1
2015'ın sonbaharında bir mezarlık başında onlarca kişi ağlıyordu. Ağladıkları kişi kimisi için bir süper kahraman kimisi içinse bir hayat direnişçisiydi. Vücutlara yapışmış kocaman baş harfi ile insanlığın dik duruşunu ifade eden ''E'' harfinin yanı sıra bütün vücudunu kaplamış kefen adlı beyaz renkli pelerini ile gerçek evi olan kara toprağa geri dönmüştü. En kötüsü ise yaptığı kahramanlıklardan hiç bir haberi yoktu..
Semiha'ya doğumdan 3 ay önce kansızlık tanısı konulmuş, doktor ek gıdalar ile beslenmesi gerektiğini ve doğumdan sonra bir süre daha hastanede gözetim altında tutulacağını anlatıyordu. İşte Semiha ilk kez o zaman ağlamıştı. Bir şeylerin doğru yolda olmadığını fark etse bile çevirecek bir direksiyon bulamamış, ne olursa olsun evladının yanında olup nereye savrulacağını görmek istediğinden de bu yolu terk etmemiş veya edememişti. Mahalleden arkadaşı Pervin'in aklına uyup bir falcıya gitmeye karar vermişlerdi. Falcıya inandığından değildi fakat vicdanını rahatlatacak birkaç güzel kelama ihtiyacı vardı fakat falcı bunu yaparken eline yüzüne bulaştırdı. "Falcı oğlunun uçtuğunu görüyorum, ya bu çocuk çok büyük olacak ya da tövbe haşa üç harfli olarak doğacak" dediğin de Pervin ikinci ihtimali daha güçlü bulmuş ve içten içe korkmuştu. Semiha o günden sonra Pervin'i bir daha hiç görmemişti. Birde Pervin bunu bütün mahalleye anlatmış ve koskoca mahallenin abdestsiz sokağa gitmemesini sağlamıştı. Her neyse Egemen'in doğumuna bir ay kala eşi Salim Bey, Avrupa'ya uzun yol şoförlüğünü bırakmıştı. Aslında bunu çok önceden beri yapması gerektiğini düşünüyordu. Ona göre bu bir meslek değildi. Yollarda çekilen hasretin haddi hesabı yokken birde ortada engelsiz bir çocuk bırakacaktı. Aslında Salim yıllardır kazandığı her maaştan yüz lirasını çocuğunun doğacağı gün için ayırmıştı. Onun en büyük hayali buydu. Salim hep bir kız çocuğu istemişti ama kaderden kaçılmazdı. Kendine verdiği söz şöyleydi; Oğlu doğduğu gün mahallenin kahvesine gidip, bir davulcu ve zurnacı ile birlikte arkadaşlarıyla bir kasa bira içecekti. Çocukluğundan beri kurduğu bu hayal için yaklaşık on bin lira kadar biriktirmişti. Fakat Salim bu para ile hiçbir zaman kutlama yapamadı. Egemen doğmuştu. Semiha'nın kansızlık çocuk için tehlikeli olabileceğinden Salim taksici arkadaşından arabayı gece kendi kapısının önüne koymasını istemişti. Semiha'nın kanaması başladığında Salim nerdeyse olmayan yolda en yakın hastaneye ulaşmıştı. Doğumu duyan akrabaların bir kısmı gelmiş ve hepsinin aklından Semiha'dan daha çok Egemen'in üç harfli olarak doğup doğmayacağı vardı. Ebe doğumhaneden çıktığında bebeği hızlı bir şekilde özel bir odaya, gözetim altına almıştı, Yüzünde ki sakinliği ise akrabalarına derin bir nefes aldırmıştı. Semiha ve Salim, izin verilen her vakitte orada olup bebeklerine ne olacağını izlemiş, ağlamış ve birbirlerine destek olmuşlardı. Bir gün doktor bebeğin ameliyat olabileceğini ve bunun hakkında birçok karamsar prosedürü anlattı. Daha küçük bir bebeğin ameliyat fikrini kabullenemeyen Semiha, ağır prosedürü dinlemeye dayanamamış ve odadan çıkmıştı. Baba Salim Bey ise büyük bir cesaret göstererek evin reisliğini yapmıştı. Anlamaya ve çözüm üretmeye çalışmış, umudunu yavaşça tüketip doktorun düşüncelerini analiz etmişti. Bebek Egemen'in bacaklarında ki damarların açılamadığını ve kesilmemesi için bir ameliyat yapacaklarını anlatan doktor, hiçbir iyi ihtimal vermezken en doğru seçeneğinin bu ameliyat olacağını söylemişti. Egemen ya bacaksız kalacaktı ya da olan bacaklarını kullanamayacaktı. Salim ikincisini tercih etti. Gelişen teknoloji bir gün oğlu içinde bir şey yapabilirdi. Belki bacağını kullanmamak ağır bir travma olabilirdi fakat hiç bacağını göremeyecek olması kadar ağır değildi. Eğlence için ayırdığı paranın hepsini ve birkaç yerden borç alarak ameliyat için gerekli parayı sağlamıştı. Salim hem annesini teselli ederken hem de daha kokusunu duyamadığı oğluna destek olmaya çalışıyordu. Öbür yandan artık para suyunu çekmişti. Eski işine geri dönemezdi. Salim bu yüzden yıllardır konuşmadığı ailesi ile konuşup onların şu zor günlerinde oğullarına destek olabileceğini düşündü. Tabi ki ailesi onu hiç beklemiyordu. Çünkü Salim, yıllar önce evi Semiha ile evlenebilmek için bir hiddet ile terk etmişti. Ailesinin istediği şey bir akıl evliliğiydi. Genelde Anadolu'da çekilen bir kadın dizisi senaryosu gibi gözüken bu hikayede, babanın patronunun kızı ile evlendirip çocuğunun(ve kendisinin) hayatını kurtarmak istiyordu. Patron kızını kendi başına hiç sokağa çıkarmadığından ilk bulacağı kişi ile evlenmek istiyordu. Salim ise tam biçilmiş kaftan yağız bir delikanlıydı. İçkisi ve sigarası yoktu. Ailesine bakıyordu. Fakat bunları kabul etmeyen Salim, evi terk etmeye karar verdi. Evi terk ederken duyduğu şey babasının arkasından boz bağrışıydı.
''Bir daha bu eve ne olursa olsun gelme lan it oğlu it!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıttan Uçaklar
General FictionEgemen, babasını Libya savaşında kaybetmiş bir engelsiz çocuktur. Onun için bütün ölümlerin temelinde ki en büyük sorun, dünyada bir süper kahraman olmamasıdır. Bununla birlikte etkilendiği çizgi filmler ile bir süper kahraman olmaya karar verir. .