"Günaydın kızım"
"Günaydın" dedim ve kahvaltı masasına oturdum. Annem herzamanki güler yüzlüğüyle davranırken babam herzamanki umursamaz halindeydi.
"Sonunda uyanabildi prenses hazretleri" elindeki gazeteyi bırakarak bakışlarını bana çevirdi. Sadece gözlerimi devirip kahvaltımı yapmaya başladım. Biliyordum ki babamla kavga etmeye başlasak zararlı çıkan ben oluyorum. Basketbol kulübünden alınırsın gibi şeyler söylüyordu. Ona karşı gelmek imkansızdı. Annem de bu zamana kadar ona olan korkusundan sesini çıkartmıyordu. Aile olaylarından kendimi soyutlayalı çok olmuştu. Yarın okul açılacaktı ve ders hayatıma geri dönecektim. Bu biraz canımı sıksada, iyi ve mümkünse buradan çok uzak bir üniversitede okumak için ders çalışmam gerekecekti. Bu sene son senemdi heycanla bu senenin bitmesini bekliyordum. Bu iki anlaşamayan insanın yanında biraz daha kalırsam gerçekten delirecektim.
Ben kimmiyim?
17 yaşında, evlatlık edinmiş ,aile şiddeti içerisinde büyüyen, kendini derslerine vermiş ve geleceğin basketçi adayı olan Eylül. İsmimi biyolojik annem koymuş. Eylül adında doğduğum için. Annem bana hamileyken Eylül ayında yağmur yağarmış. Ben doğduktan sonrada 'Yağmur gibi güzel kokuyor kızım' deyip adımı Eylül koymuş. Adımı seviyorum ama hayatımı? Asla.
"Eylüllll!" ve buda benim kardeşim Yağız. Aynı sınıftayız ve tam bir baş belası.
"Ne var Yağız?" dediğimde yanağıma sulu bir öpücük kondurdu "Günaydın herkese" deyip obur gibi yemek yemeye başladı. Omur gibi demek olmadı bence, o tam bir obur. "Eylül" tekrardan seslendiğinde ellerimi birleştirip çenemin altına koydum "Ne istiyorsun?" diye sordum. Genelde bir şey isteyeceği zaman böyle davranırdı. "Yemek yerken konuşmayın diye kaç kere söylemeliyim?" babam yine yapmıştı yapacağını. İkimizde dönüp ona baktığımızda kafamı gülerek çevirdim ve sandalyemi geriye çekerek "Afiyet olsun" dedim. Babam kardeşime karşı iyiydi ama beni sevmiyordu. Çocukları olmuyor diye beni evlatlık almışlardı ama hiç sevmemişti. Annem şefkat gösterirken, babamın umurunda bile olmuyordum. Yağız onların öz çocuğuydu bu yüzden ona karşı hep iyi niyetle yaklaştılar. Yıllarca bunun acısını çektim ama artık umursamıyorum çünkü ne kadar umursarsam o kadar canım yanacaktı.
Ve bir de ailemin kaybettiği erkek çocukları vardı. Senelerdir onu arıyolarmış ama hala kimseden haber çıkmamış. Onlar için üzülüyordum. Annelik duygusunu tatmamış olabilirim ama annemin her gece odasına çekilip ağlamasını ben görüyordum. Bu canımı acıtıyordu. Çocukları kaybolduğu için kendilerine uğraş bulsunlar diyede beni evlatlık edinmişlerdi. Evlatlık edindiğimi hatırlamıyorum 1 yaşındaymışım. Benden saklamamaları iyi olmuştu. Saklasaydılar sonradan öğrenip canım acıyabilirdi ama şimdi öyle değil. Herşeyin bilincindeyim. Biyolojik annemin beni neden kimsesizler yurduna bıraktığınıda bilmiyorum. Geçimsizlik gibi şeyler söyleselerde umrumda değildi. O, bir kere beni bırakıp gitmişti.
"Kahvaltını bitirmedin"
"Doydum anne." deyip odama çıktım. Telefonumu alıp Simgeye mesaj attım. Canım sıkkındı ve biraz buluşsak iyi olurdu. Konuşmaya inanılmaz ihtiyacım vardı.
Bulusucağımız kafenin adını söylediğinde dolabımın karşısına geçtim. Kemerli kot pantolonumu ve beyaz uzun kollu salaj bluzumu yatağımın üstüne attım. Beyaz taşlı babetlerimi de kutunun içinin çıkartıp hazırlanmaya başladım.
Aynanın karşısına geçip hafif bir makyaj yaptım ve büyük bir kolye taktım. Maksat kombin olmasıyla. Kıyafetime uygun çantamıda alıp odamdan çıkınca "Ben çıkıyorum!" diye seslendim. Annem kahvesini yudumlarken bana dönüp "Nereye taltım?" "Simgeyle buluşacağım anne görüşürüz" dedim ve kapıyı açtım. Tam kapıdan çıkacakken Yağız kolumu kolup çekiştirdi. Oflayarak kapıyı kapattığımda "Ne var Yağız acelem var" dedim. "Simgeyle buluşacaksın değil mi?" diye sorunca ne istediğini anladım. Onlar sevgiliydi ve benim piç kardeşim Simge'yi aldatmıştı. "İstediğini yapmayacağım Yağız!" Elimi tutup dizlerimin önüne çökünce kedi bakışı atarak "lütfen lütfen lütfennn" diye yalvarmaya başladı. Bu yaşıma kadar onun her istediğini yapmıştım. Annem ve o bu evde değer verdiğim tek kişiydi. "Tamam kalp ayağa. İstemiyosa zorlamam gerisini sen hallet" dedim ve arkamı döndüm. "Sen bitanesin" deyip yanağımı öpünce gülümsedim ve el salladım. O da olmasa ne yapardım bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ
Ficção AdolescenteBiyolojik annesi tarafından terk edilmiş ve evlatlık alınan Eylül, hayatın zorluklarıyla başa çıkmaya çalışan 18 yaşında bir gençtir. Aile şiddeti içinde büyümüş ve ilgiye muhtaç bir kızdır. Küçükken kaybolup yeni bir şehre adım atan zengin,karanlı...