İyi okumalar dilerim.
+ + +
Soğuttuğu kahvesine baktı. Yüzeyi durgun bir gölden farksız olmayan kahve iştah açıcı görünmüyordu.
Masanın çevresini donatmış arkadaşlarına baktı. Bugünün çok güzel olması gerekiyordu ama sabahki olaydan itibaren Elizabeth düşünceliydi. Arkadaşlarının keyiflerini kaçırmak istemiyordu çünkü hepsi mutluydu. Rosa ve Bill gerçekten güzel bir hayata sahipti, işleri yolunda gidiyordu ve ilişkileri imrendiriciydi. Birbirlerine destek oluyor, hayatlarındaki zorluklara karşı birlikte göğüs geriyorlardı. Evli bir çiftten farkları asla yoktu ve Elizabeth'in onların ilişkisinde özendiği tek şey sevgi değildi, birbirlerine olan dürüstlüklerinin sadece birazını Minerva'da bulmak isterdi.
Lunetta ve Chris ise... onlar birbirleri için muazzamdı. Chris hemen dağılmaya hazırdı ve onu toparlayan, onu hayata karşı dik durması için destekleyen Lunetta'ydı ve Chris gerçekten körkütük sarhoş olduğunda Elizabeth ne dediğini çok iyi hatırlıyordu.
"Lunetta'ya çok aşığım. O olmasa şu an hayatta olmazdım."
Mackenzie ve Tom da onlardan farksız değildi, oldukça mutlulardı ve hayatlarının önemli bir kısmını çoktan planlamışlardı. Sadece birkaç ay sonra, biriktirdikleri parayla bir Avrupa turuna çıkacaklardı. Aynı herkesin hayalini süslediği gibi karavanla dolaşacaklar, dilleri öğrenecek ve orada bir sürü insanla tanışıp gezilerini tamamlayacaklardı.
Aaron ve Stacy'nin arasındaki dostluk ise bambaşka bir boyuttaydı. Birlikte aynı evde yaşıyorlar, neredeyse her şeyi birlikte yapıyorlardı. Aaron her ne kadar kendisine Stacy'nin varlığının yettiğini söylese de, Stacy onun gerçek bir ruh eşine ihtiyacı olduğunun farkındaydı.
Ama Elizabeth kendine baktığında bunların hiçbirini görmüyordu.
Derince bir nefesi içine çekti. Arkadaşlarının mutluluklarına imreniyordu ve öylece izlemek onu bazen üzse de, en azından hepsinin kendisi gibi olmadığını bildiği için mutlu olabiliyordu.
Kahve bardağını tuttu ve yanındaki çöp kovasına attı. İştahı kalmamıştı.
"O kızdan hazetmediğimi söylemiş miydim?" diyerek onun omzuna dokunan Tom Elizabeth'in bu halinden memnun görünmüyordu.
"Hayır, söylememiştin."
"Eh o zaman şimdi söylemiş oldum."
Elizabeth çöp kovasına baktı. Kahve bardağından akan sıvı yavaşça kovanın dibine sızıyordu. Paketler ıslanırken naylon poşetler damlacıklarla kirleniyordu. Bu manzaranın ilgi çekiciliği yoktu, Elizabeth sadece düşüncelerini yoğunlaştıracak bir odak noktası bulmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burning desire • elizabeth olsen [AU]
FanfictionTanrıçavari kadın gülümsediğinde, bütün dünya gülümsemenin ışığıyla aydınlandı. Ve karşısındaki kadın gerçekten tanrıça olmasa bile güzelliği ile olabileceğini bir kez daha fark etti, öpücüklerini orkide kadar hassas olan ve güzel kokan tene bıra...