İyi okumalar dilerim.
+ + +
Gecesini rahat bulduğu koltukta geçiren Sebastian uyuklamaktan vazgeçmiş görünüyordu. Sabahın erken saatlerinde, belki de biyolojik saatşnin etkisinden olsa gerek, gözleri ardına kadar açıldığında tanıdık evin camlarının arkasında dizilen manzaraya bakmaya başlamıştı.
Dün gece Robert'ın evinde kalmak istemişti ve Robert ona herhangi bir şey söylememişti ya da sebebini sormamıştı. Ama kendisini yıllardır tanıyan orta yaşlı adamın neler döndüğüne dair tahminlerinin olduğunun farkındaydı. Şu anda odasından çıkmış, elini yüzünü yıkadıktan sonra merdivenlerden inerek salonun girişine tünemiş Robert ona bir süre bakarken uyku sersemliğini üzerinden atmaya çalışıyordu. Orta yaşlı adamın huysuz olamayacağı tek zaman dilimi uykudan yeni kalktığı dakikalar olabilirdi.
Tekrar esnediğinde koca bir homurdanma eşliğinde söylendi. "Günaydın aşık."
Sebastian sadece günaydın kelimesini ağzında yuvarlayarak mırıldanırken gözlerini manzaradan çekmek bilmiyordu. Parmakları üzerine örttüğü pikenin yüzeyinde gezinirken Robert'ın kendisine ödünç verdiği rahat pijamalar içerisinde kıpırdanmadan yatıyordu. Dün gece olanları az buz hatırlıyordu ve bunların yanında tepesine binen ağrı da cabasıydı.
Göğsü hafifçe kalktığında derince iç çektiği anlaşılabiliyordu. Robert ona daha fazla bakmadan mutfağa yönelecekti ki ikisinin de kulaklarını kurt gibi diken bir zil sesi duyuldu. Robert ve Sebastian birbirlerine baktıklarında ikisinin de gözlerinde binlerce duygu dolanıyordu. Diken üzerinde oldukları bu zamanlarda şüpheye düşmemek ellerinde değildi.
"Birini mi bekliyordun?" diyerek soran Sebastian yeniden gözlerini kapıya dikti.
Robert kafasını iki yana sallarken onun gibi kapıya döndü. "Hayır, sanmıyorum."
Fazla beklemeden hızlı adımlara kapıya yönelirken bir yandan üzerini düzeltti, tişörtünü indirip çıplak belini kapatırken eli kapının kolundaydı. Demir kolu indirip açık tonlardaki ahşap kapıyı kendisine çekerek açtığında karşısındaki kişi ile şaşırmadı, hatta beklediğini bile söyleyebilirdi. Sadece Sebastian'a bunu söylemekten kaçınmaya karar vermişti.
Gülümserken sarı saçlarını sıkıştırdığı dağınık örgüsünü bir omzuna almış kadının renkli gözlerine baktı. "Günaydın kelebeğim!"
Robert uzun zamandır görmediği Alyssa'ya kollarını uzatıp sarıldığında kadın ruhsuz gülümsemesini dudaklarına yerleştirdi. Onun sarılışına karşılık verirken orta yaşlı adamın kendisini ne kadar sevdiğini bir kez daha hatırlamıştı o dakikalar içerisinde.
Ve Robert'ın kelebeğim olarak seslendiği tek kişinin kim olduğunu bilen Sebastian ise yerine çivilendiğini, koltuğun minderine yapışmış halde öylece kaldığını hissetti. Bunu gerçekten beklemediği gözlerine kadar ulaşmış belirgin bir şok ifadesinden kolayca anlaşılabilirdi. Elini koltuğun başlığından indirirken kapının arkasında dönen konuşmaları dinliyor ve kalbi pır pır atmaya başlamışken neler olacağını kestirmeye çalışıyordu.
Robert kadını daha fazla eşikte tutmadan içeriye aldığında arkasından kapıyı kapattı. Sebastian'a genç adamın iyi bildiği muziplikle buram buram ışıldayan gülüşlerinden birini gönderdiğinde adımları mutfağı buldu.
Alyssa siyah bombeli ceketinin ceplerine yerleştirdiği ellerini yavaşça çıkarırken Sebastian'a ilerledi. Bedenine hafifçe bol gelen tişörtünün içerisinde dağınık saçlarıyla oturan genç adamın arka profilini rahatça görebiliyordu. Hafifçe tebessüm ettiğinde bu pijamaların Robert'a ait olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Salona uzanan birkaç basamaklık merdivenleri inip koltuğun karşısındaki tekli sehpaya yerleştiğinde kendisine bakmaktan kaçınan Sebastian'ın yüzüne baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burning desire • elizabeth olsen [AU]
FanficTanrıçavari kadın gülümsediğinde, bütün dünya gülümsemenin ışığıyla aydınlandı. Ve karşısındaki kadın gerçekten tanrıça olmasa bile güzelliği ile olabileceğini bir kez daha fark etti, öpücüklerini orkide kadar hassas olan ve güzel kokan tene bıra...