Merhabalar, medyaya sözleri bana ait olan şiirimi, Şefik Ülgen'in sesinden sizlere sunmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Keyifli saatleriniz olsun :)
Araftaydı artık, düşünceleri hızla beyninin her köşesini arşınlarken, ateş saçan gözleri, buz kesmiş yüreği vardı. Her yeri, kendini dahi yakacak gözleriyle bom boş bakarken, buz kesmiş yüreğiyle donup kalmıştı. Vaz mı geçecekti, çırpındıkça dibe çöktüğünü hissetti, ama gayret etmezse de kendine ihanet edeceğini biliyordu. Araftaydı işte hangi yöne gideceğini, ateşi mi, buzu mu seçeceğini bilmeden, öylece bilinmezliğe yol alıyordu.
Oğuz ifadesini vermiş sıra Sinem'e gelmişti, savcının odasında kısa bir sessizlik oldu. Hafif kel olan savcı esmer bir tene sahipti, ne kadar sert bir simaya sahip olsada babacan anlayışlı bir tavrı vardı. Sinem yine de çekindiğini hissetti, içinden keşke annemin ısrarına karşı gelmeseydim diye geçirdi aklından. Annesine bunun üstesinden tek başına gelmesi gerektiğini böylece kendini daha güçlü ve iyi hissedeceğini söylemişti. Ama tamamen yalandı çünkü nasıl bir ifade vereceğinin kararını alamamıştı onun buna tanık olmasını istemiyordu. Sinem masanın diğer tarafındaki koyu kahve gözleri olan, kafasındaki seyrekliğe nazaran kalın gür bıyıkları olan savcıya baktı, ardından kendisini merakla bekleyen Doğan'a ilişti gözleri. Tedirgin olduğu oturduğu yerde sürekli sağ bacağını titretmesinden belli oluyordu. Bir an öfke dolan gözleri, vazgeçmemesi gerektiğinin sinyalini verir gibiydi.
İçeriye girdiğinden beri Oğuz'la göz göze gelmemeye gayret göstermişti, ama şimdi Oğuz'a bakmış ve onun iki günde ne kadar çökmüş olduğunu farketti, bu onu üzmüştü, aksine mutlu olması gereken bu görüntü karşısında üzüntü hissetmişti, içinden keşke sana inanabilseydim belki o zaman her şey daha farklı olurdu diye geçirdi. Oğuz'un kendisine her zamankinden farklı olarak baktını farketti. Sanki bir buz dağının soğukluğunu taşıyordu ve bu soğuk kendisinin bedenini yakıyordu. Bütün bunları düşünürken savcı boğazını temizledi " evet kızım seni dinliyorum, bütün olanları anlat bakalım"
Uzunca içini çekti Sinem sanki rahatlayacakmış gibi " olay tamamen Oğuz beyin anlattığı gibi gelişti. O gece beni evime bırakan Akın bana sarkıntılık etmeye başladı evimin kapısında. Ben ondan kurtulmaya çalışırken Oğuz bey geldi, burda ne oluyor diye sorar sormaz Akın ona vurmaya başladı. Oğuz bey beni korumaya çalışırken bu kavgaya girdi. En son gördüğümde Akın onun üzerindeydi ve durmadan yumruk savuruyordu, yerden aldığı taşı Oğuz beyin kafasını hedef alarak elini indirecekken Oğuz bey bir tekme attı, oda dengesini kaybedip yere düştü. Sonra kafasından akan kanı farkettim ve hemen bir ambulans çağırdım, ardından polisi aradım."
İfadeyi dinlerken Doğan tebessüm ederken, Oğuz şaşkınlık içindeydi. Sinem ise hiçbir duygu barındırmayan gözleriyle sadece savcıya odaklanmıştı. Önündeki karakol ifadelerini inceleyen savcı bakışlarını kaldırıp " karakolda böyle anlatmamışsın ama kızım." Sinem şimdi yeni senaryosunu yazmaya başladı. "Evet karakolda bazı şeyleri atladım, çünkü Oğuz beye çok kızgındım. Biz aslında Oğuz'la son zamanlarda duygusal anlamda bir şeyler paylaşmaya başlamıştık, ben ciddi bir şeyler olacak umudunu taşırken o sebebsiz yere benden uzaklaştı buda ona karşı öfkelenmeme neden oldu. Bir anlık öfkeylede ağzımdan o sözler çıktı, bunun için çok pişmanım" son sözlerinden sonra sessizce gözlerini yere devirdi. Ne buz soğuktu artık, nede ateş sıcaktı, hissizliğini giyindi üzerine çünkü şimdi ona yakışan en güzel kostüm buydu. Bütün duyguları attı üzerinden ne öfke, ne korku, ne sevinç nede güç; üzerine kuşandığı en güzel kostümle kalktı ayağa. Ayaklarını da hissetmiyor du yenilginin yorgunluğunu taşıyorlardı ve bu çok ağır bir mağlubiyetti. "Artık gidebilir miyim?" Cephede silahsız kalmış olmanın umutsuzluğu vardı sesinde, kimseye bakamıyordu, kendisine bile bakamayacaktı.
İfadeler imzalandıktan sonra Oğuz tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Babasıyla beraber neşe içinde arabaya doğru ilerlerken Sinem'i gören Doğan seslendi "Sinem sende bizimle geliyorsun, şu anlaşmayı bir konuşalım". "Ne anlaşması baba, neler oluyor?" Sorusuna cevap alamadan genç kıza baktı, sanki karşısındaydı ama yoktu, her zaman öfke dolu gördüğü gözler boştu hiç bir duygu barındırmıyordu. Sadece verilen komuta uymuş ve yönünü arabaya çevirip yürümüştü. Bu duruma bir anlam veremeyen Oğuz tekrar babasına döndü. "Neler oluyor?" "Arabaya geç anlatacağım" . Baba oğul arabanın arka koltuğuna oturdular, Doğan Oğuz'a olanları anlattı. Sinem'e sunduğu teklifi söyledi, onunda bunu kabul ettiğini. Duyduklarına inanamayan Oğuz böyle saçmalık olmaz diye çıkıştı yüksek ses tonuyla ön tarafa doğru eğilip Sinem'e "sen bunu nasıl kabul edersin, bu olacak bir şey değil, tam bir saçmalık, hezeyan bu" Sinem duymuyordu bile sadece camdan dışarıyı izliyordu. Arabada kopan fırtına ona dokunmuyor teğet geçiyordu sanki. Daha çok sinirlenen Oğuz şoföre arabayı durdurmasını emretti, babası sakinleştirmeye çalışsada o kararında ısrarlıydı, tekrarladı " Ahmet abi arabayı durdur hemen" Ahmet göz ucuyla patronuna bakıp onay aldıktan sonra arabayı sağa yaklaştırıp kenarları küçük ağaçlarla sıralı sahil kenarında durdu. Arabadan hızla inen Oğuz Sinem'in oturduğu ön kapıyı açıp " çık dışarı" hareket etmeyen genç kızın bileğinden kavrayıp sertçe dışarı çekti. Arabadan inen Doğan "Oğuz burası bunları konuşacağımız yer değil, ofise gidip sakin bir şekilde konuşalım" babasına dönmeden işaret parmağını kaldırdı ve ona beklemesini söyledi. Hala kendisine cevap vermeyen genç kızın yaşadığı yenilgiyi hesap etmeden yargılamaya başladı. "Sen böyle bir şeye inanıyor musun, neden kabul ettin, sen ve ben evleneceğiz öylemi?" Seslice güldü alay ederek "amacın buydu dimi başından beri, zengin olmak, yüklü bir paraya konmak, o yıkık, perişan, öfkeli tavırların hep hikayeydi. Şimdi fırsat ayağına geldi ve sende kaçırmadın, ne de olsa evlilik bittiğinde alacağını almış olacaksın."
Kararan gözlerimiydi, dünyası mı? Neden ayaklarını hissetmiyordu, yada ellerini? Bir zamanlar gözleriyle bile nefretini sunarken şimdi neden komuta uymuyordu o gözler? Her gece rüyasında onun boğazını nefessiz kalana kadar sıkan o eller neden kırılmıştı? Zaman çoktan durmuştu ama neden dünya hızla dönüyordu? Ve bu hıza ayak uyduramayan Sinem karanlığa büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük oyun
Ficción GeneralCehenneminden çıkmak için intikam yolunda bir genç kız . Sonuca ulaşmak için oynadığı oyunlar , peki oyunu yanlış kişiye oynarsa neler olur ?