2.BÖLÜM

48 6 0
                                    

Laurel ~ Fire Breather

Karanlık bir bulut gibi üzerime çöken kabuslarımdan kurtulmak için her zaman yaptığım basit bir şeydi, gözlerimi pencereye dikip izlemek.

İçim sıkıldığında ya da kafamı bir şeye çok taktığımda her zaman işe yarardı. Bana huzur veren ufak tefek çok şey vardı ama en etkilisi sanırım buydu. Bulutları istediğim şekle sokmakla kafamın içinde onları konuşturmak; salaklık, çocukluk ya da delilik göstergesi değil, benim en rahatlatıcı bulduğum şeydi.

Ama çoğu zaman bu tuhaf gördüğüm rüyalara hiç etki etmiyordu.

Gördüğüm simgelerin, ifadelerin ya da kartların ne anlama geldiğini bilmiyordum, anlamıyordum.

Sürekli gözlerimin önünden geçen, kafamın içinde dolaşan, yeşil gözlerin kime ait olduğunu, ne anlama geldiğini bilmiyordum.

Hayatımda görmediğim bir şeyi, rüyamda görmem ne kadar mümkündü?

Bileğimde hissettiğim baskıyla, irkilerek kendime geldim. Tenime sertçe temas etmesiyle parmak uçlarıma kadar sanki bir elektirik çarptı ve birden bileğimi ellerinin arasından çektim.

Nereye baktığımı anlamamıştı. Sakin olmaya çalıştım. Sakin olmalıydım. Eğer olamazsam başıma çok büyük dertlerin geleceğini hissediyordum. Hissediyor değil, aslında biliyordum. Bazı rüyaların gerçek olacağını hissederdin ve ben şuan o duyguyu içimden söküp atmak istiyordum.

Gözlerinin içine baktım ve fısıldadım, "Kimsin sen?" Ellerimi birbirine götürüp sürttüm. Sanki tedirgin olduğumu anlamış gibi ellerimin hareketini izledi ve daha sonra dudaklarını yalayıp sakin gözlerle bana baktı. "Benim kim olduğum seni igilendirmez."

İstemsizce gözlerim tekrardan, sadece ucu gözüken kartlara takıldı. Kafam patlayacakmış gibi hissediyordum. Aklıma annemin, ne kadar düşünürsem düşüneyim bir türlü anlayamadığım sözleri geldi.

" Gördüğün ifadeler her zaman seninledir. Onları anlayamazsın ama hissedersin. Bu zaten yeterli değil midir? Hep içindedir, aklındadır." O yumuşak ve beyaz ellerini saçlarıma uzatıp, nazikçe okşamaya başladı. Her zaman sevgiyle bakan büyük gözlerim onu izliyordu. Bir müddet bana baktı. Daha sonra dalgınca gözlerini pencereye dikti. "Hatta istersen..." Gözlerini benim iri yeşil gözlerime dikerek, elini saçımdan çekip kalbime indirmeye başladı. "Kalbindedir."

Kafamın içinde annemin pürüzlü, naif sesi çınlamaya başladı. Gözlerim kartların üzerinde takılı kalırken, onun bana baktığını hissediyordum. Bu, bir an için bana çok ağır gelmeye başladı. Sanki şakaklarıma birisi uzun tırnaklarıyla baskı uyguluyordu.

Parmak uçlarımın buz kesildiğini hissediyordum. Başıma giren sancıyla, gözlerimi sımsıkı kapattım. Adımım geriye doğru düşerken, elimle bir şeye tutunma ihtiyacı hissettim. Bacaklarım bükülmeye başladı. Tam düşerken ellerimin arasında sıcak bir el hissettim ve tekrardan o karıncalanma hissiyle bedenimin hakimiyetini kaybettim. Bilincimi kaybederken hissettiğim tek şey kuvvetli bedeninin beni kucaklamasıydı.

"Neden bayıldı?"

"Bilmiyorum."

Kısa konuşmayla silik kabuslarımdan kurtulurken gözlerimi açmak için kendimi zorladım fakat kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki bıraksalar günlerce uyuyabilirdim.

VinculumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin