''Malesef tam düşündüğünüz gibi. Kızınızın sorunu ruhsal bozukluk''
''Peki ya ne yapacağız?''
''Burada tedavi görücek en azından bir süreliğine.''
''Ya gelmezse, istemezse?''
''Daha çok ilerler ve sadece bunlar hayali arkadaslarla kalmayacak zaman içinde değişek sinirli, agresif, çevrisine zarar veribilecek kadar büyüyecek. Böyle olmasına göz yumamazsınız diye düşünüyorum.''
''Sebepleri ne? Niye o? Niye benim kızım?''
''Cevresiyle ilgili problemleri olabilir. Kendiyle ilgilenmediğinden. Bunlar baslıcaları.''
''İnanmıyorum. Daha kötü olmasını istemiyorum tabi ki de. O benim canım herşeyim. Ama onu buraya yatıramam. Gelmek istemez.''
''Mecburuz.''
Kapıyı kapatıp odadan çıktım. Kırmızı gözlerimi düzeltmeye calısıp. Esin'in yanına gittim. Buna ona nasıl söylerim ki? Ne derim gelmek istemez. Büyük olmasına rağmen hala kabul edemediği bu deliler hastanesi gelmez. Ama böyle olmasına sebep biz olduysak biz düzeltecektik. İlk önce eve gitmem lazım.
******
Geldiğimizde Esin dinlenmek için odasına çıktı. Telefondan hala aklımdan silinmeyen o numarayı çevirdim ve yeşil tusa bastım. Hemen bulusmamız gerektiğini, bulusacağızmız yerin adını söyleyince konusmasına fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım. Hazırlanıp Esin'e dışarıda kısa bi gezinti yapacağımı söylerek evden çıktım. Gözlerimden yasların akmasını durduramıyodum. O benim tek varlığım bırakmayan tek insan böyle olması hiç bir anne için kolay değil.
Gittiğimde beni oturmus bekliyordu. Ona karsı hissettiğim duyguları kaybetmemem ne tuhaf. Ama şimdi bunu düşünecek değildim aklıma Esin geldi ve sinirlenerek sandalyeyi çektim ve yanına oturdum. Bana hala ne oldu der gibi bakmaya baslayınca. Konuya hemen atıldım.
''Konu Esin seni o yüzden çağırdım.''
''Ne var Esin'de? Bişi mi oldu? Konussana.''
Böyle bağırmaya baslayınca ağlamam arttı ve bende bağırmaya başladım.
''Bizim yüzümüzden. Hasta ruhsal bozukluk yaşamaya başlayan bi kızımız var.''
''Nasıl yani?''
''Nesini anlamıyorsun. Şizofrenlik. Hayali arkadaşlar. İlgisizlik. Sen, ben. Sadece kendi hayatlarımızı düşünmemiz. Arkadaşlık kuramaması. Kızım gözlerimin önünde eriyor.''
Sesim son cümlede kısık çıkmıstı. Hıckırıklarım da eklenince. Susmak imkansızlastı.
''Yani ne yapmamız gerekiyo?''
''Hastalığı ilerlediği için hastanede kalması lazım.''
''Ona söyledin mi?''
''Ne diyeceğim ona? Senin ruhsal bozukluğun varmıs diğerlerinin yanına gideceksin mi diyim? Kendi sorunlamızdan seninle ilginemedik mi? Onun mutluluğu için ayrıldığımızı, mutlu olması gerektiğini mi? Neyi acıklıyım ona? Hep bana bırakıyorsun zor olanları. Sen denemiyorsun bile. Çünkü sen konusamazsın. O senin kızın değil mi? Cevap ver!!''
Ona baktığımda gözleri dolmustu ve sol yanağından bi damla damlayınca yüzümü denize cevirdim. Bişey demeden sadece bakıyordu. Konusmadı. Ayrıldığımızdan beri böyle kavga etmemistik. Normalde konusmam ama konu kızımız. Bizim kızımız. Onun içinde benim içinde herşey durur Esin deyince. Buzlar erir. Ama onun farklı bi hayatı var bi kadın. Bense hala ilk günkü gibi seviyordum. Bunları konusmak, yüzüne yeniden bakmak beni daha çok ağlatıyordu. Yine konusmaya atılarak ;