BÖLÜM 1

217 50 21
                                    

Odama pencereden sızan güneş
ışığına lanetler okuyarak uyandım.
Birkaçkez gözlerimi kırpıştırıp,
Yatağında doğruldum.

Dağılmış kuşyuvası gibi olan saçlarımı,bileğimdeki siyah toka
Yardımıyla topladım.
Ağrıyan başımı ellerimin arasına
alıp,sallamaya başladım.
Küçüklüğümden beri nerem ağrısa;sallayarak veya daha kuvvetli acı yardımıyla ağrımı
unutmaya çalışırdım.
Geçermiydi?diye soracak olursanız,geçmez üzerine acıma
acı katardım.
Ama yine de yapardım işte,hani
küçükken dişiniz koptuğunda,
büyük bir heyecanla akşam olmasını bekler,sonra o kopan dişinizi yastın altına koyup diş perisinin almasını ve yerine para
bırakması için uykuya dalarsınız.
Ama uyandığınızda dişiniz yastığın altında duruyordur.
Ne diş perisi gelmiştir,ne de dişinizi almıştır.
Büyük bir hayal kırıklığına uğrarsınız ama vazgeçmezsiniz.
Yine ve yeniden yapmaya devam
edersiniz.Kimilerine göre bu alışkanlıktır.kimilerine ise içten
saf bir inançtır.

Öyle çocukları çok gördüm.Büyük bir örneği ben,annem ne kadar
diş perisi diye birşey yoktur dese
de ben yine inandım.
Ve yine inanıyorum.
Önceden bir anlam veremezdim, böyle davranmasına ama şimdi
daha iyi anlıyorum.
Annem olmayacak hayallere kapılıp da üzülmemi istemediğindenmiş.Ama hiçbirşey
değişmedi ben yine aynı benim.

Yatağın sağ tarafında bir kıpırtı
oluşunca gözlerimi birkaçkez yumup tekrar açtım.
Babaannem yine kaybettiği birşeyi
arıyordu galiba.
Her sabah erken uyanır,yapacağı
bir işi olmamasına rağmen fazla uyumayı tembellik olarak görür,yine dé ben uykuyu çok sevdiğim için uyandırmaya kıyamazdı benim tontişim.
Artık ne arıyorsa başka hiçbir şeye
dikkatini vermeden aradığı şeye
odaklanmış ki beni fark etmedi.

"Günaydın."
diyerek bir nebze olsun dikkatini çekmeyi başardım.
Kutudan aldığı kağıtlarla arkasını
döndü.

"Tövbe estağfirullah kuzum bu ne hâl?"

Babaannemin öyle söylemesiyle yatağımdan nasıl fırladığımı bilemedim.
Dolap aynamdan yüzüme baktım.

"Aman Allahım bu ben miyim?"

Göz altlarım morarmış,gözüm kan çanağına dönmüş.Halk dilinde gözümün feri(ışığı)sönmüş,saçlarım desem muamma,tokasız nasıl durur? düşman başına.Baş ağrım desem almış başını gidiyor.Duşa girmek farz.

"Hadi seni geçtim.Bir bahane bulursun,ya odana ne demeli? Gören de mültecilere kiraladık sanır,savaş alanına dönmüş mubarek,inan kapıyı ittirerek zor açtım."

Babaannemin yüzündeki o ifadeye gülsem mi?kendi hâlime ağlasam mı? bilemedim doğrusu.
Zaten istesem de ağlayamam,dünden sonra çorak tarlaya döndüm yaminle,gözlerimi kırparken bile kuruluktan batıyor.

Babaannem hâlâ soran gözlerle bana bakarken içini ferahlatmak adına birşeyimin olmadığını biraz kafamı dağıttığı söyledim.İnanmış
olmalı ki,çıkmadan önce espiri bile yaptı.
Neymiş efendim?kafamı değil de
daha çok odayı dağıtmışım.Falan filan...
Hayat geldi üzerime sen de gel tam
olsun.Dolabın kapağını açıp,bornozlarımı aramaya başladım.Ama herzamanki yerinde yoklardı.kapağı kapatıp,
alt çekmeceyi açtım.Aralarından sarı bornozumu alıp,odaya şöyle bir göz gezdirdim.Babaannem az
bile söylemiş aslında.Çalışma masam ve yerler abur cubur poşetleriyle dolu.Kitaplığımdaki
severek aldığım kitaplar yerlerde,
mavi kot şapkam avizenin üzerinde,ki ben hâlâ oraya nasıl
gittiğini çözemedim.depresyonda olmak böyle birşey işte,sanki alkol
almışsın da sabah'a  pek birşey
hatırlamıyor olarak uyanıyorsun,
bir de biraz mide bulantısıyla,o da
yediklerinden kaynaklı benim gibi abur cubur krizine girip mideni berbat duruma sokarsan hastahanelik bile olunabilir.'ciddiyim önlem alınmalı';)




Gece KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin