Kollarımı bacaklarımın etrafına dolamış vaziyette yatağımın üzerinde oturuyordum. Başımı dizlerime yaslamış oldukça gürültülü bir sessizliğin içinde bundan sonra nasıl bir yol izlemem gerektiğini düşünüyordum. Kenarda duran valizlerim bana durmadan kendilerini hatırlatıyordu. Bu şehirden gitme vakti sonunda gelmişti. Böyle anlaşmıştık yıllar önce. Zamanı gelince geri dönmek üzere terk etmiştim onları. Bilmedikleri tüm o ağır yüklerimin bedelini onlara bu şekilde mi vermeyi planlamıştım bilmiyorum. Bildiğim tek şey birçok kayıp verdiğim o şehirden uzaklaşmam gerektiğiydi.
Sadece onlardan, olanlardan biraz uzaklaşmak belki de kaçmak istemiştim o zamanlar.
Onların da bildiği pek bir şey yoktu. Bildiklerini sandıkları şey benim onlara karşı taktığım maskeyle sınırlıydı. Öyle de kalmalıydı. Bu saatten sonra kimseye hiçbir şeyi gösteremez ve anlatamazdım. O kadar uzun bir süre susmuştum ki içimdekileri kimseye dökemezdim. Dökmemeliydim. Eğer dökersem beni kimse toparlayamazdı. Zar zor hayata tutunmuş ve ayakta kalmaya çok çabalamıştım. Bütün bu uğraşlarım güzel sonuçlanmış tüm emeklerimin karşılığını almayı başarmıştım.
Evet, artık gerçekten de dönme vaktiydi. Geride bıraktıklarımla yüzleşme vaktiydi...
•
Kısa bir ön bölümle karşınızdayım, destekleriniz benim için çok önemli ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN • Maskelerin Ardında
Narrativa generaleBenim masalım "Bir varmış, bir yokmuş." diye değil, "Biri varmış, hiç yokmuş." diye başlıyordu. İyilerin kazandığı, kötülerin kaybettiği masallar gibi ilerlemiyordu maalesef hayatım. Kötülerin galip geldiği bu masalın sonunda gözyaşları kurumuş, g...