not: bölüm hafif smut barındırıyor, şimdiden rahatsız oluyorsanız eğer önleminizi almanız açısından söylüyorum.
İyi okumaklar dilerim.
+ + +
Sabaha karşı esen rüzgar saçlarını dağıtmış, yün beresinin esaretinden kurtulmuş tutamları özgürlüklerini hatırlatır gibi savurmuştu. Bu tutamları zapt etmeye çalışmaya bile üşenir halde kapıye gelmiş Minerva ise kafasındaki düşüncelerin derinliklerine batmıştı.
Yıllar sonra öğrendiği gerçek canını yakıyordu genç kadının. Sindirmesi öyle zordu ki, gerçekliğinin parçalandığını hissediyor ve hayatındaki her şeyi sorguluyordu. Koca dairenin kapısının önünde dikilirken gücünün emildiğini ve her an yere yığılabileceğini hissediyordu. Açılmış saçlarını kulaklarının arkasına yavaşça sıkıştırırken boş midesindeki krampları göz ardı etmeye çalıştı ve kapının zilini çaldı.
Kolunu pervaza yaslayıp beklerken kapı açılmıştı ve karşısında uzun bol tişörtünü aceleyle geçirmiş kadını bulmuştu. Kadının iç çamaşırlarını giymediğini anlayabilmişti ancak bu acelesine anlam verememişti. Bir cümleyi sarf edecek gücü kendisinde bulamadan Elizabeth kollarını onun bedenine büyük bir özlemle sarıp içeriye çekti ve kapıyı arkasındsn kapattı. Küçük hokka burnu kadının boynunun kıvrımında saklanan cenette keşfe çıkmıştı bile.
"Nereye gittin? Yine kaçtığını düşünmüştüm." mırıldanıyordu ve kelimeler genç kadının saçları arasından süzülerek tenine işlerken Minerva onun beline kollarını ihtiyaçla sardı.
"Hayır... sadece, bir işim çıktı." kadının bol topuzuna gelişigüzel sıkıştırdığı tutamlardan açık bırakılmış omzuna bir öpücük bırakırken güçsüzlüğünü daha şiddetli hissediyordu sanki.
Elizabeth geriye çekilip genç kadının bembeyaz kesilmiş yüzüne baktı. Gözlerindeki ışıltının sadece saatler içinde söndüğünü görebilmişti. Minerva'nın her ne işi çıktıysa genç kadının üzerindeki yıkıcı etkisini açıkça görebiliyordu. Ayakta duracak takati kendisinde bulamadığı kadının kollarına sıkıca tutunmasından belli oluyordu. Ellerini yüzüne yasladı ve bir gülümsemeyi bakışlarının derinliklerine gömülmüş ışıltıyı çıkarmak istercesine sundu.
Ardından genç kadının elini kavradı, soğuk parmakların titrediğini fark ettiğinde içinde bir şeylerin burkulduğunu hissediyordu. Ama bütün bunlardan ziyade, Minerva'nın kırılganlığının üzerinde olduğu bir ana denk geldiğini tahmin edebiliyordu. Kadının karanlık köşelerine sakladığı ve maskesinin ardında sakladığı o asıl depresif ruh halini bütün berraklığıyla görüyordu. Kalbini çalmış kadın parçalarına ayrılmıştı ve kadın kendisini hayata bağlayacak bir şey bulamamış olmanın verdiği ağır hissiyatla cebelleşirken ne yapacağını bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burning desire • elizabeth olsen [AU]
Fiksi PenggemarTanrıçavari kadın gülümsediğinde, bütün dünya gülümsemenin ışığıyla aydınlandı. Ve karşısındaki kadın gerçekten tanrıça olmasa bile güzelliği ile olabileceğini bir kez daha fark etti, öpücüklerini orkide kadar hassas olan ve güzel kokan tene bıra...