Ertesi sabah hiç olmadığım kadar huzurlu uyandım . Rüyalarımda bir çift kahverengi göz bana eşlik ediyordu . Normaldi tabi , dün Baran'a açıklama yapmaya çalışmıştım . Neden açıklama yapmak zorunda olduğumu sormayın bilmiyorum. Her neyse işte , beni susturup sadece gözlerine bakmak istiyorum dedi . Engellemedim onu, normalde insanların bana bakmasından hoşlanmazken onun gözlerimin içine bakarak düşüncelerimi ele geçirmesine izin verdim . Aslında her şey çok anlamsızdı . Baran'ın gelip beni oradan alması, sahilde çay içmemiz, ona gözlerimi teslim etmem her şey anlamsızdı . Sadece okul koridorlarında gördüğüm , neredeyse - ben hariç çünkü Azra bana rahibe gibisin derdi - herkesin edepsizce hayaller kurduğu Baran'dı o. Ben hayal mi değil mi diye iç hesaplaşma yaşarken telefonumun zil sesiyle kendime geldim. Büyük bir heyecanla telefonuma doğru giderken arayanı görmemle bir hoşnutsuzluk yaşadım. Arayan Doruk'tu . İçimi bir korku kapladı evet onu arkadaşım olarak görebilrdim ama sonuçta sevgilimdi ve dün Baran'la beni biri görüp ona haber vermişse mahvolmuştum. Eğer biri beni gerçekten Baran'la gördüyse onun öğrenmesi hiç zor olmamalıydı tabi bütün okulun da. Telefonu bilmem kaçıncı kez çalışında açtığımda büyük bir tedirginlikle 'Doruk' diyebildim. 'Sevgilim senin için çok endişelendim , dün kaç kez aradım evine gelmeyi bile düşündüm ama babandan çekindiğim için gelemedim bugünde geç açınca sana birşey oldu sandım nasılsın iyi misin?' dedi . Hiçbir şey duymadığına sevinsem mi yoksa beni bukadar önemsemesine üzülsem mi bilemedim . 'Şey iyiyim ben sadece biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı özür dilerim' dedim. Aslında bu özürüm seni senin beni sevidiğin gibi sevemediğim , dün Baran'dan hoşlandığım için demek istedim ama diyemedim. Bir dakika demin ben Baran'dan hoşlandığımı mı düşündüm hayır yalan saçmalama Derin diye iç geçirdim. 'Özür dilemene gerek yok sevgilim hadi hazırlan da okuldan önce her zaman ki buluştuğumuz kafede kahvaltı edelim yarım saate görüşürüz seni seviyorum' deyip bana cevap hakkı tanımadan telefonu kapattı. Ah Doruk ben seni hakedecek ne yaptım diye hazırlanırken düşünmeye başladım. Bugün serbest kıyafet günüydü. Haftanın bir günü okula serbest kıyafetlerle gidiyorduk. Normalde hep kot giydiğim için Azra'dan tonla azar işitirdim. Aslında elbise giymekten çok hoşlanırdım ama hiç içimden gelmezdi. Bugün bir değişiklik yapıp elbise giymeye karar verdim .Kısa beyaz elbisemi üzerime geçirdim ,saçlarımı doğal haline bırakıp küçük bir tokayla bir yanını tutturdum. Kasım ayının başlarındaydık.Bugün hava güneşli gibiydi ama havaya güven olmaz deyip kahverengi uzun hırkamı da yanıma aldım. Pembe renginde bir parlatıcı sürdüğümde aynaya bakmaktan kendimi alıkoyamadım. Uzun zamandır kendimi bu kadar beğenmemiştim. Beynim bu hazırlıkların bir nedeninin de Baran olduğunu bana hatırlattıkça onu haksız çıkarmak için nedenler üretiyordum. Beyaz spor ayakkabılarımı ve kahverengi çantamı alarak aşağı indim. Babam kanepenin üzerinde uyukalmıştı, hemen aşağıya düşmüş olan battaniyeyi üzerine örttüm ,hafifçe kıpırdanım 'Derin' diye inledi . 'Evet baba benim' dedim şaşkınlıkla uzun zamandır konuşmuyorduk. Kanape de doğrularak bana baktı kendine gelmeye çalışıyordu ama sarhoştu değildi ve içki kokmuyordu. Gözlerini kıpraştırarak beni süzdü ve 'Çok güzel gözüküyorsun' dedi. 'Teşekkür ederim ben okula gidiyorum' deyip kapıya doğru giderken arkamı dönüp ona baktım , ağlamaklı gözüküyordu. Kendimi tutamayıp ona doğru koşarak sarıldım o da kollarıı bana sardı kokumu içime çekip 'Kızım' diye fısıldadı 'Hadi geç kalma okuluna' dedi alnıma bir öpücük kondurdu 'Hadi' dedi. 'Peki' dedim. Kapıya ulaştığımda 'Seni seviyorum baba' deyip kapıyı kapadım. Onun yanında gözyaşlarımı bırakmamak için tırnaklarımı yumruklarıma geçirmiştim şimdi serbest bırakabilrdim ama bırakmak istemedim Doruk'un beni böyle yıpranmış görmesini istemedim. Evet kendim haricimde herkesi düşünüyorum sadece dün kendim için bir şey yapıp bu dünyadan kurtulmak istemiştim ve onu bile becerememiştim. Saate baktım 10 dakikam vardı iyi ki duraklar evimize yakındı.
Kafeye geldiğimde Doruk'u her zaman ki masamızda beni beklerken buldum . Beni görür görmez gülümseyerek ayağa kalktı. Beni görünce gülümsemesi gözlerine ulaşan tek insan sanırım Doruk. Ne zaman bir hata yaparsam yapayım kapıları bana her zaman açıktı , bu bile ondan vazgeçememem için bir nedendi aslında. Masaya yanaştığımda beni kendi etrafımda çevirip 'Beyaz bir prensese ancak bu kadar yakışabilirdi zaten' dedi. 'Abartmaya gerek yok aslında bugün bir değişiklik yapmak istedim' dedim gülümseyerek. Bir erkeğe en güzel iltifat etme ödülü verilse Doruk açık ara farkla kazanırdı,kesin. İki kahvaltı menüsü söyledikten sonra sohbet etmeye başladık. Doruk'a babamın bugün ki yaptığını anlattığımda en az benim kadar sevindi, içtenlikle elimi tutup 'Güzel günler göreceğiz sevgilim' dedi. O an elini hiç bırakmak istemedim. Bu romantik anımızı garsonun şiparişleri getirmesi bozdu. Kahvaltımızı ederken zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştık, hızlıca hesabı ödeyip masadan kalkarken o kahverengi gözleri tekrar gördüm, bu sefer gözlerinde hayal kırıklığı vardı bunu iliklerime kadar hissettim. Yalnız gözlerinde tek hayal kırıklığı olan kişi Baran Bey değildi,ben de vardım,Baran'ın bu suçlayıcı bakışlarından kurtulmak için bende ona hesap sorar gibi bakmaya başladım. Vay Baran Bey vay yanınızda taş gibi bir kız varken bana hesap sorar gibi bakmakta neyin nesi kim bilir o kızla dün gece neredeydin. Baran'a sinirle bakmaya devam ederken hesabı ödeyip yanıma gelen Doruk'un elini sıkıca tutarak kafeden hızla uzaklaştık. Cok sinirlenmiştim,aslinda sinirlenmeme gerek bisey yoktu ki biz Baran'la arkadas bile sayılmazdık. Istedigi kizla gezebilir,sevgili olabilir hatta yiyisebilirdi banane ki. Düşüncelerimi Doruk'un sesi böldü 'Aşkım elimi daha sıkı tutmaya başladın iyi misin ?'dedi. Hayir iyi değilim o kızı yolmadan hiçte iyi olamayacağım, evet böyle de kıskancim iste. 'Iyiyim bitanem' dedim aşk dolu gözlerine bakarken. Gozlerine bakarken hala dun geceden pismanligimi hissedebiliyordum. Ah Tanrim bana bir yol gostermezsen suan da kafa yiyebilirim. 'Hadi tatlim okula gec kalmadan gidelim.'dedi elimi güven vererek sıkarak. Arabaya yaklasinca kilidini açtı, evet 18 yasinda ve arabasi var napalım gençler hayat boyle birşey. Arabaya bindiğimde Doruk'un herzamanki parfumu arabanın icini dolduruyordu,gozlerimi kapayınca aklıma Baran'ın kokusu geldi. Ahhh hayır bu çocuğu unutmanin,aklımdan çıkarmanin zamani geldi de geçiyor. Benim hayatimda kahverengiye degil Doruk'un yeşil gözlerine yer vardı.
Okula gider gitmez Azra'nın kuşkucu bakışlarıyla karşılaştım bazen ne kadar yakininiz olsa bile ona intihar etmeye kalkistiginizi ama beceremediginizi anlatmak zor geliyor, onu gecistirip daha sonra anlatacagima dair soz verdim. Kantine doğru ilerlerken bana okuldaki yeni dedikodulari anlatıyordu ki birden biri beni kolumdan cekerek duvara yasladi.
Evett arkadaşlar sanirim beni unuttunuz hayırsız yazariniz ben. Daha iki saat öncesine kadar Derbar'ı silmeyi düşünüyordum ama icimden bir dürtü beni yazmak için zorladi. Bu hikaye benim ilk hikayem olarak hep benimle kalacak. Yeni bir kitao yazıyorum "Let's Meet Again" başlığına aldanıp ingilizce sanamyin nerde bende okadar ingilizce... Gercekten büyük emekler veriyorum onun adina hepinizden de aynı ilgiyi bekliyorum. Umarim beni ve Derbar'ı unutmamışsınızdır. Hepinizii öpüyorum yorum ve vote bekliyoruum