Küçük oyun

16. Bölüm

"Bu saatte burada ne işin var bu halde Tunç? Sen artık çizgiyi aşıyorsun"  burnundan soluyordu Oğuz. Ellerini teslim olmuş vaziyette havaya kaldırdı ukala tavrıyla "neden bu kadar kızdın yoksa içerde bir kaçamak mı yapıyorsun" sözleri bitmemiştiki Tunç'un, kapı açıldı ikisi birden kapıya baktığında Sinem bu iki gence meraklı gözlerle bakıyordu.

"Oğuz neler oluyor"

Tunç karşısında kısacık şortla ve ıslak saçla duran Sinem'i gördüğünde bir gülümseme ile onu baştan ayağı süzdü biraz alçak sesle " zevkime her zaman güvenmişimdir" ona öfkeyle bakan Oğuz'un yüzünü gördüğünde ağzını kapatıp kaşlarını havaya kaldırdı " haksız mıyım? Doğru seçim yapmışım" " kes sesini " dedi Oğuz. Gülmeyi bırakıp tekrar genç kızı dikkatlice inceledi sonra kuzenine dönüp "Evet kuzen neler oluyor? Sen ve bar güzeli ne..." sözlerini kesmek için Tunç'un ağzına eliyle baskı yaptı. "Sus gerizekalı " Oğuz yönünü Sinem'e döndü "yok bir şey sen içeri gir lütfen, Tunç biraz sarhoş ben onu gönderip hemen geliyorum" Tunç'un kolundan sertçe kavrayıp nerdeyse sürükler vaziyette  binanın dışına çıkarırken diğer yandan elindeki telefonla güvenliği arayıp bir taksi çağırmalarını söyledi. Sarhoş kuzeni susmak bilmiyordu güçlüklede olsa durmadan konuşuyordu.

"Kuzen hayırdır, benden kalanlara mı ilgin var?" Yüzünde patladı yumruk Tunç'un, dudağının kenarından sızan kanın sıcaklığını hissedebiliyordu, baş parmağıyla hafifçe sildi. Ama Oğuz hırsını alamamıştı " bir daha onun hakkında konuşursan seni çok fena yaparım, bunu sakın o aptal beyninden çıkarma " tek eliyle kavradığı yakasından geriye savurdu, dengesini kaybeden Tunç güç bela kapıdan tutunarak ayakta kalmayı başarabildi. Parmağını sallayarak tehditkâr bir şekilde kapıdan çıktı ve hazır bekleyen taksinin yolcu kapısını açıp uzaklaştı.

Oğuz ise hala öfkesini yenemiyordu, kulağında çınlayan ses ona gerçekleri hatırlatıyor " Kuzen hayırdır, benden kalanlara mı ilgin var?" daha çok öfkelenmesine neden oluyordu. Peki öfke duymasının asıl sebebi neydi ? kuzenin hayvani duygusu için kullandığı kıza mı aşık olması, yoksa kendisinin bu olayı örtbas etmesi mi? Çok daha önemlisi bütün bunlara rağmen onun yüzüne bakabilmesi mi? Sorular beynini kemirirken içeri girdi, mutfağa doğru yol aldı .

Mutfak masasına dolaptan yiyecek çıkaran Sinem de sorularla boğuşuyordu. Acaba Tunç ne demek istedi bar güzeli derken? Yoksa o gece o da mı oradaydı? Neydi şimdi bu! Tunç biliyor muydu herşeyi? Ve doğru seçim yapmışım derken neyi kastetti . O gece Tunç'u hiç görmemişti, yada hatırlamıyordu, hatırladığı tek şey bedeninde hissettiği acı ve safir mavisi gözlerin sahibi olan Oğuz'un yüzüydü. Bir dakika aklına gelenle durakladı beyni Oğuz onu kurtardığını söylemişti bir başkasının elinden , eğer bu doğruysa bunu Tunç'da biliyor olmalıydı."offf kafayı yiyeceğim" Bunu öğrenmesi gerekiyordu ne pahasına olursa olsun. Arkasını döndüğünde Oğuz'la karşılaştı, biraz önce öptüğü o adamın şimdi yüzüne bakmak istemiyordu, yine yaşadıkları karşısına çıkmıştı ve yine her anının güzelliğini yerle bir etmişti bir an miğdesinin bulandığını hissetti. Yüzünü astı nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu, masaya baktı "bir şeyler yiyelim mi?" Sesindeki telaşlı tınıyı sezmişti Oğuz; ve bir açıklama borçlu olduğunu biliyordu. Sinem'in yanına iyice yaklaşıp gözlerine dikkatle baktı  "Tunç adına senden özür dilerim, annesinin ölümünden sonra sorumsuz, sürekli problem çıkaran biri oldu. Acısını böyle bastırıyor ve sürekli bir sıkıntı içinde" sözünü bitirememişti .

"Sorun değil, ayrıca annesini kaybetmesine çok üzüldüm" bir şeyler atıştırırken dilinin ucuna gelen soruyu sordu."Bar güzeli derken ne demek istedi?"

Oğuz ağzındaki lokmayı güç bela yuttu, kafasını hafif öne eğerek lokmanın miğdesine inmesine yardımcı oldu. İşte şimdi ne demesi gerektiğini bilmiyordu biraz zaman kazanmak için boğazını temizledi." Bir şey demek istediğini sanmıyorum, zil zurna sarhoştu acaba aklına ne saçmalık geldi, sen takılma ona." Elini kolunu nereye koyacağını bilemedi, gözlerini kaçırıp ağzına bir lokma daha alıp çiğnemeye başladı.