4. BÖLÜM "OKUL"
|Aşkınız eğerki karşılıksız ise sizi parçalanmış bir kâğıt parçası kadar değersiz hissettirir.|
Bir kere bile olsun yeni hir güne hurzurlu bir şekilde kalkmak istiyordum. Aslında çok bir şey istemiyordum. Sadece huzur istiyordum. Huzurla kalkıp yaşayabileceğim bir hayat istiyordum.
Başıma atılan yastıkla gözlerimi zorda olsa açmış, o güzel (!) tavanımla bakışma seansımı başlatmıştım. İkinci bir yastığı tam isabetli olarak kafama yiyişimle tavanımla olan seansımı yarıda bırakmıştım.
"Hemen o yataktan kalk ve aşağıya kalvaltıya gel. Çabuk ol 5 dakikanın var küçük yer faresi." diyen tabkisi de abimden başkası değildi. Annem olsaydı eğer tabiki de başıma bir buse kondurarak uyandırırdı.
Yatağımda doğrulup kapının pervazına yaslanmış bani boş gözlerle süzen abime baktım. Şimdi abimin en sinir olduğu hareketi ona yapacaktım. Her şey karşılılı olmalıydı dimi.
Abimin gözlerinin içine bakıp yavaşça abime göz çevirdim ve yavaşca gözlerimi abimin üzerinde onu iğneler bir şekilde süzdüm. Ve hem kafamı onaylamaz şekilde sallayıp hemde bir yandan ağzımdan "CIK CIK CIK" sözleri dökülüyordu. En sonunda abimi süzdükten sonra gözlerimi abimin gözlerine çıkarıp baktım.
Sinirlenmişti.
Gözleri elayken şuan kahverenginin tonuna çalıyordu. Her zaman sinirlense ela olan gözleri kahverengiye çalardı.
"Kalkıyor musun ürküm hanım?" dedi sinirini yatıştırarak. Sanırım sabah sabah kavga edecek gücü kendine bulamıyordu. Ah pardon! Sabah sabah kavga çıkarıp, suçu sonradan benim üzerime atarak Yıldırım amcanın arkasına saklanacak gücü kendinde bulamıyordu. Benimde yani şuan kavga edecek, çıkaracak bir takatim yoktu.
"Kalkıyorum abicim(!)" dedim onun aksine kocaman gülümseyen yüzüm ve neşeli çıkan sesimle. Onun gibi olmayacaktım. En iyisi her zaman kötülüge iyilikle gitmekti. Yatağımdan kalktıktan sonra hemen abimin yanına gidip ayak parmaklarımın uçlarına kalkıp tam yanağına büyük bir gülümsememle küçük bir buse kondurdum.
Ne de olsa ben babamın kızıydım abim kadar kötü olamazdım. Geri çekilip abime baktığımda yüzünde anlamsız daha büyük bir öfke, sinir vardı.
Nedeni ni inanın hiç merak etmiyorum. Çünkü fazla merağımın neticesinin sonuçlarının hic birinin iyi çıktığını görmemişimdir.
Bu yüzden bende sormayı bırakmıştım.Abimin yanından geçip odamdan dışarıya çıktığımda ise burnuna ilk gelen koku İzmir bombası' ydı. Kokusunun üst kata kadar gelmesi beni daha da iştahlandırırken bir anda kendimi kaybedip aniden gelen heycanımın reflekleksiyle bağırmıştım.
"İzmir bombası aşkına! İnanamıyorum!"
Arkamda bıraktığım abim yanıma yaklaşık koluma ufak (!) bir cimcik atmıştı.
"Ya ne yapıyorsun? Acıttın!" diyerek yanımda dikelen abime sinirli bir şekilde döndüm. Gerçekten canımı acıtmıştı. Hemen sevinemeyecek miydim ben bu evde? Kısa bir an olsa bile yüzüm gülmeyecek miydi? En ufak bir gülümsememde hemen karşılıklı olarak üzüntü geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT-I İNCİ
Teen Fiction"Neden kendini korumak için ördügün o pembe duvarlarını şimdi siyaha boyamak istiyorsun?" "Çünkü ruhum bir gölgenin esareti altındayken o duvarların buna dayanacağını zannetmiyorum." ### •Vuslat-ı inci adında ilk kitap|hikâye|dir.•