylediniz? Ve baba, sen buna devam mı ettin?" Öfkeyle sıraladığı cümlelerle Yoongi'nin kalbi ezilmiş gibi bir ağrıyla sarılırken derin nefesler aldı. Eşi hemen onu belinden tutarak kendine yasladı.

"Ben ya da baban sana yalan söylemedik, Hae Ji-ah. Sadece senin iyiliğin için bazı şeyleri bir süreliğine senden sakladık çünkü nasıl tepki vereceğini bilemedik." Kadın sakin bir ses tonuyla konuşuyordu. Min Yoongi sürüklediği ayaklarıyla mavi tekli koltuklardan birine kendini bıraktı.

Annesi derin bir yarık olan sol eliyle Hae Ji'nin titreyen elinden tuttu ve onu da nazikçe diğer koltuğa oturttu. Min Yoongi dalgınca odanın ahşap parkelerine bakıyordu. İki taraf da ne hissedeceğini bilmiyordu.

𝐬𝐨𝐧𝐬𝐮𝐳𝐮𝐦 𝐨𝐥 𝐢𝐬𝐭𝐞𝐝𝐢𝐦, 𝐲𝐦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin