2.BÖLÜM : İLAÇ

85 19 22
                                    

Hepinize merhaba💙💙 2. Bölümle karşısınızdayım keyifli okumalar.💋 Hatalarım olursa affola.:)

🌟🌟🌟🌟🌟

"Deryacım şimdi nasılsın, serum iyi geldi mi?" dedi annem üzgünce hastane yatağında yatan gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş yüzü sapsarı olan Derya teyzeye. Polisler ve jandarmalar 2 saattir Hirayı arıyordu ve hiçbir haber yoktu. En son bakkala gidiyorum diye evden çıkmış birdaha dönmemiş.

Bizim kızlarda toplanmış hepimiz koltuklar kıpkırmızı gözlerimizle oturuyorduk. Ona bi şey olmaması için dualar ediyordu herkes.

Bizim kızlar; Başak, Cemre, Melis ve bendim. Ama bir eksiğimiz vardı. Ve olmayışı kalbime batıyordu.

Hira.

Mahalledeki herkes ayağa kalkmıştı. İlçeye bile duyurulmuştu. Hira bakkal yolunda telefonunu düşürmüş. Ona ulaşmamızın hiçbir yolu yoktu. Allahım nolur en kısa zamanda sağlıklı bir şekilde bizimle olsun.

HİRA'DAN

Ellerim kollarım ve ağzım bağlı bir şekilde sandalyede oturuyordum. Debelenip duruyordum sürekli. Kimdi bunlar ve benden ne istiyordu?! 4-5 erkek vardı. İkisi kapıda güvenlik gibi bir şeydi. Yüzleri hırsız maskelerinden dolayı görünmüyordu.

Diğer 3 ün de ise siyah ağızlarını ve burunlarını kapatan maske vardı. Ve siyah şapkalar takıyorlardı. Ellerinde deri eldivenler vardı.

Sinirden delirmek üzereydim artık. Çığlık atmaya çalıştığım sırada birisi arkasına dönüp bana doğru yürüdü.

"Lanet bedenin debelenmeyi kessin ya da ben seni güzel ciyaklatmasını bilirim."

Kaşlarımı çatıp zıttına gitmeye devam ettim. "Ağzımı aç!" demeye çalışıyordum. Ama beni takmadı.

Başka şapkalı bir adam elinde yemek tepsisiyle gelmişti. Çok acıkmıştım burada yaklaşık 2 saattir duruyordum ev de de bir şey yememiştim. Bayılmak istemiyordum ama yemeyecektim. Asla.

"Al ye şunu." Diyerek yanımdaki sehpaya tabağı koydu. Ve biraz gerimde durdu. Bana bağıran ağzımı açtığında, sanki beni duyacaklarmış gibi çığlık atmaya başladım. "İmdat!" Sırf bu psikopatları deli etmek için her şeyi yapardım.

Ağzımı eliyle kapatıp yaklaşarak sinirli, keskin mavi gözlerini yüzüme dikti. "Zorlama artık. Kes sesini!"

Gerimde duran şapkalı onun omzundan tutarak geri çekti. Ve göz devirdiğini gördüm. "Ah, cidden!" dedi bıkkınlıkla bana bakarken. "Seni mi seçtim yani? Gidin asıl kızı getirin. Olmayacak böyle."

Mavi gözlü başını sallayıp gitti. Kalan adam bana bakarak çenesiyle yemeği işaret etti. "Yiyor musun?"

Getirdikleri yemek, soslu bir makarnaydı. Allah aşkına bir insan kaçırdığı kişiye böyle güzel yemek getirir mi? Ağzım sulandığı halde reddettim. "Hayır, yemiyorum."

Tabağı aldı önlemden ve görevliye verdi. "Açlıktan ölmek istiyorsan, sen bilirsin."

"Beni neden kaçırdınız?" diye sordum sinirle. Kollarını bağlayıp sandalyeye oturdu. "Ufak bi işimiz vardı. Onu da bok ettin." Belinde gördüğüm silahla içimde kötü hisler oluşsa ve alt dudağım titrese de cesur kalmaya çalıştım. Ve küçük bir kahkaha attım.

"Hoşuma gitti." dediğimde alayla yarım ağız güldü. "Benimde. Çünkü olaylar böyle daha heyecanlı olacak."

Dişlerimi sıktım. "Amacınız ne sizin?"

Ela gözlerini devirdi. "Sence bunu öğrenmen umrumda mı?"

Ofladım. "Evet çünkü gördüğün üzere beni kaçırdınız."

Hmm'ladı. "Küçük bir intikam işi diyelim." Kaşlarım çatıldı. Ben ve benim ailem hiç böyle belalı işlere karışmazdık. "Benimle ne alakası var?"

Güldü. "Pastaneci arkadaşına sor o anlatsın. Telefon konuşmam çok hoşuna gitmiş olmalı ki dinledi."

Cemre veya Doğa dan bahsediyordu. Bugün pastaneye uğradığımda siparişlerle gün boyu Doğa uğraştığına göre Doğa dan bahsediyordu. "Ona sakın bir şey yapma!"

Omuz silkti. "Kız umrumda bile değil, yüzüne bile bakmadım."

Birkaç dakika sonra içeri baygın bir kızla mavi gözlü şapkalı girdi. Gözlerimi büyüttüm, bu Aslıydı. Yani Selim amcanın torunu! "A-Aslı!" Jetonum düşünce gözlerim iki kat daha büyüdü ve ağzım bir karış açıldı. "Siz.." diye başladım. "Siz Selim amcayı öldüren-"

Derken sözümü mavi gözlü bozdu. "Yanlış tahmin. Ama o şerefsizle de alakası var tabi."

Sinir tepeme yükseldi. Selim amcayı tüm ilçe tanırdı. En yardım sever kişiydi o. Çok iyi bir insandı. "Onun hakkında nasıl böyle şeyler söylersin, aptal!" diye bağırdım da ela gözlü kahkaha attı. "Yazık sana."

"Ne demeye çalışıyorsun?" Selim amca bir sıralar iş yerinde bi adamla kavga yaşadığını söylemişti babama. Muhtemelen o kavga ettiği adamla bağlantıları vardı. Tam ağzımı aralamışken, mavi gözlü görevliye seslendi. "Bayıltın şunu da."

Debelenip bağırsam bile iğneyi batırmışlar ve karanlığa teslim olmuştum bile.

BAŞAK'TAN

Aradan toplam 4 saat geçmişti. Kimseden ses soluk yoktu. Ve ikinci darbe ise Selim amcanın kaçırılan torunundan da gelmişti. Artık hepimiz panik içindeydik. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece öylece bekliyorduk ve bu iyice canımızı yakıyordu.

O sırada Derya teyzenin -Hiranın annesi- kocası Yakup amca telefonu çaldı. Hepimiz birden ayaklandık onlardan haber vardır diye. "Ne? Gerçekten mi! Hemen geliyoruz. Çok sağolun, şükürler olsun! Öyle mi? Nasıl! Tamam olduğumuz hastaneye getirin." Heyecanla ne olduğunu sorarken içim serinlemişti birden. Ama hastane derken anlamamıştım.

"Aslı ve Hira bulunmuş. Hira iyi durumda ama Aslı'ya bir ilaç enjekte etmişler. Hastaneye geliyor."

Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Allahım yardım et!

🌟🌟🌟🌟🌟

Bu kadardı umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorumları eksik etmeyin.💗💗💗

Katillerin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin