Bölüm 4

261 12 6
                                    

'Hadi yine iyisin 200 soruyu yazık çocuğa kazıkladın.' Dedi Merve sırıtarak.

Okul zamanıydı ve biz öğle arasındaydık. Çok monoton ve sıkıcı geçen bir gündü. Her zaman ki gibi. Kantinde benim meleklerimle oturuyordum. En güzel masayı kapmıştık ve bahçeyi gözetliyorduk.

'Bana ne be kendi kaşındı.' dedim ve merveye dil çıkardım. Bana gülerek karşılık verdikten sonra fruttisinden bir yudum aldı. Gözlerimi ondan ayırıp yine bahçeyi dikizledim. Evet oradaydı. Hatta yeni 'sevgilisiyle'. Pardon kaltağıyla..

Bir bankta oturup birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Tabiki okulda dedikodu hemen yayılmıştı. Herkesin dilindeydi. Fulya aldatılmış ! Göreceğiz kim kimi aldatıyor. Bedenimde bir hareketlenme hissettim. Her zaman ki gibi sinirim vücudumu ele geçiriyordu.

'Kes artık ona bakmayı.'

Düşüncelerimle benim arama giren Merveydi. İstemeyerek ona yöneldim. Bana ölümcül bakışlar fırlatırken bende ona sinirli bir bakış attım
Şimdi size minik bir açıklama yapayım. Benim iki tane merve adında arkadaşım var. Biri saf sesszi diğeri ise cadoloz ama ikisi yapışık ikiz gibi dolaniyor. Yani ben ve Sümeyye gibi. Siz kolaylıkla anlayın diye ben onları büyük merve ve küçük merve diye ayıracağım. Küçük merve cadoloz. Büyük merve safoz. Niye mi küçük diyorum?  Yaşı küçük değil. Boyu kısa. Aman duymasın yakar beni. Veya durun ben safoz ve cadoloz diye ayırayım delileri. Cadoloz mervenin gazabına uğramak istemiyorum. En yakın arkadaşlarından ikisinin ayni isimde olması çokzel. Merve diyorsun ikisi aynı anda bakıyor. Keşke hayat hep böyle kolay olsa. Eheheh. Neyse.

'Elini yumruk yapıp sıktığının farkında bile değilsin dimi ?'

What ? Elime baktığımda gerçekten de öyle yaptığımı fark ettim. Sinirlenince Fulya Fulya değildir. Elimi gevşettikten sonra ovmaya başladım. Gözlerimi dolmamıstı hayret. Büyük Merve yani safozum birden elime uzandı ve beni durdurdu. Ne yapmak istediğini çözmeye çalışırken o elimi ovalamaya başladı. Onun gözleri çoktan dolmuştu ve yüzüme bakmamaya çalışıyordu. Aramızda ki en duygusalı oydu. Birinin üzülmesine dayanamıyordu ve benim içten içe ne kadar üzüldüğümüde biliyordu. Bu kadar çok sinirlenmem bile normal değildi. Tamam sinirli bir insandım ama bu kadar sinir benim için bile fazlaydı.

'Merak etme ben iyiyim.' diyerek yanağını okşadım. Gülümsedi. Canım benim.

'Len o bizim psikopatımız ona kolay kolay bir şey olmaz.' dedi Sümeyye gülerek. Of mal benim arkadaşlarım. Benide gülme tutmuştu.

'Ne diyorsun len sen ?'

-'Diyorum ki kes artık zırlamayı ve eski güçlü Fulya ol.'

-'Eskisinden daha güçlü bir Fulya var karşında. Intikam almak için gününü bekleyen bir Fulya.'

Gözlerimi yine bahçeye diktim. Benim çifte kumru kalkmıştı ve kantine doğru ilerliyordu. Aferin babaya gelin.

'Aman ne intikam ne intikam. Huysuz oldun sende iyice.'

Allahım. Bay sevimsiz yetmiyormuş gibi bir de Sümeyye başlamıştı.

'Kızım bana Huysuz demesene ! Ayrıca ne alakası var huysuzlukla ?'

-'Aptal arkadaşım benim. Peşinde dolanan ve senin için 200 soruyu göze alan çok tatlı bir çocuk var sen hala intikam ve eskilerden bahsediyorsun.'

Aslında haklıydı.

'Sümeyye haklı kızım. Bu arada huysuz lafına niye bu kadar çok tepki verdiğini anlayamıyorum.' deniz kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

Seni İzmir'cesine sevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin