Sabah kalktığımda Poyraz çoktan gitmişti. Kalkıp kahvaltıya indim. Sanırım bugün 2 de bir etkinlik vardı. Sırf eğlence için yapılan bu etkinliğe katılmak zorunlu değildi. Ama buraya geldiğimden beri hayattan kopmustum resmen. Fazla asosyaldim. Kendi halimdeydim sürekli. Buraya iyileşmeye geldiğimi hatırlayarak etkinliğe gitmeye karar verdim.
Bugün kısa bi pantolon giydim. Üstüne kısa kollu bi tişört gecirdim. Hemen ayaklarıma, bileklerimde biten konverslerimi geçirdim. Güneş bugün diğer günlere bakaraktan daha sıcaktı. Saçlarıma topuz yapmayı tercih ettim. Etkinliğin olacağı salona gittim. Herkes toplanmıstı ve burası dışarıdan daha serindi. İçeri bi adım attıktan sonra soğuk havayı ciğerlerime doldurdum. Diyaframımda kasılma hissedince nefesimi dışarı verdim.
İçeri de kısa bi göz gezdirdikten sonra baktığımda herkes serbestti bugün doktorlar bile. Gözlerim Poyraz'ı arıyordu. Vee buldum. Orada bi hastayla derin sohbette gibi gözüküyordu. Onun omuzuna elini koydu gözünü kırptı arkasını döndü. Gözleri beni bulunca hemen kaçamak bi bakıs attım. Gülümsediğini hissedebiliyordum.
Başka bi doktor Nilüfer hanım elinde kocaman bi poşetle gelmisti. Herkes etrafına toplanmıs ona bakıyordu. Kocaman poşetin içinden bir sürü yesil bardak çıkarmıstı. Ne yapacağını anlamaya çalışıyodum ama çözememistim. Herkese dağıtmaya başladığında bunun saçmalık olduğunu düşünüp arkamı döndüm. Ne yani bardaklarla ne kadar eğlenilebilirdi ki?
''Heyy. Gitmek için daha erken değil mi?'' bileğimi tutan ele baktığımda Rüzgar olduğunu fark ettim.
''Sıkıcı gibi gözüküyor. Bardakla ne kadar eğlenilebilir ki? Kalsın.''
''Emin ol bana çok eğleniceksin.'' yavru köpek bakısları beni bulduğunda oflayarak çekiştirdiği yere gittim. Karşı koymak imkansız gibiydi elleri bileğimi çok fazla sıkmasa da ne kadar güçlü olduğu anlasılıyordu.
Ben ayakta beklerken elinde 2 bardak sallayıp bana doğru yürürken yüzünden gülümsemesi eksilmeyen Poyraz'ı gördüm. Altında yesil bi pantolon üstünde ''Barıs sembolü'' olan beyaz bi tişört ve altında benim gibi konversleri vardı. Bizi uzaktan gören sevgili sanırdı. Ama biz de öyle bişey yoktu. İstemsiz bi şekilde ona gülümsedim. Bardağın birini bana uzattı. İçimden çok saçma desemde yüzümde yapmacık bir gülüş vardı.
''Ne oldu? Fazla eğlenemeyeceğini düşünüyosun dimi? İlk başta herkes böyle düşünür zaten ama sonradan eğlenceli gelir.''
''Bir bardak. Bir sürü hasta. Serbest giyinmis doktorlar. Hm.'' saçlarının arasından ellerini gecirdi başını aşağı eğip sonra yeniden kaldırdı. Yüzünde içten bi gülümseme vardı.
''Ne oldu?'' dediğimde üstüme baktı. Sonra bi de kendi üstüne daha sonra gözlerini bana dikip bir adım yaklastı.
''Sen benim ne giydiğimi görüpte mi böyle giyindin yoksa tesadüf mü?''
''Ne demek istiyosun açık açık söylesene.''
''Ne kadar uyumlu giyinmisiz. Bizi uzaktan görenler aramızda bişey var sanabilirler.'' hala gülüyordu. Ve amacı beni sinir etmekti. Sanki düşüncelerimi okur gibi bütün cümleleri söylemisti. Bende üstümüzdekilere göz gezdirdikten sonra yüzüne baktım. Onun samimi gülüşünü karsılıksız bırakmadım. Bende otuz iki dişimi gösterdikten sonra bi adım daha attı. Aramızdaki mesefa çok kısaydı ve ben rahatsız oluyordum.
''Hadi ama orada daha ne kadar durmayı düşünüyosunuz. Biz başlıyoruz.'' Rüzgar'ın sesiyle irkildim. Poyraz'a baktığımda gülümsemesi solmustu. Tamam anlamında basını salladıktan sonra ''Hadi gidelim'' dedi. Yüzünde Rüzgar gelmeden önceki sırıtıs vardı.