Düşüncelerime sahip olabilecek kadar güzel olan adama;
Seni çok sevdim. Gülüşün mesela yüreğime o kadar iyi geldi ki kurak topraklarım kar gördü sanki.Bakışların o kadar anlam içerdi ki benim bedenimde her bakışında kızardı yanaklarım.Sigarayı tutan parmaklarını bile sevdim ben senin. Ben seni sen olduğun için sevdim çoğu zamanda iyi ki seni sevdiğimi düşündüm sende güzel sevdin yalan yok tek fark senin ki bir heves benimki bir bekleyişti. Sen hevesini aldın ben beklediğimle kaldım. Sende ben neydim bilmiyorum ama bende sen kurduğum hayal beklediğim gemi özlediğim kokuydun.
Kirlettiğim sayfalara göz atıp yavaşça elimi gezdirdim kelimelerde. Gözümden akan bir damla yaş sayfaya damlayıp mürekkebi dağıttı. Oturduğum yatakta kafamı geriye atıp bir süre beklemeyi tercih ettim . Nasıl hissettiğimi bile bilmiyorum. Gidişinin üzerinden 2 yıl geçmiş bir adamı bekleyerek belkide hayatıma gülüşlerime haksızlık ediyorum. Büyük bir patırtıyla kapadığım gözlerimi açtım karşımda bana bakan adamın şokuyla bir süre bekleyip tam çığlığı patlatacakken ağzımı kapadı üzerime çıkıp bir bacağını iki bacağımın arasına yerleştirdiğinde . Korku göz bebeklerimde yavaş yavaş dağılıyordu çırpındım bacaklarıyla bacaklarımı sıkıştıran adamın gücü bir an sersemleşme mi sağlamıştı . Tam elini ısıracaken içeriden bir adamın sesi doldu kulaklarıma " Nerede bu orusbu " kapı açılıp kapanma sesleri gelirken üstümdeki adam elini çekmeden kulağıma yaklaştı " Bak içerideki adamlar seni arıyorlar hemen buradan çıkmamız lazım sesiz ol" Elini ağzımdan çektiğinde derin bir nefes aldım. Odam çatı kattın da olduğu için daha çıkamamışlardı. Elleri ellerimi bulduğunda da sesimi çıkarmayıp sadece bir süre bakmakla yetindim.Odadaki pencereyi açıp çatıya çıktı . elini uzatıp çıkmama yardım etmek istediğinde ellerini es geçip pencereyi tutup kendimi yukarı çektim mart ayının ısıran soğuğu yüzüme vururken üşüdüğümü hissettim fazla rahat davrandığımın farkındayım peşimde kim olduklarını bilmediğim adamlar varken tanımadığım bir adamla beraber kaçarak nasıl bir delilik yaptığımı da biliyorum. Ama dünyanın bana gösterdiği yüzüyle acılarımı bir sepete doldurup yok olmak isteyen bir kadın olarak ölüm gözümü korkutmak yerine umutlarımı yeşertiyor.Ölüm ruhumu zedelemek yerine iyileştiriyor, amaçsız yere var olduğum dünyada yok oluşum ne tarih kitaplarına ne bir romanın soluk sayfalarına konu olamayacak kadar kirli hissetiriyor . Ellerimin üzerinde bir baskı hissettiğim de gözlerimi sarı gözlerle buluşturdum "Amacın yakalanmak mı " kafamı iki yana saladığım da sabır dilercesine yukarıya bakıp çekiştirmeye başladı çatının arka tarafına geçtiğimizde adamlarda odama çıkmışlardı ilerideki binaya baktı fazla mesafe yoktu ama düşersek kesin ölürdük. Elimi daha sıkı kavrayıp fısıldadı " üç deyince atla" başımı salladığım da " bir,iki ,üç" bacaklarımı büküp hızlıca atladığımda rüzgar bütün bedenime iğneler batırırken saliseler sonra hissedeceğim acının farkına vararak gözlerimi sıkıca kapadım bedenimin betonla birleşeceğini beklerken sert bir göğüse hızla çarptı kafamı hafifçe kaldırıp ters dönerek kucağına düşmemi sağlayan adama baktım yüzümüzün arasındaki mesafe rahatsız edici bir hal alırken acıyla yüzünü ekşitti üstünden kalkıp kalkması için elimi uzattım elimi tutuğun da yavaşça kendime doğru çektim.Biraz ilerleyince binanın penceresi açık çatı katına baktım kullanılmadığını biliyordum baktığım yere baktığında oraya doğru yürümeye başladık içeri girip pencereyi ardımızdan kapadı duvar kenarına ikimizde otururken uzun bir nefes aldım yan tarafıma döndüğümde gözlerini kapatıp kafasını duvara yaslamış adama bir süre boş gözlerle baktım tişörtünün altından kendini sezdiren kaslar spor salonunda geçen uzun vakitler sonucu elde edilmişe benziyordu . Gözlerimi hafif yukarı kaldırdığımda belirgin köprücük kemikleri karşıladı göz bebeklerimi başını geri atıp sergilediği boynunda adem elması dikkat çekecek fakat rahatsız etmeyecek bir görüntü veriyordu karşısındaki insana. Sıra yüzüne geldiğinde elmacık kemikleri, göz altlarına gölge düşüren uzun kirpikler. biçimli bir burun dolgun hafif mora çalan dudaklar. Yeni çıkmaya başlamış sakalar. Kendimi tutamayıp kısık sesle mırıldandım " Adın ne " yavaşça gözlerini açıp bakışlarını üzerime dikti bir süre ağır ağır süzüp tekrar kafasını geriye atarak mırıldandı " Kasım." " Kasım ayında mı doğdun " kapadığı gözlerini şaşkınlıkla açıp cidden bu soruyu sorup sormadığımı anlamak istercesine bana baktı dudakları hayretle kıvrılıp gülmeye başladı sesi o kadar yüksek çıktı ki benimle beraber peşimizdeki adamlarında kulaklarının şenlendiğine eminim. Düşünmeden elimi dudaklarına kapadım yüzüm de ister istemez yaklaşınca aramızdaki tek engel benim ufak elim olmuştu gözlerimiz buluşunca avuç içlerimde dudaklarının düz bir hal alışını hissetim. Elimi yavaş yavaş çekerken sırtımı da doğrultup ondan uzaklaştım " Gülüşüne lafım yok ama yakalanmak istemeyen senken bence pek zorlama adamların bizi bulmasını " kelimelerim bitene kadar çatılan kaşları gelen patırtı sesleriyle yukarıya kalktı aynı anda gelen silah sesiyle bedenim şaşkınlıkla titrerken elleri omuzlarımı bulup kendine çekti pencereden geriye doğru sürüklerken ikimizi sırtımı göğsüne dayadı karnımın üzerindeki soğuk metalle gözlerimi karnıma indirdim silahın kenarındaki simge gözlerimin dolmasına sebep olurken bir damla yaş göz bebeklerimi terk edip silahın simgesine damladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜZÜN SOKAĞI
RomantikGelişiyle satırlarımı süsleyen adam ; Gidişinle bedenimi kanatın. Arkandan bakarken buğulu gözlerle aktı çığlıklarımın arasından kan dolu acı nidalar. Koşmak istedim sana ama güçsüz bacaklarım ,yorulup yarı yolda bırakırlar. Ağlamak istedim ama akma...