•1•

70 12 33
                                    

"Yeter anladın mı? Elimden her şeyi aldın. Benim elimden ailemi aldın. Mutluluğumu, bana olan sevgiyi çaldın sen. Senden nefret etmemem için bana sebep söyle. Sadece bir sebep."
"Ben senin babanım." Dedi. Daha da sinirlendim. "Elimden ailemi alan bir baba."
Bundan sonra nasıl devam edebilirim ki hayatıma. Bir daha babam olduğunu nasıl düşünebilirim. Annemin ve kardeşimin ölümüne sebep olan adama nasıl baba diyebilirim?
Kapıyı çarpıp çıktım. Hava kararmak üzereydi. Soğuktu. Artık biçbir duyguyu hissedemiyordum. Son dört aydır piskolojim pek iyi durumda değildi. Ne okula devam ettim ne dışarı çıkabildim. Karşılaştığım her insan bana ailemin yok olmasını hatırlatıyordu. Her şeyin düzeleceğine dair umudumun kalmamıştı artık.

Yürüdüm. Nereye gittiğimi kendime bile söylemeden yürüdüm. Eğer kendime söyleseydim vazgeçme ihtimalim olduğunu biliyordum.
Sonunda işlek bir caddeye geldiğimde arabaların geçişini izledim. 4 ay sonra onları tekrar görmek. Güzel fikirdi aslında.
Yola doğru yürüdüm. Henüz daha yeni 2. Adımımı atmıştım. Ben de annem ve kardeşim gibi yok olmak istedim. Geri dönmemek. Sonsuza kadar yok olmak.
Sol tarafıma baktım. Bana doğru hızla gelen bir araba. Uzun bir korna sesi, ardından karanlık.

_

"Uyanacak değil mi? İntihar eden bir kız yüzünden bundan sonraki hayatımı hapiste geçirmek istemiyorum. Anladın mı beni. Ne yap et o kızı uyandır. Lanet olsun!"
Bu seslerle uyandım. Camdan dışarı baktığımda kumral uzun boylu bir çocuk, bunları doktora söylüyordu. Hayatımda hiç görmediğim çocuk konuşurken benim kaldığım yeri işaret etmesi ilk başta garip gelmişti fakat söylediklerini düşününce bana çarpan arabayı süren çocuk olduğunu anladım.

Ölmeyi denemiş fakat yapamamıştım. Bu kendime olan nefretimi daha çok artırdı. Damarıma geçirilmiş iğneyi çıkarmak için sol kolumu kaldırmayı denedim. Fakat acıya katlanamayarak tekrar kolumu yerine bıraktım. Hareket ettiğimi gören doktor içeri girdi. Birkaç kontrol yaptı. Çıktarken kumral çocuğa fazla yorma onu dedikten sonra yanımızdan ayrıldı.

Çocuk bir süre kapıda dikilip bana baktı. "Bundan sonra intihar ederken sadece kendine zarar veren yöntemler seç." Kapıyı kapatıp odadan ayrıldı.

Ölmeye çalışan birine daha düzgün yöntemlerle ölmeye çalış demek bir tek bu çocuğa ait özellik olmalıydı. Ona aldırış etmedim. Bi bakımdan haklıydı. Eğer ölseydim onu da hapse sürüklemiş olacaktım.

Çok geçmeden kapı hızlıca ardına kadar açıldı. Yanıma yaklaşarak kocaman sarıldı. "Eylül ne yapıyorsun?" Benden ayrılıp yüzüme baktı. "Yavaş ol daha yeni araba tarafından ezildim." Dedim gülerek. "Bana bak eğer bir daha böyle aptal şeyler yaparsan ve ölürsen diğer tarafta sana rahat vermem anldın mı?" Hafifçe gülümsedim. Ailemden sonraki en sevdiğimdi Eylül. "Zaten bundan sonra seni tek bırakmaya da niyetim yok. Nereye gidersen oraya geliyorum kardeşim." Artık ailem olmadığına göre, hayattaki en sevdiğim kişiyi üzmeyi düşünmüyordum.

"Beni bu bunalımdan kurtar ne olur." Son cümlem göz yaşımı da beraberinde getirdi. Bana sarılan bir çift kolla daha fazla ağlamaya başladım. Eylül de ağlıyordu. Kendimi en azından onunlayken boşlukta hissetmiyordum. Biraz sarıldıktan sonra sessizliğimizi bozan o oldu. "Sana çarpan kimmiş?" "Bilmiyorum az önce ölmesin hapse giremem falan diye bağrınıyordu." Suratını buruşturdu. "Amma da bencilmiş ha." Ben de güldüm. "Ben de bencillik yaptım. Zaten sonra odaya gelip sadece kendini tehlikeye at falan dedi." Kusar gibi yüz ifadesi yaptığında söylenmeye başladı. "Kim bu ya dur öğrenip geleyim."

Kıkırdadım. Sanki az önce ölmeye çalışan ben değilmiş gibi güldüm. Davranış bozukluğum olup olmadığını da düşünmeden edemedim. Böyleydim işte. Dengesizin teki.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin