Kafamı kaldırdığımda ilk gördüğüm şey az ışık yayan bir lamba oldu. Biraz daha etrafıma bakındıktan sonra bacaklarını kendine çekmiş, kafasını duvara yaslamış Bora'ya takıldı gözlerim. Düşünüyordu. Kendini bayağı kaptırmış olacak ki hareket etmeme ramen bana bakmadı.
"Pişt." Bakmadı
"Sana diyorum." Sadece onun duyabileceği ses tonuyla konuşmuştum. Ama hala beni takmamıştı.
Küçücük odanın içinde biraz sürünerek, biraz yürüyerek , biraz da emekleyerek nihayet yanına varmıştım.
"Nefes alamadığını söyleyerek yerde kıvranacaksın. Ben de geleni halledeceğim. Sonra buradan çıkacağız tamam mı?" Hiçbirşey söylemeden öylece ona baktım. "Hadi başla.""Senin yüzünden şu başımıza gelene bak!" Diye söylenerek ilk uyandığım yere geçerek derin derin nefes almaya çalışır gibi yaptım. 1 sene önce oyunculuk eğitimi almıştım. Benim için zor olmazdı. Eğer adan çakarsa sıkıntı büyük olur. Karamsar iç sesim beni germeye devam ederken yapmam gereken şeyi yaptım.
Nefeslerim arasında öksürdüm ve yere yattım. O sırada kapı açıldı. Hiç tanımadığım bir adama aceleyle yaklaşıp su getirdi. Ben hala öksürürken bana dikkatlice bakıyordu. Bir anda kocaman adam yere yığıldı. Kafamı yukarı kaldırdığımda elinde uzun bir sopayla bekleyen Bora bana sırıtıyordu.
Elimden sıkıca tutup sanki evi ezbere biliyormuşçasına hızlı hızlı yürümeye başladı. Yaklaşık bizim evden 4 tane sayılan evin eşyaları cidden göz kamaştırıcıydı. "Bu evin içi adam dolu." Diye sitem ettiğimde sessiz olmamı söyleyen bir işaret yaptı. Tam o anda yukarıdan bir adamın bağırışını duydum.
"Kaçmışlar. Evin her yerini arayın!" Birden bire evde sesler yükseldi. Bora beni ittire ittire bir kapıdan içeri soktu. Ama girecek yer yoktu ki. Zaten her yeri kıyafetler kaplıyordu. O da arkamdan içeri girip kapıyı yavaşça kapattı. "Buraya bakmayacaklarını falan mı zannediyorsun sen?"
Sırıtıp elindeki anahtarı gösterdiğinde ben de sırıttım. Biraz korkutucu olsa da dediğim gibi ölmeye çalışmış biri için gülünebilecek durumdaydım."Üf azıcık öteye gider misin." Çok uzun sürmese de gözlerime baktı.
"Ben çok mu meraklıyım sanki dip dibe durmaya." Aynı zamanda onu ittirmeye devam ettim. "Ya zaten ne başımıza geldiyse senin yü..." eliyle ağzımı kapattığında susmak zorunda kaldım. Daha sonra kapının önündeki ayak seslerini duydum. Dışarıdaki adam bir şey söyledi ama sesi tam gelmiyordu. Söylediği şeyler netleşmeye başladığında yaklaştığını anladım. Korkan gözlerle Bora'ya baktığımda elindeki anahtarı işaret etti. Ama bu yine de kapıyı kırıp içeri giremeyecekleri anlamına gelmiyordu.
"Bu kapıya bakıldı mı?" Birkaç ayak sesi daha.
"Efendim orası kilitli. Ecrin hanım o odaya girilmesinden hoşlanmıyor biliyorsunuz. Zarar vermek istemedik."Derin bir nefes aldıktan sonra Bora'nın elini ağzımda unuttuğunu fark edip çekmeye çalıştım. O da durumu anlayınca elini hemen çekti. Beyaz tenli olduğun için büyük ihtimal kızardın. İç sesimin beni bunları düşünerek meşgul etmesini önlemek için onu kovdum ve içimizde bulunduğumuz iğrenç duruma tüm dikkatimi verdim.
Ayak sesleri kesildiğinde Bora anahtar deliğine yavaş yavaş elindeki anahtarı sokup çevirdi. Sessiz olmaya özen gösteriyordu. Oyalanmamam ve ikimizin de başını derde sokmamam için olacak ki bora tekrar elimden tutup önden önden yürümeye başladı. Merdivenlerden indiğimizde çalışan giriş çıkış kapısı olarak kullanıldığını düşündüğüm kapıdan koşarak çıktık. Evden uzaklaşmak için okadar çok koştuk ki kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Onu durdurduğumda nefes nefese kaldığını gördüm. O ellerini dizlerinin üzerine koyup soluklandığında ben de havaya baktım. Hava kararmıştı. Saatin kaç olduğundan haberim yoktu ve en kötüsü çantam içerdeydi. Ne telefonum ne cüzdanım yanımda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
Teen FictionAnnem ve kardeşimin ani ölümünden sonra, umudumu kaybettiğimi anladım. Umut öyle bir şeydi ki olmayınca insanı ölüme kadar sürüklerdi. Hayatımdan vazgeçtiğimi düşündüğüm sırada, celladım olabilecek çocuk beni hayata bağladı. Tekrar yaşama sebebim o...