1.BÖLÜM

92 7 4
                                    


Lolo Zouaï ~ Desert Rose

Başlangıç tarihinizi buraya alabilir miyim?

Neredeyse çığlığa benzeyen o ses, gökyüzünden içime karıştığında gözlerim aniden açıldı.

Zaman ve mekan kavramı benim için birbirine girmişken, omzumdaki acıya kaşlarımı çatacak gücü bile hissedemiyordum. Ellerimde hissettiğim ıslaklıkla kollarımı kaldırmaya çalıştım. Birkaç denemeden sonra gözlerimin önüne derisi parçalanmış ellerim girdiğinde dehşet ve şaşkınlığın arasında kalmıştım. Tuhaf olan ise parçalandığı halde elimin acısını hissetmememdi.

Ya da belki de kafam şuan çok bulanık olduğu için hissetmiyordum. Başımdaki ağrıyla gözlerimi kapatıp, kafamı geriye attım. Birkaç saniye sonra sağ omuzuma saplanan acıyla aniden gözlerim açıldı. Sanki derimi yakıp çürütüyorlar gibi bir acı hissediyordum ama gözlerimi omzuma çevirip o kanı görmeyi istemiyordum. Anlamadığım şey eğer ellerimdeki acıyı hissetmiyorsam, omzumdaki acıyı da hissetmemem gerekmiyor muydu? Aksi takdirde bu acıya daha fazla dayanamazdım.

Yüzümü buruşturarak topraktan destek aldım ve yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Hareket etmemle tekrardan omuzuma sancı girdiğinde, acıyla inledim. Gözlerim acıyla dolduğunda ıslak kirpiklerimin birbirine girmesini sağlayarak gözlerimi sıkıca yumdum. Henüz görmek istemesem de nasıl bu kadar canımı yakabilecek bir yara olduğunu merak ediyordum.

Kafamı sağ omuzuma doğru çevirip, parçalanmış , beyaz olduğu halde çamur yüzünden kahverengiye dönen uzun kollu tişörtümü omuzuma kadar sıvadım.

Gözlerim sonuna kadar açıldı.

Bütün vücudumun hareket yetkisi sonlanmış gibi olduğum yerde buz kesildim. Titreyen elimi omzuma doğru uzattım. Parmak uçlarım bembeyaz, arasında parlayan kırmızı tüylerin olduğu, tuhaf tek kanat dövmesine kaydığında, parmak uçlarım alev almış gibi yandı ama yine de tuhaf bir şekilde o dövmeye dokunmak istiyordum. İşaret parmağım dövmeye temas ettiği an, dövmenin alev gibi canlı bir renk ile ışıldadığını gördüm.

Dudaklarım aralandı.

Bu da neyin nesiydi?

Hemen yakından bir çıtırtı sesi duyduğumda, transtan çıkmış gibi gözlerimi dövmeden çekip, etrafıma bakındım.

Bulanık gören gözlerim etrafta dolaştığında, başımın döndüğünü hissettim. Acısını hissetmediğim ellerim de dahil bütün vücudum ter içinde kalmıştı.

Ben bu lanet ormana ne zaman gelmiştim? Saat kaçtı? Bu kolumdaki dövmeyi bana kim, ne zaman yapmıştı? Ellerim hangi ara, nasıl parçalanmıştı ve ben bunu neden hissetmiyordum?

Alnıma ıslak bir şey damladığında, kafamı yavaşça yukarı kaldırdım.

Aniden sicim gibi inen, yağmur yağmaya başladı. Yağmur damlaları etrafımı saran sık, uzun ağaçların yapraklarından akarak, üzerime damlıyordu. Omuzumdaki dövme sanki yağmurun yağmasını bekliyor gibi acısını kesince, kafamı çevirip, dövmeye baktım.

Gerçekten o kadar güzel omuzuma resmedilmişti ki... Ondan rahatsız olmam imkansız gibi bir şeydi.

Gözlerimi etrafa çevirip baktığımda her tarafı uzun ağaçlarla çevrili bir yerde, belki de tam ortasında olduğumu anladım. En kötüsü de etrafın karanlık olması ve sadece çakan şimşeğin etrafı aydınlatmasıydı.

VinculumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin