8

1 0 0
                                    


"Bir Yol Gazetesi" Şişli'de 5 katlı bir plazadaydı ve bu gazeten sahibi Tahir Kırpak aslında bir kolonya firmasının sahibiydi. Milletvekili aday adayıyken hiçbir medyanın desteğini alamadığını fark ettiğinde yeni biri gazete açmaya karar verdi. Gazetenin ilk 6 ayın da, aday olduğu parti için haber yaparken aday gösterilmediğinde muhalif olmaya karar vermişti. Fakat zamanla satışları düşünce bu kararın aptalca olduğunu düşünmüş daha merkezi bir haber gazetesine dönüşmüştü. Tahir'in odası plazanın 4. Katındaydı. Oda, plazanın tek çift tarafını gören ofisti ve bununla birlikte odaya giriş yaptığında karşına çıkan ilk şey Tahir'in büyük bir çerçevede ki fotoğrafıydı. Masasında, altın kaplı bir Ceo Tahir Kırpak yazıyordu. Seyrek saçlarını tararken, pozlar veriyor ve bunlar ile insanları etkilemeye çalışıyordu. Tuhaf bir adamdı. Normal şartlarda bu kadar ciddiye alınabilir miydi bilmiyorum ama kesinlikle paranın gücüne en güzel örnekti. Olcay kapıyı iki kez vurdu.

''Gel Olcay, Gel.''

Olcay içeri girdiği gibi Tahir'in gömleğinde ki damlamış lekeyi fark etti. Tahir çok titizdi ve bunun sebebi eşiydi. Eşi Latife Hanım, hasta denilebilecek kadar titiz ve evdeki otoriter kişiydi.

''Olcay, Sana bir sorum var ?''

''Buyrun Tahır bey''

''Neden hep sen geç kalıyorsun ?''

''Efendim ?''

Tahir, gömleğini çitilemeye başladı.

''Mesela ben geç kalmıyorum. Murat veya İzzet geç kalmıyor. Çaycı Hüseyin'de geç kalmıyor mesela..''

''Hatta stajyer Derya bile geç kalmıyor.''

Derya'nın içeri baktığını gören Tahir, Olcay'a karşı daha otoriter bir adam olmaya başlıyordu. Derya fiziksel olarak, çok güzel bir hanımdı fakat Murat'ın tanımı ile ''Yedi kocalı Hürmüz''dü. Ofiste ki herkes ondan etkilenmekteydi.

''Anladın mı?''

''Evet efendim''

Olcay kendini lekeye bakmaktan alıkoyamıyordu.

''Çok mu belli oluyor''

Tahir'in sol gözü seğirmiş bir şekilde başını oynattı.

''Valla karım kesecek beni bu sefer. Neymiş efendim sürekli çamaşır çıkartıyormuşum. Biz evlenmeden önce bu kadınla beş yıl kadar aynı evde yaşadık ''

Tahir gereksiz ayrıntı vermişti. Pişmanlığını unutmak için daha da otoriter olmaya karar verdi.

''Bu arada..''

Dosyayı inceledikten sonra devam eder.

''Bu ay iki tane haber çekmişsin sadece biri... Biri Üsküdar'da ki köpeklerin neşesi. ''

''Bir diğeri ise... Karahindiba üflemenin yararları.''

'' Sosyal bir habercilik yapmak istedim.''

''Olcay!''

''Efendim Tahir Bey''

''Yarın habersiz gelme!!''

''Peki efendim..''

***

Olcay'ın Ofisi küçük bir ofisti. 5 kat olduğuna bakmayız siz, birinci kat görkemli boş girişi, ikinci kat baskı ve reklam işlerinden sorumluydu. 5. Kat tamamen konferans salonuydu fakat daha hiç konferans yapılmamıştı. 4. Ve 3. Katlarda tuvalet ve yemekhane yüzünden küçücük kalmıştı. Odadaki masaların üstünde eski görüntülü kalitesiz monitörler vardı. Soğutma sistemleri çalışmadığı için vantilatörler çalışmaktaydı. Murat 30lu yaşların başında, tişört ve kargo kapri giymişken, Stajyer Derya kâğıt ile yelpaze yapıyordu. Murat çevresini inceledikten sonra önünde ki bilgisayardan diğer rakip gazeteleri incelemeye başladı. Murat kafasını uzatıp Olcay'a seslendi.

''Ne oldu abi dayak mı yedin?''

Murat eli ile sol gözünün ucunu gösterdi.

''Ha.. Önemli bir şey değil''

Olcay gazeteleri inceleme işine devam ederken, Murat'ın gözü hala onun üstündeydi.

''Tamam anlatıyorum''

Murat tekerlekli ofis sandalyesini Olcay'ın masasına doğru sürükledi.

''Araba ile giderken camdan bir kâğıt girdi. O da gözüme çarptı.''

Murat gülümseyip cevap verdi.

''Peki abi''

''Ne oğlum yalan mı söyleyeceğiz!''

Olcay cebine koyduğu kâğıdı aradı. Olcay ilk önce sol cebine attı. Orda bulamayınca sağ cebine baktı. Orada da yoktu. Murat içten içe şimdi arabada unuttum diyecek diye düşündü fakat kot pantolonunun cebinde bulmuştu.

''Bak''

Murat başını kaldırıp, kâğıda baktı.

''Üstünde ne yazıyor''

'' Ne bileyim, anlamadım. Eski tren garı falan! ''

Murat'ın ilgisini çekmişti. Kâğıda elini uzattı. Olcay kâğıdı Murat'a uzattı.

''Abi bu mesaj olmasın''

''Ne mesajı?''

'' Melekler tarafından gönderilmiş olamaz mı? Kader mesajı! ''

Olcay dediği şeyi komik bulmuştu ve gülümseyerek cevapladı.

''Ödemeli atsaymış. Ne uğraşmış öyle''

''Tövbe bismillah! Allah'a şirk koşuyorsun abi!''

Olcay umursamadı.

''Bir bak abi ne olacak! Bu kesin bir kader mesajı. ''

Olcay bilgisayarını kapattı. Masadaki anahtarını ve uçak maketini cebine koydu.

''Murat, eğer yarına haber yetiştiremezsem işimde olacağım! Vaktim yok! 

Kağıttan UçaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin