İyi okumalar dilerim.
+ + +
Yemeklerin mide kazıntısını şiddetlice hissettiren muazzam kokuları arasında gergin bir sessizlikle geçen öğle saatleri serin fakat güneşin ışıklarıyla ısıttığını hissettiren bir havadaydı.
Minerva tabağına aldığı yemekleri çatalıyla eşelemekten daha fazlasını yapmak istiyordu ama omuzlarına bir yük gibi binen gerginlikten ve sürekli bedeni üzerinde dolaşan gözlerin baskısından bunu yapamıyordu. Elizabeth mutlu görünüyordu, dudaklarındaki tebessüm adeta parlıyordu. Minerva onun için gerginliğin getirdiği mide bulantısına aldırış etmemeye ve yüzündeki ifadeyi bozmamaya çabaladı.
Kafasını bir kez daha eğdiğinde, yan tarafında oturan Lunetta elindeki kocaman tabağı yavaşça uzatarak ona seslenmişti. "Salata ister misin? Gerçekten lezzetli."
Esmer kadının gülüşü samimi ve içtendi, Minerva aynı tebessümle ona karşılık verdiğinde salatadan bir kaşığı alıp tabağına bıraktı. Kadından yükselen nefes kesici bir koku vardı. Minerva ölümlüler arasında gördüğü en güzel mahkukatlardan birinin de bu kadın olacağına emindi. Salata tabağını çektiğinde ve gözleri Lunetta'nın diğer tarafında oturan sarışın adama kaydı, bütün sessizliğe karşın kayıtsızca yemeğine gömülmüş Chris de tabağına iki tepeleme kaşık salatayı doldurmuştu. Lunetta'ya gülümsediğinde kadın tabağı masanın ortasına bıraktı ve ona bakarak güldü, öte yandan fısıldıyordu. "Yavaş ye, boğulmanla uğraşmak istemiyorum."
Onun konuşmalarına daha fazla kulak misafiri olamamıştı, kendisini ölümcül bakışlarıyla süzmekten asla bıkmayan Stacy'le göz göze gelmekten kaçınıyordu. En son Stacy ile aynı masaya oturduğunda olanları hatırlamak ise midesindeki krampları daha da arttırıyordu. Yediği birkaç lokmayı da buraya çıkarmamak için kendisince büyük bir savaş veriyordu.
Onu bu mide bulantısı üzerine yoğunlaştığı düşüncelerden kurtaran Stacy'nin sol tarafında oturan Aaron oldu. "Pekala, sen nelerle uğraşıyorsun Minerva?"
Minerva bir süre ne diyeceğini bilememiş gibi baksa da bu sırada ağzındaki lokmayı yutmak istermiş gibi yapıyordu ki aynı zamanda kendisine zaman kazandırabilmek için lokmaları olabilecek en küçük parçalara bölerek yavaşça çiğniyor ve yutuyordu. Sonunda ağzındaki lokmayı cidden yuttuğunda tebessüm etti. "Aslında şu an bir uğraş içerisinde değilim. Sadece geziler yapıyordum."
Stacy kaşlarını kaldırdığında ifadesinde beliren imâyı fark etmemek imkansızdı. "Öyle mi? Buraya yolunu düşüren şey nedir peki?"
"Burada da arkadaşlarım var." diyerek omuz silken Minerva çatalıyla yemeği bulamaça çevirmeyi kesti. Salatadan bir çatalı ağzına attı ve yavaşça çiğnerken Stacy'nin dişleriyle sinirden kemirdiği ağzını açtığını gördü fakat ondan önce davranan Mackenzie oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burning desire • elizabeth olsen [AU]
FanfictionTanrıçavari kadın gülümsediğinde, bütün dünya gülümsemenin ışığıyla aydınlandı. Ve karşısındaki kadın gerçekten tanrıça olmasa bile güzelliği ile olabileceğini bir kez daha fark etti, öpücüklerini orkide kadar hassas olan ve güzel kokan tene bıra...