BÖLÜM ♦1

144 44 86
                                    






Derler ya; ağaçtan düşen yaprak rüzgarın oyuncağı olurmuş. Hayatla mücadelen tutunduğun daldan düşene kadardır. Sonrası rüzgar nereye sen oraya. Ben bu hayata kaybederek başladım. Geriye tek bir seçeneğim kaldı, o da kazanmak. Ve bunu bu akşam kazanacaktım. Çok büyük kararlar aldım kendime, ve tek bir şey kaldı bu evden çıkmak.

Telefonum? Tamam. Cüzdanım? Kimliğim? Ve diğer her şey?

Tamam.

Bütün önemli eşyalarımı son bir kez daha kontrol ettikten sonra hazırdım. Peki neye? Bursa'yı bırakıp rüzgarın götürdüğü yere kadar gitmeye.

Kutu gibi küçük odama dönüp son kez baktım. Buraya dönmeyeceğimi hatırlamak beni mutlu ediyordu. Derin bir iç çekerek ve Allah'tan her şeyin yolunda gitmesini dileyerek odamın kapısını sessizce kapatıp parmak uçlarında evin kapısına ulaştım. Ayakkabılığın altına sakladığım feneri aldım ve kocaman olan valizimi sürükleyerek, neredeyse dağın ortasındaki evden sessizce çıktım.

Bu evde 3 üvey ağabeylerimle kalıyordum. Peki neden kaçıyorsun diye soracak olursanız, ağabeylerim beni 3 gün sonra evlendiriyor olacaklardı. Ne o evleneceğim adama ne de ağabeylerime artık katlanamaz bir hal almıştım.

Annem kendisinin bile tanımadığı bir adamdan beni dünyaya getirmişti. Onun bana yaptığı annelik 9 aydı. Beni doğurduğunda bir caminin avlusuna bırakmış, kundağın içinde kendi kendime boğularak ölecekken kimi kimsesi olmayan yaşlı bir amca beni bulup polise teslim ederek, çocuk esirgeme kurumuna gönderilmişim.

Orada benimle ilgilenen Zeynep Abla bana 'günah ve haramdan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durma' anlamına gelen 'Vera' ismini vermiş. Bana her zaman 'Hayatın günahsız geçsin' derdi. Benim annem o olmuştu. Doğruyu, yanlışı, hoşgörüyü, günahı ve sevabı o öğretmişti. 

Ve yıllar sonra, sesini duymadığım, adını bilmediğim hatta yüzünü bile görmediğim babam beni oradan almıştı. Beni aldığında 11 yaşındaydım. Evine getirdiğinde bir üvey annem 3 tane de üvey ağabeylerim olduğunu öğrenmiştim. Babam, işleri iyi gitmediği için iflas ederek iş arkadaşı olan bir adam tarafından öldürüldü.  Ve bundan sonra üvey annem de tekrar evlendiğinde ben ve 3 ağabeyim kalmıştık. Birkaç kere Zeynep ablamın yanına kaçmaya çalışmıştım ama daha sonradan onun da kocası tarafından işlenen kadın cinayetine kurban gittiğini öğrendim. Hayatım böylece yavaş yavaş yıkıldı. 

13 yaşında kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim ve işlere başladım. Ev işleri, çocuk bakıcılığı, yaşlı bakıcılığı, garson gibi her türlü işlerde çalıştım. Yaşım biraz daha ilerleyince sağlık ocağında çalışmaya başladım. Okuyup avukat olacaktım. Zeynep ablam gibi binlerce kadının hakkını savunup onların sesi olmak kendime verdiğim en büyük sözüm oldu ve bu sözümü tutacaktım. Başta Zeynep ablam olmak üzere bütün kadınlar için bunu başaracaktım. Avukatlık bürosunda da mutfak çalışanı oldum. Dişimi tırnağıma takarak bu yaşıma kadar para biriktirdim. Ve şu ana dönersek, durum bu.

Ağabeylerim beni evde hizmetçi gibi kullanarak beni her şeyden, herkesten soğuttu. Hayata nefret ederek büyüdüm. Ve sonradan beni evlendirmek istediklerinde her gün çıldırmaktan başka yaptığım bir şey yoktu. Her yolu denedim evlenmemek için ama nafile. İşte, umudumun tükendiği yerde de kaçmaya karar verdim.

Bunları düşünerek ne ara buraya kadar geldiğimi anlamamıştım. Ağabeylerim kaçtığımı anladıklarında direk patika yola çıkarlar diye ben yolu uzatarak başka taraftan otoban yoluna çıkmıştım. Hızlı adımlarla ilerlerken sırt çantamın koluna asıldım.

Gecenin 2'sinde bu yoldan tek tük araba geçiyordu. Bu benim işimi mi kolaylaştırırdı yoksa daha mı kötüleştirir derken uzaktan gelen ve görür görmez tanıdığım ağabeylerimin arabası geçiyordu. Tüm vücudum titremeye başladığında ne yapacağımı bilmeyerek karşı yoldan gelen arabanın önüne atladım. İşlerim ters gidiyordu ve şuan ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum.

MÜDÂNÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin