BÖLÜM ♦3

96 28 25
                                    


"Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir...ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte..".

O günün ardından iki gün geçmişti, ama sorsanız bir dakika önce olmuş gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O günün ardından iki gün geçmişti, ama sorsanız bir dakika önce olmuş gibiydi. Hissettiğim şeyler çok farklıydı. Şöyle bir şey, yıllar boyunca bir odada kilitli kalmışsın, sonunda o odadan çıktığın gün bir cinayete kurban gitmişsin.

Yaşadığım yerde ne bir erkekle göz göze gelmiştim, ne adını duymuştum. Belki olabilirdi bunlar, tabii ağabeylerim beni eve hapis etmeselerdi. Peki, buraya geldiğimde yaşadığım ve yaşayacaklarım buraya gelmeden önceki hayatımın jokeri miydi? Ya da ağabeylerimin bedduası tutmuş, Allah tarafından sınanıyor muydum?

Birde şöyle bir ayrıntı var. Ya o gece Uras gelmeseydi? O adam..? Kafamı iki yana sallayıp düşünmeyi kestim, yoksa beyin patlaması yaşayabilirdim. Tabii öyle bir şey varsa.

Peki o günden sonra ne oldu diye soracak olursanız..

Uras beni arabada bıraktıktan iki dakika sonra elinde benim çantamla geri gelmişti. Oradaki kalabalıktan beni uzaklaştırıp sakin bir yere arabayı çekerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Biz orada durup sakinleşmeyi beklerken polis arabasının siren sesleri duyulmaya başladı. Uras merkezi aradığını ve adamı aldırdığını söyledi.

 O gün oraya, telefonumu yattığım odadaki masanın üstünde unuttuğum için bana vermeye gelmişti. İyi ki telefonumu unutmuşum da bir beladan kurtulmuşum.

Şimdi de Uras'ın bana verdiği şaşırtıcı teklife gelelim. Uras'la konuşurken, aslında ağabeylerimden kaçtığımı, İstanbul'da hiçbir tanıdığımın olmadığını, iş bulup okumak istediğimi anlattım. Tabii ilk önce kızdı. Ama yapacağım bir şey olmadığını o da anlamıştı.

Bana artık kendi evinde yaşamamı istediğinde, girdiğim şekli tarif edemeyeceğim. Ben ne kadar itiraz ettiysem, o da o kadar 'itiraz istemiyorum.' diyerek beni susturmaya çalıştı.

Sonra bir anlaşma yaptık. Ben iş bulup okula yazılana kadar burada kalacaktım. Yani fazla sürmeyeceğini umuyordum. Ne ben yabancının bir evinde kalmak isterdim, ne de o bir yabancıyı evine almak. Ama ikimizin de başka çaresi yoktu. Beni o halde bulduktan sonra herhalde başka bir pansiyona bırakmak o da istemedi?

İki günün özetini film şeridi gibi aklımdan geçirdikten sonra yattığım yatakta artık doğruldum. Evin sessiz olması Uras'ın işte olduğunu gösteriyordu.

Rahatça kalkıp banyoda işlerimi hallettikten sonra mutfağa indim. Açlıktan bayılsam da hiç iştahım yoktu. Yine de biraz dolabı karıştırdıktan sonra ekmeğe çikolata sürüp yedim. O sırada kapıda tıkırtı sesi duyunca otomatik olarak ayağa kalkıp elime bir bıçak aldım.

MÜDÂNÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin